T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 28 OCAK 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Uzmanlara saygı

Ekonomiden hemen hiç anlamıyorum, anlayanlara da hayranlık duyuyorum. Bazı meslektaşlar sabahları görüş açıklıyor, gün boyu hareketleri yorumluyor, bunlar yetmiyormuş gibi gazetelerde de sütunlar dolduruyor... İzleyici ve okurlar onların uzman görüşlerinden müthiş yararlanıyordur...

Çok yakından izlemediğim için şu sorumun mâzur görüleceğini umarım: Borsa yorumcuları arasında, altı ay önce, indeksin neredeyse ikiye katlanacağı öngörüsünde bulunan olmuş muydu? Olmuşsa, kendisini dinleyerek yatırımlarını yapanlara etek dolusu para kazandırdığını sanıyorum...

Durduk yerde bu soruyu sormamın sebebini merak edenlerinize bir açıklamam var: İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda (İMKB) indeksin müthiş bir artış göstererek bugünkü orana varacağını bundan tam beş ay önce öğrenmiştim ben.

Hemen olaya 'ilişki' boyutu eklemeyin. O bilgi bana tesadüfen verilmişti ve bilgiyi veren de beklentinin gerçekleşeceğinden emin değildi. Zaten biraz önce edindiği bilgiyi benimle paylaşmasının sebebi de duyduğu şaşkınlıktı. "30 binin altında seyreden borsa indeksi altı ay içerisinde 48 bine varır mı?" sorusunu o şaşkınlıkla sormuştu.

İstanbul'daydım. Aynı sofrayı paylaştığım bir işadamı, masaya oturmadan az önce kendisine bağlı menkul değerler biriminden brifing almıştı. Birimin sorumluları, patronlarına, "Borsada altı ay içerisinde müthiş bir artış bekliyoruz" demiş ve o rakamı vermişlerdi. Yaptıkları değerlendirmeler böyle bir ihtimalin mümkün olduğunu düşündürtmüştü finans uzmanlarına...

Bana, "Olabilir mi?" diye soran işadamına, "Bir ay sonra AB'yle müzakereler başlarsa bunun borsaya bir miktar olumlu yansıması beklenir, ama neredeyse bir misli artış? Benim hayal gücümü aşar" cevabını verdiğimi hatırlıyorum. Müzakerelerin başlayacağının anlaşıldığı 3 Ekim'den hemen sonra borsanın fazla canlanmadığını görünce de konuya ilgimi yitirmiştim...

Şimdi parmaklarımla hesaplıyorum da, altı ayı doldurmadığı halde borsanın uzman beklentileri istikametinde tavır almasını olağanüstü ilginç buluyorum. Bazen tv ekranlarına da görüntüleri yansıyan genç insanların altı aylık öngörülerinin neredeyse kılı kılına tutmuş olması beni müthiş heyecanlandırıyor...

"Madem biliyordun, neden okurlarını haberdar etmedin" muahezesini kabul edemem. Bir, benim ilgi alanım borsa değil ve size tiyö vererek beklentilerinizi ayağa kaldırmazdım... İkincisi de şu: Hiç bilmediğim bir alanda ukalâlık yapmaya kalktığımda, ya işler o beklentiler istikametinde gelişmeseydi, size "Haydi borsaya" aklını vermiş biri olarak ne yapardım? Ben de, o beklentiyi duyduğum halde çenemi tuttum ve ara sıra, "Yahu, çocukların öngörüsü gerçekleşecek galiba" hayretimi paylaştım.

Bu durum Türkiye'ye yabancı ilgisiyle yakından ilgili elbette. Bir araştırma kurumunda sorumluluk taşıyan iktisatçı bir dostum, "Bunu sıcak para ile karıştırmamak gerekir" dedi bana. Sorumlularından olduğu kurumun siyaset ve uluslararası ilişkiler alanındaki beklentilerinin olumsuzluğunu bildiğim için dostumun ekonomiye dönük beklentilerine daha fazla kulak verdim. Türkiye'ye giren ve kayıtlarda görünmeyen paranın yekünunun sekiz milyar doları bulduğunu ve ekonomik canlılığı da o paranın sağladığını anlattı.

Bu kadar yüklü bir meblâğın kayıtlarda görünmeden ülkemize girmesine şaşırdığımı görünce açıklama yapma ihtiyacı hissetti. 1999 yılında, Türkiye'den müthiş bir sermaye kaçışı yaşanmış. Bazı vatandaşlar, görünür hiçbir sebep olmaksızın, bir yol bulup paralarını yurtdışına kaçırmışlar. "16 milyar dolar tutarında bir meblâğ yine kayıtlara girmeksizin kaçtı, gitti" dedi o dost... Daha sonra çıkan krizlerin gerçek sebebinin, bilenlerce, o erken sermaye kaçışına bağlandığını da ondan öğrendim...

"O dönemde kaçan Türklere ait paralar şimdi geri dönüyor" dedi iktisatçı dostum. Şimdiye kadar yarısı gelmiş, diğer yarısı da yoldaymış. Ak Parti hükümetinin işbaşına gelmesinden beri birkaç ay arayla kriz beklentisine giren meslektaşlarını küçümsediğini de belli etti. Dostuma göre, dışarının ilgisi ve içerideki sermaye sahiplerinin güveni kolayca kırılacak gibi değil; bu sebeple de ekonomideki yapısal bozuklukların bile zaman içerisinde ortadan kalkacağına inanıyor. "Câri açık" dediğimde, "Aklını takma" cevabını verdi.

Dediğim gibi, bu, hükümete pek de olumlu bakmayan bir kurumda çalışan bir uzmanın görüşü...

İşadamı dostumun aylar önce benimle paylaştığı genç uzman beklentisinin gelişmelerle doğrulanması da, iktisadı bilen uzman dostumun ekonomik duruma getirdiği mâkul açıklama da, uzmanlara olan saygımı artırdı.

Siz siz olun, uzman görüşlere kulak verin...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi