AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Yaşadığımız teknolojik hayatlar

Eşinizle yarıyoldan eve döndüğünüz hiç olmadı mı? Olmadıysa şanslısınız demektir. Çünkü, bir şeylerin unutulduğu vesvesesi eve erken dönmeyle sonuçlanır veya gidilen yerde huzursuzluğa yol açar. Açık unutulan ocak, prize takılı ütü, aralık tutulan pencere... Benim başımdan çok geçmiştir bu tür olaylar...

Geleceğin 'akıllı evi' vesveseyi ortadan kaldıracak... Ütünün takılı olduğu prizi devreden çıkaracak, ocağı söndürecek, pencereyi kapatacaksınız... Uzaktan, misafirliğe gittiğiniz evden, hatta bir başka ilden yapabileceksiniz bunu ve daha nicelerini... Dış kapıyı açmadan önce misafirinizin beklediğiniz kişi olup olmadığını görüp düğmeye emniyet içerisinde basacaksınız...

Bütün bunları cebinizde taşıdığınız telefonla yapacaksınız...

Birkaç yıl önce, genç bir bilgisayar meraklısı, bana bir 'demo' yapmış ve telefonuyla bilgisayara komutlar göndererek etraftaki âletleri harekete geçirmişti. Onun kendi çapında becerdiğini, Turkcell, kurumsal ilgi alanına almış... CeBit Fuarı'ndaki küçük 'akıllı ev' gösterisi, telefonun güvenlik alanında pek çok işe yaradığına tanıklık ediyor. Rehberimiz, telefonla evin perdesinin açılıp kapandığını, çalışan makinanın durdurulduğunu gösterdi. Siemens ile işbirliği yapıyormuş Turkcell; 'akıllı evler' için akıllı âletler üretimi şimdiden başlamış...

Her yıl İstanbul'daki CeBit'e, yalnızca bugünkü teknoloji düzeyini görmek için değil, benim olmayacağım yarınlarda insanların nasıl yaşayacağı önbilgisine sahip olmak için de giderim. Bugüne kadar hiç yanıltmadı beni CeBit, her yıl yeni bir şeyler görüp bilgi dağarcığımı zenginleştirdim...

'Akıllı ev' kavramı beni eskiden korkuturdu. 1995 yılında, Bill Gates'in dâvetiyle, Windows programının yeni versiyonu tanıtımı etkinliğine ABD/Seattle'a gittiğimde ilk 'akıllı evi' görmüştüm. Gates'in nehre tepeden bakan dev mâlikânesinin yapımı henüz sürüyordu ve Microsoft firmasının rehberleri, "İlk akıllı ev onunki olacak" demişlerdi.

Deneme evde her şey bilgisayar programına bağlıydı. Bilgisayar canınızın o gün neyi çekeceğini yemek alışkanlığı istatistiklerinden yararlanarak hesap ediyor ve siparişi etraftaki lokantalardan birine veriyordu. Gün içinde yayınlanmış televizyon programlarını dönüp izleyebiliyordunuz... Güvenliği de bilgisayar sağlıyordu Microsoft'un akıllı evinde. Bir hırsızı kıskıvrak yakalamıyordu, onun dışında her şeyi evde kullandığınız bilgisayar hallediyordu...

Microsoft'un bilgisayar merkezli 'akıllı ev' tasarımını, cep telefonu firmaları kendi âletlerini merkeze yerleştirerek daha yaygınlaştırmanın yolundalar...

Teknoloji-yoğun bir ortama eskiden girdiğimde beni bir ürperti teslim alırdı; şimdi her şeyi ben de kanıksadım. Bugün herbirimizin hiç yüksünmeden elimizin, kolumuzun doğal uzantısıymışcasına kullandığımız âlet ve edevat, çok değil bundan 20 yıl kadar önce bir varsayım olarak ortaya atılsaydı, pek çoğumuz "Olmaz öyle şey" derdik... Bugünün gençleri, muhtemelen hiçbir zaman gerçekleşmeyecek uçuk-kaçık projelere bile, "Neden olmasın" diye yaklaşıyorlar...

Doğru olan da onların yaklaşımı...

Fuarın tıklım tıklım salonlarında dolaşırken yepyeni bir neslin ülkenin geleceğinde söz sahibi olmaya hazırlandığını da fark ettim. Ezik olmayan bir nesil bu. Bilgili ve dünyaya açık. Yarınlara güvenle bakan. Şimdilik siyasetle ilgilenmese bile, çözümün siyasetten geçtiğini kaçınılmaz olarak fark edecek bir nesil...

Şimdilik hepimiz teknolojinin esiriyiz.

"Ben değilim" diyenler üstlerine-başlarına ve etraflarına biraz daha dikkatlice baksınlar. Eğer ıssız bir adada yaşayıp sivriltilmiş ağaç parçalarını denize sokarak avladığı balığı çalı-çırpı yakarak yemiyor ve eliyle yaptığı kulübede ikamet etmiyorsa, herkes bir biçimde teknoloji kullanıyor. Bir kere bu işe bulaşan ise, şansı yok, esiri olmaktan kurtulamıyor teknolojinin...

Danimarka ile yaptığımız millî maçta cep telefonum çalındığı günden sonra yaşadıklarım beni böylesine 'filozof' yaptı işte. Üç gün cep telefonsuz kaldım, hayatımın akışı değişti. Yaşadıklarım hiç hoşuma gitmedi, ama ne çare. Alışkanlıklarınıza set çekilmesine katlanamıyorsunuz. Cep telefonu hayatımıza 1995 dolayında girdi, ama tam girdi. O günden bugüne hayatımız her an ulaşılabilir olduğumuz ve herkese hemen ulaşabildiğimiz gerçeği üzerine oturuyor.

Bir günlük ulaşılmazlık ve ulaşamamazlık hayatımızı karartacak bir etki yapabiliyor üstümüzde...

Eskiden olsa, böyle bir gerçek yüzüme çarptığında, tiryakiliği azaltacak veya bitirecek tarzda tedbirler alırdım. Bugün ise, 'telefonsuz hayat' arayışı yerine 'yedek hatlı hayat' arayışı içine girdiğimi fark ettim. Tam kahrolacaktım ki, gazetedeki 'cep telefonsuz tek yazar' Ahmet Kekeç'in de kötü yola düşmeye hazırlandığını öğrenip vazgeçtim...

CeBit Fuarı, bu yıl da, "Teknolojiyi esirimiz yapmak gerek" kararlılığımı pekiştirdi.


10 Eylül 2005
Cumartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED