T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

R Ö P O R T A J
Küresel 28 Şubat başladı

Bugün olanlar, 28 Şubat'ın küresel tatbikatıdır. Afganistan'dan sonra sıra İran'ı küreselleşmeye dahil etmeye gelecek. Varolan medeniyet modeline seçenek teşkil edebilecek biricik potansiyel İslam olduğu için ortadan kaldırılacak. İslam Medeniyeti'nin biçimleri zihinlerden ruhlardan sökülüp atılacak.

Herkes dünyanın önüne yüksek hedefler koyuyor. Siz de 21. yüzyılın 11 Eylül'le birlikte bittiğine inanıyor musunuz?

Bu düşünceye iştirak etmiyorum çünkü neyin olup neyin olmayacağı hâlâ belli değil. 11 Eylül bizi şoka uğrattı ama bununla birlikte uğradığımız şok ölçüsünde tarihi bir önem taşıyıp taşımadığını söyleyemeyiz. Ayrıca, 11 Eylül'ün müsebbibi ve müellifi kimdir bilmiyoruz. Nereden kaynaklandığını bilmiyoruz. Bunu bilsek belki önemini daha iyi belirleyebileceğiz, tartışabileceğiz.

İlk kez, 11 Eylül'de dünyanın değişmediğini düşünen birisine rastlıyorum... Gerekçeniz nedir?

Hayır değişmedi. Büyük bir kırım olmuştur ama tarihte ne kırımlar yaşandı. "Amerika kalbinden vuruldu" deniliyor doğrudur. Ama yine bu bir kırılma noktası mıdır, değil midir; bu konuda birşeyler söylemek için vakit çok erken.

Geçen süre zarfında yaşananlar, yeni bir dünya düzeninin ya da ABD'nin dünya hakimiyetinin niteliğinin değişiminin habercisi olabilir mi?

Küreselleşme dediğimiz olay 200 yıldır süren bir olaydır ve benim İngiliz-Yahudi Medeniyeti dediğim şeyin en önemli boyutlarından birisidir. Sermayecilik ideolojisi... Bu ideolojinin dayandığı emperyalizmdir. Küreselleşme emperyalizmin bir görünüşüdür, cephesidir. Yayılmacılık siyaseti çeşitli yollardan yürütülür. Zaman zaman topla tüfekle, zaman zaman da propaganda ile eğitimle, öğretimle..11 Eylül'den beri, bu siyaset propagandayı, eğitimi, öğretimi ve silahı birleştirmiş vaziyettedir. Bir nihai taarruz şeklinde yürümektedir. Ve Afganistan'ın seçilmesi çok ilgi çekici bir olaydır. Küreselleşmeye en fazla direnmiş ve dışında kalabilmiş bir yöre olması itibariyle orası odaklanmıştır. Yoksa El Kaide, Usame Bin Ladin orada bulunuyor... Bunlar laf-ı güzaf. Usame Bin Ladin kim, ne yapmış? 11 Eylül'ün faili midir, hiçbirisi belli değil. Bu uydurulma bir gerekçedir ve buna dayanılarak yeryüzünde henüz kendi medeniyet çerçevelerine alınamamış yöreler zorla alınacaklar.

Yani, bir küresel güç gösterisi... Bunun anlamı nedir o zaman. Küreselleşme dışındaki bütün unsurları gerekirse zor kullanarak içine katmak gibi bir hedefe mi sahip?

Evet öyle. Çünkü "Sen bana henüz benzemiyorsun. Başka türle olmaya gayret ediyorsun. Bütün çabalarıma rağmen seni kendime benzetemedim. İyilikle geldim yollar yaptım ta Herat'tan Kandehar'a kadar. Ama olmadı" anlayışı var. Kılıklarını kıyafetlerini değiştirmek istediler, Coca Cola sokmak istediler olmadı. Demek ki bunlar iyilikle adam olmuyor! Hadise böyle. Başka yerler de var. Cad, Nijer var, Orta Afrika Cumhuriyeti var. Ama isteyerek küreselleşmenin dışında kalmış değiller. Onlar henüz küreselleşememişler. Bu küreselleşmek istemiyor. Bundan sonra sıra İran'a gelecektir. Orası için çeşitli yollar deneniyor ama İran'ı dövmek kolay değil. Eski ve büyük bir devlet. Hadisenin özü, özeti budur.

Siz, apaçık terörizmle mücadele adına terörden bahsediyorsunuz...

Yani bunu yayınlar mısınız, yayınlamaz mısınız o sizin bileceğiniz iş: 28 Şubat'ın küresel tatbikatını görüyorsunuz. Zaten Türkiye'deki uygulama, küresel olanın projelediği bir olaydır. Bir Türk aklı değildir. Sonuç alınma anlamında başarılı gibi görülüyor ama bin yıl savaş verilebileceği söylenildiğine göre işin başında olanlar başarıdan pek emin değiller.

Bu durumda, İslam'ın siyasal anlamda pozisyon kaybetmesi de kaçınılmaz...

İslam ortadan kaldırılacak. Çaba bu. Neden, çünkü varolan medeniyet modeline seçenek teşkil edebilecek biricik potansiyel İslam'dır da ondan. Evinizde namaz kılarsınız oruç tutarsınız ona kimse karışmaz. Ama, İslam Medeniyeti'nin unsurlarını herhangi bir biçimde sergilemeniz zihinlerden ruhlardan sökülüp atılacak. Ekonomik ve siyasal anlamda geriletme başlıyor. Haberlerini de duyuyoruz. Bazı İslam ülkelerine ait şirketler üzerinde şiddetli bir kontrol ve baskı uygulanıyor. Bunlar ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.

Yine de bütün bu söyledikleriniz, "Amerika kendi kendisini böyle bir düzenleme adına vurdu" anlamına gelmiyor değil mi?

İngiliz-Yahudi Medeniyeti'nin üç sacayağı var. Amerika, İngiltere ve Yahudilik... Amerika'yı İngiltere'den ayrı saymanın manası, mantığı yoktur çünkü İngiltere'nin yavrusudur. Dolayısıyla Amerika ile İngiltere'nin birbiriyle çatışması derinden olmaz ancak bir evlat-anne hırgürü kadar olabilir. Geriye Yahudiler'le İngilizler arasındaki ittifakın çatırdayabileceği. Dünya bunların eline geçti bundan sonra dünyayı nasıl bölüşüp paylaşacakları kavgası çıkabilir. 11 Eylül'ün arkasında böyle bir çatışma ihtimalinin emaresini görüyorum. Ama bunu kanıtlayamam. Çünkü en azından bugün için delili yok. Şunu da unutmayın Pearl Harbour'da Amerika'nın parmağının olduğunu 40-50 yıl sonra öğrenebildik.

Şu halde siz, dünyanın içinde bulunduğu durumdan çıkabilmesi için sağduyulu bir çözüm arayışının varlığını da seçenek dışı bırakmış mı oluyorsunuz?

Gayet tabiî. Sağduyusu, solduyusu yok bunun. Tamamiyle bu nihai taarruzdur. "Biz artık yeryüzünü tamamen ele geçirdik. Birkaç kale kaldı bunları temizleyerek hakimiyetimizi kesinleştireceğiz" diye düşünüyorlar.

İslam dünyası, 1 milyarı aşkın nüfusu ve 52 bayrağıyla ortadayken nihai taarruzun matematiksel bir sonuca bağlanması nasıl mümkün olacak?

Bütün iş iktisadi ve eğitim öğretim yönünden söz sahibi olmaktır. Bizde de bunu gördük. Devlet, İmam-Hatipler'i açarak alternatif bir yol üretti. Ve buradan biz yaklaşık olarak 60 yıllık bunaklığımızı gidermeye başladık. "Biz buymuşuz, aslımız esasımız buymuş" diye bir bilinç uyanmaya başladı. İyi, kötü... Ve bu bilinçle birlikte bir direnme gücü ortaya çıktı. Bunun içerisinde siyaset vardır, iktisat vardı. Siz iktisadı mevcut şeklinden farklılaştırmaya başladığınız anda idamınıza ferman çıkarmış olursunuz. Çünkü, İngiliz-Yahudi medeniyetinin ön önemli dayanağı iktisattır. Adam bugün Afganistan'a, İran'a, Tibet'e satış yapamıyorsa bu onun için büyük bir kayıptır. 1 milyar Müslüman'ı ortadan kaldırmasına lüzum yok. Eğittiğiniz takdirde Müslüman olmaktan çıkarırsınız. Tıpkı 60-70 yıllık eğitimde Türkiye'de zihinleri ters çevirebilmişseniz bunu her yerde tatbik edebilirsiniz. Yeter ki siz bu eğitim öğretim sistemini ele geçirebilirsiniz.

11 Eylül'de rasyonalitenin de darbe aldığına dair tezler vardı. Siz buna da katılmıyorsunuz, sanırım.

Bu rasyonalite değil de nedir? İkiz kuleleri Ladin'in vurmadığı muhakkak. Kimin yaptığını, istihbaratçılar dahil tesbit etmek mümkün değil, şu anda. Ama, İngiliz ile Yahudi yakalarının birbirine düşme ihtimali varsa bu o yakalardan birisinin tertibi olabilir ve bu da çok rasyonel bir şeydir. Ben o rasyonaliteye hayran oldum.

Bu da tam tersine, daha geniş bir rasyonalite mi üretecek?

Tabiî, tabiî... Siyasetin ve askeriyenin yanında iktisaden daha güçlü bir sistem. Daha pürüzsüz bir İngiliz-Yahudi medeniyeti...

Neden, herkes gibi Judeo-Christian (Yahudi-Hıristiyan) medeniyeti deyimini tercih etmiyorsunuz?

Hıristiyanlığın burada başat bir rolü yok çünkü 1600'lerin ikinci yarısından itibaren din faktör olmaktan çıkarıldı. Din-dışı bir Avrupa medeniyeti ile karşı karşıyayız. İngiltere de zaten kilisesini millileştirmiş, evrensel Hıristiyanlık fikriyatından sıyrılmış.

Belki dediğiniz gibi herşey görünürde ama insanlık da büyük bir şaşkınlık içinde. Neden böyle? İnsanlık tecrübesi yetersiz mi kalıyor?

Yeryüzü ilk defa bir medeniyetin topyekün hakimiyeti altında. Budur insanlığı esas irkilten, korkutan, geleceği belirsizleştiren ve şaşırtan şey. Seçeneksiz kalmak korkutuyor insanları. Biyolojide en çok korkulan şey monokültürdür. Tek bir tohumun elde kalması. Kıran geldi mi, don oldu mu o tohumunuz gittiği takdirde o tür biter. Bugün medeniyet dünyasının durumu budur. Şaşkınlık... Onun bir de grafik tarafı var. Tabiî herkes televizyonlardan canlı olarak izledi. Ama, Bağdat'ın Hülagu Han'ın eline geçişi sırasında işlenen cinayetlerin grafik bir tarafı yok. Görmedik onları sadece hayal ediyoruz.

Siz Afganistan'ı da çok iyi biliyorsunuz. Yakın geleceğe ilişkin projeksiyonunuz nedir?

Bana yangın genişleyecek ve Pakistan'ı da içine alacak gibi görünüyor. Müthiş bir bölgesel alev denizini karşımıza çıkarabilir. Tabiî bu ateş hemen de söndürülebilir. Bu da Taliban rejimi ile masaya oturulup anlaşılmasına bağlı. Derler ki Taliban'a: "Biz seni hayatta bırakacağız ama sen de bizim şartlarımızı kabul edeceksin." Şartları Coca Cola satmak, onların eğitimini uygulamak ve bu arada Türkmenistan'ın petrolünü de topraklarından geçirmek. Usame'ye gelince... Amerika "Usame'yi yavaş yavaş etkisiz hale getir ve ben birgün onu senin elinden değil de başka bir ülkede onu kazara ele geçireyim" diyebilir. Bunu yaptığı takdirde yangın söner.

Amerika'nın, bunca terörizmle mücadele sloganına rağmen bunu yapacak ahlaka sahip olduğunu düşünüyorsunuz...

Amerika'da her türlü ahlak var ve herşeyi yapabilir. Bütün mesele Taliban'ın buna nasıl yaklaşacağıdır. Afgan halkı sonuna kadar savaşır da. Yanlış anlaşılmasın. "Bazı milletler çok kahramandır, bazıları korkaktır" değil. Afgan halkının elinde bir şey yok. Bu şartlarda yaşayan insanlar kahramandırlar çünkü kaybedecekleri birşeyleri yoktur. Amerika onların hepsini öldürebilir de. Böyle bir itibar olsa ne olur, olmasa ne olur... ABD'nin müttefikleri de zaten korkularından ittifak ediyorlar zaten.

O zaman, Türkiye'de çok korkuyor olmalı!

En azından görünür gelecekte tokat yemekten kurtulmayı umuyor. Belki!


 
PROF. DR. TEOMAN DURALI
1947'de Zonguldak Kozlu 'da doğdu. İstanbul Üniversitesi'nde felsefe ve biyoloji öğrenimi gördü ve burada öğretim üyesi odu. Doğa bilimleri ve biyolojinin felsefesi üzerinde çalıştı. Halen İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Duralı'nın yayınlanmış birçok makale ve kitabı bulunur.
HEM MEDENİYETLER ÇATIŞIYOR, HEM DE TARİHİN SONU GELDİ!
Konu gelip, Medeniyetler Çatışması tezine dayanıyor. Ve siz de en azından tek taraflı bir çatışma fikrine yakınsınız. Bu çatışma kaçınılmaz mı?
Burada asıl hedefin İslam olması bir tesadüf değildir. İslam bir dinden ziyade bir medeniyet hadisesidir ve bu hedef alınmaktadır. İslam medeniyeti her ne kadar gerilemiş hatta yıkılmış gibi görünüyorsa da yeniden doğma potansiyeline sahip tek medeniyettir. Kendi canlılığı ve kendi özellikleri bakımından alternatif medeniyet olmaya tek adaydır. Çin ve Hint medeniyetleri de büyüktü ama mevzi idiler ve tek millettiler. İslam'ın özelliği ise sosyal adaleti ve barışı getirmeye aday oluşudur. Batı'da sosyalistler aslında içi maneviyat bakımından boşaltılmış İslam'ı almışlardır.
Dolayısıyla dünyanın bu markayı benimseyeceğini mi düşünüyorsunuz?
Bütün ezilmiş milletler; Müslüman olsun olmasın bu idealin takipçisi olmaya adaydırlar. Özellikle de sosyalizm çözüldükten sonra bu ülküyü insanlığın önüne koyan sadece İslam'dır. Ve bu anlamda çok büyük bir tehlikedir!
Gelelim diğer teze. Aynı zamanda Tarihin Sonu'na da gelmiş olabilir miyiz?
Bir açıdan, Tarihin Sonu olduğu muhakkak. Bu son insanlığın sonunu da getirecektir, Çünkü bu gidiş İngiliz–Yahudi medeniyeti ve onun sermayecilik ideolojisi bizi bütün esaslarımızdan mahrum bırakmıştır. Bu esaslardan bir tanesi de doğadır. Geriye dönülmez bir şekilde herşey mahvolmaktadır. Tarihin Sonu ile insanlığın sonu çatışma durumundadır. İki tez de doğrulanabilir. Bunlar masal ya da palavra değildir.
Peki İslam dünyası böyle bir çatışmaya hazır mı, dahası bu çatışmayı algılıyor mu? Hayır böyle bir çatışmayı algılamıyor bile. Çünkü, İslam dünyasında o fikrî yapı yok. Bunu karşılayacak antikor yok. Siyasetçileri de bunu düşünmüyor zaten. İslam dünyasında siyasetçiler Hüsnü Mübarekler, Kral Abdullahlar... Bu adamların öyle kaygıları yok ki.
12 Kasım 2001
Pazartesi
 
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Ramazan| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED