T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Aday kimdir?

Doğan Büyük Türkçe Sözlük, aday'ı "uydurma" saymamış. Oysa Temel Türkçe Sözlük'e bakarsanız, aday "yanlış" türetilmiş, dolayısıyla "uydurma" bir isimdir. İsmet Zeki Eyüboğlu, aday'ın adamak eyleminden türetildiğini, kimi yörelerde kullanılmakta olduğunu belirtmiş.

Eskiden aday yerine kullanılan kelimenin namzed olduğuna bakılırsa aday'ın kökünde adama eyleminden çok ad adının bulunduğunu düşünmek daha doğru görünüyor. Gerçi bir adım daha atıp adamanın da addan türediğini, adakta bulunanların ya da kendini bir ülküye adayanların bu işleri yaparken ya kutlu bir ada bağlanış ya kendi adlarını bir hedefe bağlayış ya da söz verdikleri işi adlandırarak bir adama eyleminde bulunduklarını söyleyebiliriz.

Adayı ad'a bağlayacak olursak türetmede gün-ey, kuz-ey sözcüklerinde olduğu gibi –ey, -ay ekinin kullanıldığını, ada-'ya bağlayacak olursak, dola-y sözcüğünde olduğu gibi yalnızca –y ekinin kullanıldığını düşünebiliriz. Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş Uydurma olan ve olmayan Yeni Kelimeler Sözlüğü adlı eserinde aday kelimesini, "şekil veya mânâ bakımından yanlış oldukları halde, fazla yayılmış ve dolayısıyla yerleşmiş olan 'galat-ı meşhur' sayılacak kelimeler" arasına almış. (Umur Kitapçılık, İstanbul, 1979) Rahmetli Timurtaş Hoca, öyle sanıyorum ki kelimeyi mânâ bakımından değil de, şekil bakımından yanlış bulmuştur. Çünkü adayın, tahtına göz diktiği –ve itiraf edelim ki tahtından indirdiği- namzed ile anlam ilişkisi açıktır. Nam-zed, Farsça bir yapıdır ve "ad vurma, ad koyma, ad yazma" anlamını taşır. Herhangi bir hizmete, göreve, işe istekli olan kimse, hele birden çok istekli ile yarışma durumunda ise önce adını ortaya koymalı ve başka namzedlerle birlikte nâmını deftere vurmalı, vurdurmalıdır.

Namzedin hem Farsçada, hem eski Türkçede "nişanlı" anlamında da kullanılmış olması ilginçtir. Kuşkusuz, her nişanlı evlilik menziline inemediği gibi her namzed de göz diktiği koltuğa çıkamamaktadır. Bazen adı sanı duyulmamış, hattâ adaylığı aklından bile geçirmemiş kimseler, nikâh masasına ya da iktidar postuna oturuvermektedir.

Herhangi bir işe aday olanların öncelikle belirli bir ada sahip olmaları gerektiği çok açık. Adımızı netleştirmeden herhangi bir alanda aday olmaya kalkışır ya da aday gösterilirsek, hem kendimizi kandırmış oluruz, hem başkalarını.


18 Haziran 2002
Salı
 
İBRAHİM KARDEŞ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED