AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Hangi Avrupa? ABD ve İngiltere Türkiye'yi nerelere sürüklüyor?

Türkiye'nin Irak'a asker göndermesi ile Avrupa Birliği'ne tam üyelik yolunda atılan dev adımlar arasında ne tür bir bağlantı var? İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'nin Türkiye sevdası ve Türkiye'deki Berlusconi sempatisi nereden kaynaklanıyor? Türkiye, Irak'ın işgali ile şiddetlenen Atlantik İttifakı içindeki çatışmaya nasıl bakıyor?

ABD ile Merkez Avrupa arasındaki gerilim, Ankara'nın Kafkaslar, Orta Asya, Rusya, Ortadoğu, Hindistan ve Pakistan'la ilişkilerini ne ölçüde etkileyecek? Türkiye'nin Irak'a asker göndermesiyle Polonya, Ukrayna ve Sırbistan'ın asker göndermesi arasında ne tür bir bağlantı var? Asker gönderme Irak'taki durum, Türk-ABD ilişkileri ve Türkiye'nin çıkarlarıyla sınırlı bir plan mı yoksa Türkiye'de yeterince izlenmeyen büyük bir operasyonun parçası mı?

Türkiye'de, Irak'a asker gönderme tartışmaları arasında çok önemli gelişmeler üstü örtülerek geçiştiriliyor. Oysa ABD, Türkiye'yi Irak'tan çok daha geniş bir savaşın içine çekmiş durumda. Türkiye, ABD'nin Avrupa'ya yönelik kuşatma harekatında etkin roller üstleniyor. Türkiye Avrupa içindeki çatışmada da ABD'nin istekleri doğrultusunda bir yol izliyor.

Bu durum, Türkiye'nin geleneksel Avrupa Birliği politikasını kökünden değişmesi, Almanya ve Fransa'nın temsil ettiği Birleşik Avrupa projesine savaş açması, ABD'nin yeni küresel sistem projesinin önemli cephesi olan ve AB'nin bir güç olarak öne çıkmasını önlemeyi amaçlayan Yeni Avrupa yoluyla "ABD'nin Truva Atı" rolünü pekiştirmesi anlamına geliyor. Türkiye'nin, Irak'a asker göndermesi tepkilere neden olurken, aslında ABD adına daha büyük rollere soyunduğu ne yazık ki farkedilmiyor.

Avrupa'nın kuşatılması ve Yeni Avrupa projesi

Irak krizinin ilk günlerinde ABD ile "Merkez Avrupa" yani Almanya ve Fransa arasındaki karşılıklı suçlamalara dönelim: Almanya ve Fransa'nın, Rusya ve Çin ile birlikte ABD'nin Ortadoğu, Kafkaslar, Orta ve Güney Asya'ya dönük yayılmacı taarruzlarına direniş göstermeleri ABD ile Avrupa arasındaki geleneksel ittifakı yerle bir ederken NATO'yu böldü, BM Güvenlik Konseyi'ni kilitledi. Kıta Avrupası'nın direnişine karşı İngiltere'nin başını çektiği Avrupa ülkeleri "Anglo-Amerikan yeni dünya düzeni" için ABD'den yana tavır koydu. Bu da AB içinde büyük sarsıntıya neden oldu.

Washington'daki neo-con'lar Almanya, Fransa ve Belçika'ya yönelik şiddetli saldırılar başlatıp bu ülkeleri "yaşlı Avrupa" olarak niteledi ve gerçek Avrupa'yı temsil etmediklerini öne sürdü. "Alman-Fransız ekseni" ise Afrika'dan Ortadoğu'ya, Rusya ve İran'dan Güneydoğu Asya'ya kadar Amerikan hegemonyasına karşı işbirliği arayışlarına girdi. "Birleşik Avrupa" projesini boğmaya, Avrupa'nın merkez gücünü zayıflatmaya, birliğin ekonomik ve siyasi meydan okumasını kırmaya çalışan ABD ile İngiltere, İtalya ve İspanya'yı yanlarına alarak yeni bir Avrupa projesini uygulamaya koydular.

Öncelikle Alman-Fransız Ekseni'nin Rusya ile stratejik ortaklığını engelleme yoluna gittiler. Polonya ve diğer Doğu Avrupa ülkelerini gerçek Avrupa ilan ettiler ve bu ülkelerle sıkı ekonomik, siyasi ve askeri işbirliğine gittiler. ABD, aynı senaryoyu Balkanlar'da uyguladı. Yunanistan hariç, Balkan ülkelerine askeri üsler kurdu. Irak ve Ortadoğu'da genel anlamda işgal sürecini sürdüren ABD, aslında en büyük savaşı AB'nin lokomotifi Almanya ve Fransa'nın temsil ettiği Merkez Avrupa'ya karşı vermeye, birliği kuşatma altına almaya başladı.

Polonya, Türkiye, Ukrayna: ABD ve İngiltere'nin yeni öncü güçleri

Türkiye, işte bu kuşatma harekatının tam merkezinde yer almaya başladı. ABD'nin Türkiye ile ilişkilerinin niteliği değişti ve Türkiye tıpkı Türk-İsrail ekseninin kurulduğu yıllarda olduğu gibi, ABD'nin Avrupa, Ortadoğu, Orta Asya ve Güney Asya'ya yönelik politikalarında "cephe ülke" haline gelmeye başladı. Türkiye-İsrail-Hindistan birlikteliği, Pakistan'ın aleyhine yeniden ivme kazandı. Ankara, Almanya ve Fransa'ya kapılarını kapatırken Avrupa projesini ABD'nin isteği doğrultusunda İngiltere, İtalya ve İspanya üzerinden yürütmeye başladı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 1 Mart Tezkeresi'ni reddetmesi, Amerika'nın Türkiye'ye yüklediği bu yeni rolü bozan tek gelişme oldu. Bunun dışında Ankara'nın Irak'ın işgali sürecinde, BM ve NATO krizlerinde uyguladığı politikalar ile Ortadoğu'ya yönelik genel politikası ve Avrupa Birliği yolunda attığı adımlar tamamen ABD'nin Yeni Avrupa projesi çerçevesinde yürütüldü.

Türkiye'ye AB yolunda zorluk çıkaran Fransa ve Almanya'nın en önemli gerekçesi Türkiye'nin birliğe "ABD'nin Truva Atı" olarak girmek istemesi olmuştu. Türkiye yeni politikasıyla bu suçlamanın ne kadar yerinde olduğunu ortaya koydu. Fransa ve Almanya'nın evet demeyeceği bir üyelik bu haliyle mümkün değil. O zaman Türkiye Doğu Avrupa ve Balkan ülkeleri ile yeni bir birlikteliğe doğru mu gidiyor?

Amerika; Polonya, Türkiye ve Ukrayna'yı kullanarak, diğer Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerinin de katılımıyla yeni bir "Avrupa çevresi" oluşturuyor. Türkiye de bu çerçevede hem merkez Avrupa ile köprüleri atıyor hem de Ortadoğu'da ABD'nin ıslah edici öncü gücü haline geliyor. Bu süreç Avrupa Birliği yolu değil. Bu süreç, Türkiye'nin bölgesel gücünü kırıp onu Polonya ve Ukrayna seviyesine indirgeyen, Avrupa, Ortadoğu ve Orta Asya'da sadece ABD'nin yedek gücü haline sokan kabul edilemez bir durum. Bu süreç Türkiye'nin Merkez Avrupa, Rusya, İran ve Ortadoğu ile ilişkilerine ağır darbe vuracak; Türkiye'yi, Balkanlar'dan Orta Asya'ya uzanan alanda, ABD ve İngiltere'nin piyonu haline getirecek.

Bizler, Irak'a asker göndermeyi tartışırken, Türkiye, çok daha geniş bir cephede ABD adına savaşa sürüldü bile...


16 Ağustos 2003
Cumartesi
 
İBRAHİM KARAGÜL


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED