AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Hem haklı hem de haksız

Başbakan ordudan disiplin nedeniyle ihraç edilenler hakkındaki YAŞ kararlarına şerh koyarak imza attığı için eleştirildi.

58. hükümetin başbakanı da aynı şeyi yapmıştı ona gönderme yapılarak, "Hukuk ihlali tekrar etti." dendi.

Bu eleştirel açıklama atanmış bir muvazzaf tarafından yapıldı.

Başbakan eleştirilmez mi? Elbetteki eleştirilir, nitekim acımasızca eleştiriliyor. Muhalefet tarafından, sivil toplum örgütleri tarafından, basın tarafından ve halk tarafından. Bunlar gayet doğal. Ama atanmışların/muvazzafların eleştirisi başka anlamlara da gelebileceği için muvazzaflar bağlı bulundukları makamları teamüller gereği eleştirmezler. Eleştirmek isteyenler önce bulundukları mevkilerden istifa ederler sonra istedikleri gibi konuşurlar.

Dolayısıyla bu eleştiri demokratik teamüllere aykırı olmuştur.

Öte yandan demokratik mantık ve de hukuk mantığı, disiplin cezalarına yargı yolunu kapamayı reddeder. Olağanüstü dönemlerde anayasa'ya "YAŞ kararları yargı denetimi dışındadır." cümlesinin eklenmesi hukuki değildir.

Çünkü Anayasa'nın 125. maddesi, "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır." diyerek hukuka uygun biçimde başlıyor, ama hemen ikinci cümlede, "Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askeri Şuranın kararları yargı denetimi dışındadır." hükmü ilave edilerek hukuk dışına çıkılıyor ve madde kendi içinde bir tenakuz içeriyor.

Hiçbir hukukçu maddenin bu cümlesini onaylamamaktadır. Çünkü cumhurbaşkanına ve YAŞ'a cumhuriyetin özüyle bağdaşmayan padişahlık yetkisi vermektedir.

Anayasada benzer başka hükümler de vardır. Bunlar olağanüstü dönemlerde anayasaya yerleştirilmiş hukuka aykırı hükümlerdir. Bunlara modern hukuk dilinde, "Çıkış Garantileri" denmektedir.

Hukukçular benzer maddelerden dolayı başından beri anayasa değişikliği istemişlerdir. Hatta Yargıtay eski başkanı anayasanın tümünün değiştirilmesini talep etmiştir.

Dolayısıyla 125. madde ikinci cümle ile başlı başına bir hukuk ihlalidir.

Başbakanı eleştiren muvazzaf, "Anayasa ihlal edildi" ya da "kanun ihlal edildi deseydi." cümle doğru olabilirdi. Çünkü başbakan hukuka aykırı olan ilgili anayasa hükmü ve ilgili kanunu yürürlükte olduğu için uygulamış ama bu kararların yargı denetimine açılması gereğini not ederek kendisinin hukukun üstünlüğünden yana olduğunu bununla birlikte yasalara da uymak zorunda bulunduğunu açık bir şekilde ifade etmiştir.

Anayasanın 117. maddesi genelkurmay başkanını başbakana bağlı ve ona karşı sorumlu olduğunu belirlerken 1612 numaralı YAŞ'ın Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun başbakanı kendisine bağlı komutanlarla aynı eşit konuma indirgemekte; onaylama makamı olması gereken başbakanlık karar mekanizmasına dahil edilmektedir.

Aynı kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasında, "kararlar toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğu ile alınır." demektedir. Dolayısıyla başbakan ve savunma bakanı muhalefet etmiş olsalar bile karar yürürlüğe girmektedir..

Aslında başbakanın Şûrada yer alması da hukuki değildir, normal değildir. Normal olan başbakanın anayasa 117. maddesi gereği şûranın üstünde olmasıdır. Şûra karar almalı, başbakana arz etmeli. Başbakan da onaylamalı ya da veto etmeli. İdarenin bütün kararlarında olduğu gibi bu kararlar da yargı denetimine tabi olmalıdır. Hukuki olan budur.

Başbakan ile eleştirenler arasındaki fark, başbakan hukukiliği (hukukun üstünlüğünü), eleştirenler ise kanuniliği savunmaktadır.

Eleştirenlerin haklı olduğu taraf yok mu? Elbetteki var. Eleştirenler yürürlükte olan anayasa ve yasanın uygulanmasını istiyorlar ki yerden göğe kadar haklıdırlar. Siyasetçiye düşen hukukun üstünlüğüne aykırı bulduğu anayasa ve yasalar üzerinde gereken değişiklikleri yapmasıdır.

Bu noktada ben, başbakanı da haklı buluyorum. Çünkü muhalefet şerhinin gerekli değişiklik istikametinde atılmış önemli bir adım olduğunu düşünüyorum.

Tabii başbakanı eleştiren muvazzaf bu açıklamayı yaparken bizzat kendisi de hukuku ihlal etmiştir. Yaptığı basın toplantısını basının bir kısmına açıp diğer bir kısmına kapatması hukuk ihlali değil midir?

Anayasanın 28. maddesi "...Devlet haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır." derken, yine anayasanın 31. maddesi: "Kanun, milli güvenlik, kamu düzeni, genel ahlâk ve sağlığın korunması sebebleri dışında, halkın haber almasını, düşünce ve kanaatlere ulaşmasını, kamuoyunun serbestçe oluşmasını engelleyici kayıtlar koyamaz." derken, basının neredeyse yarısına tekabül eden kısmına devletin resmi basın toplantısını kapatmak anayasa ihlali değil midir?.

Türkiye olağanüstü bir süreçten geçti. Bu sürecin getirdiği kimi "çıkış garantileri" olağanüstü dönemin izlerini taşısa da TBMM, normalleşme istikametinde çok ciddi adımlar atmak zorundadır.

22. dönemin birinci yasama yılında TBMM iyi bir imtihan vermiştir.

Türkiye iyi yoldadır.


16 Ağustos 2003
Cumartesi
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED