AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Araştırmalarım sürüyor

Hiç yüksünmeden “Ben safım” diye ilân ediyorum, bazen gözümün önünü göremeyecek kadar miyoplaştığımı peşinen kabul ediyorum, hayır, kimseleri saflığıma ve miyopluğuma inandıramıyorum. Bu da benim sorunum işte. Çoğu kişi “Bilmiyorum” dediğimde ‘tecâhül-i ârifâne’ yaptığımı sanıyor...

Dün, burada, Ankara’daki zorlama ve yapay havayı aktarırken, son Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısını 28 Şubat-vâri bir sürece dönüştürmek, bunu yapamıyorsa öyleymiş gibi sunmak amaçlı bir çabadan söz etmiştim. Süleyman Demirel’in sonradan geri aldığı “ 28 Şubat’ın nâziği” sözünü ve CHP grup başkanvekili Ali Topuz’un da “Post-modern uyarı” tespitini o etkiyle sarf ettiklerini belirterek... “Bunu kim, hangi odak yapıyor?” sorusunun cevabını, bir yabancı diplomattan, “Garip bir Amerikalı ile en az onun kadar garip bir Türk’ün olağanüstü garip işbirliği” biçiminde aldığımı kayda geçirmiştim...

“Yabancı diplomatın ‘garip bir Amerikalı’ ile ‘garip bir Türk’ nitelemesine uyan iki kişinin peşindeyim elbette. Kimliklerini öğrenir öğrenmez size de bildireceğim” cümleme takmış bazı okurlar; saflık ve miyopluk itirafımı görmezden gelerek... Dedikleri, o iki kişinin kimliğini kendilerinin bile bildiği... Hem de daha önce burada yazdıklarıma başvurarak öğrenmişler o kişilerin kimliğini...

İnsan kendi yazdıklarının izini sürer mi? Ben öyle bir keşfe çıktım işte. Başka meslektaşların yazdıklarına da başvurdum bu arada. Sonunda okurların daha önce keşfettiği iki isme galiba ben de ulaşmış oldum... Bakalım doğru bilebilmiş miyim?

Önce Sabah’ın Ankara Temsilcisi Aslı Aydıntaşbaş’ın önceki günkü yazısının altına iliştirdiği şu notu okuyalım: “11 Ağustos 2005 tarihli ‘Genelkurmay'a sunulan rapor’ başlıklı yazım bazı yanlış anlamalara neden olmuştur. Sözünü ettiğim rapor Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanmış ya da ısmarlanmış değildir. Haliyle Genelkurmay'ın görüşlerini yansıttığı varsayılamaz. Aksine, terörle mücadele stratejilerini içeren bu rapor bağımsız bir kuruluş tarafından hazırlanıp, bir kopyası da Genelkurmay'a gönderilmiştir. Yanlış anlamalar için özür dilerim.”

Bu açıklama “Genelkurmay’a sunulan rapor” diye takdim edilen çalışmanın, hazırlayan kişi veya kuruluşa ilgili kurum tarafından ısmarlanmadığını belirtiyor. Bu açıklamayı gerektiren önceki yazıya bakıyorum, orada, kendisinden “Eski MGK görevlisi” ve “Güvenlik uzmanı” olarak bahsedilen birinin raporuna atıfta bulunuluyor. M. Faruk Demir adlı biri bu. Demek ki, “Genelkurmay tarafından ısmarlandı” veya “Genelkurmay’a sunuldu” iddialı, Genelkurmay’ın ise “Bizim tarafımızdan ısmarlanmış değil, kapımıza bırakıldı” dediği raporun yazarı o...

Aslında Faruk Demir MGK’ya da bana da yabancı biri değil. 2003 yılı şubatında, bir analizini yayımlayan Tempo dergisi kendisini şu sözlerle tanıtmıştı: “Uzun yıllar kamu kurum ve kuruluşlarında taktik, güvenlik, stratejik güvenlik konularında çalışmalar yapmıştır. Siyasal İslâm, politik psikoloji, jeopolitik ve uluslararası güvenlik konularında yayımlanmış makale, kitap ve raporları bulunmaktadır. Başbakanlık'ta MGK Kararları Kıymetlendirme Müşaviri olarak hizmet vermiş olup halen Yüksek Strateji Merkezi'nde yönetici olarak ve milli güvenlik analisti olarak çalışmaktadır. Birçok kamu ve özel kuruluşa da gelecek dönem danışmanlığı yapmaktadır." Başbakanlık’ta çalışmış Demir, DEGAM (Demokrasi ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi) adlı kurumun başkanı şimdi...

Tempo dergisinde yayımlanan analizinde, Başbakanlık uzmanı Demir, Türkiye’ye ilginç bir misyon biçmekteydi: “Hilafet gibi global bir üst kurum oluşturmak...” Böyle teklifleri olan birinin Başbakanlık’ta çalışıyor olması, tam iki kez Yeni Şafak’ta ele alındığı halde, muhalefetten hiç bir tepkiye yol açmadı.

Ankara’daki puslu havanın sebeplerinden biri Faruk Demir mi gerçekten?

Faruk Demir’e ulaşılınca ‘garip’ diye adlandırılan Amerikalı’yı tahmin etmek de kolaylaşıyor. Sadece Ankara’da değil Anadolu’nun çeşitli yerlerinde Demir’in hemen yanıbaşında yer aldığı biri o Amerikalı: Gittiği kasaba ve illerde çektiği fotoğraflarla sergiler de açan diplomat John Kunstadter... Benim bir ara ‘Alman soyadlı’ diye kendisine atıfta bulunduğum Kunstadter, son görüşmemizde, “Yakında emekli oluyorum, ama Türkiye’de kalacağım” demişti bana.

Bir zamanlar temsilcisiyle sıkça görüştüğü için “Emekli olunca Akşam’da yazacak” söylentisi çıkmıştı Amerikalı diplomat için; Nuray Başaran temsilcilikten alındı, bakalım şimdi ne yapacak?

Okurların, “Biz tahmin ettik” dedikleri iki kişi bunlar mı? Bilmiyorum gerçekten... Bir kişi hem Başbakanlık’ta görevli olur, hem de hükümet aleyhinde tezvirat yapar mı? Bir yabancı diplomat, yakında emekli olacaksa bile, kendisini misafir eden ülkedeki hükümetin aleyhine çalışır mı? Hiç sanmıyorum...

Belki kendileri beni aydınlatırlar; aydınlatmasalar da araştırmalarıma devam edeceğim.


30 Ağustos 2005
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED