T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 28 OCAK 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
Yasin AKTAY

Protestanlığın merhemi olsa

Yeni bir iddia değil, belli aralıklarla gündeme gelen tartışmalardan birinin daha nöbetini savmakla meşgulüz bu aralar: Protestanlığın İslam'a model oluşturması,. Müslümanlığın da modern dünyadaki uyum sorunlarını Protestanlığın Hıristiyanlık içinde geçtiği yoldan geçerek çözmesi... Bu iddiaya İslam'la araları zaten pek hoş olmayanlar her zaman iştahla atılmıştır, çünkü onların bundan anladıkları, dinin sosyal ve siyasal hayattan tamamen çekilmesidir. En iyi ihtimalle, İslam'ın Protestanlaşması yoluyla din bir tür asayiş ve sosyal değer işlevine indirgenmiş olacaktır.

Dindar kesim içinse deyimin kendisi her zaman yeterince kötü görülmüştür. Reform kavramının Müslümanların tarihsel hafızasında hiçbir olumlu çağrışımı yok. Bu kavram Müslümanların dünyasına dışarıdan bir müdahalenin adı olarak kodlanmış ve onu çağrıştıracak hiçbir kavrama şans tanınmamıştır. 1928 yılında denenen ve İslam'ı kelimenin tam anlamıyla, ibadet şekillerinden, zihniyetine kadar Protestanlaştırmaya yeltenen hareket Müslüman halk tarafından çok sert karşılık görmekle kalmamış, bu teşebbüs, din ve devlet, halk ve elitler arasında hiçbir zaman aşılamayan bir mesafe de bırakmıştır. O zaman da düşünülen İslam'ın mevcut haliyle modern dünyaya uyum sağlamakta bir tür ayak bağı olduğuydu.

Oysa sorunun asıl kaynağı bir galat-ı meşhurdur. Bu galatın üretilmesinde ünlü sosyolog Max Weber'in 20. yüzyılın başlarında Protestan ahlakı ile ekonomik kalkınma arasında bulduğunu iddia ettiği ilişkinin bir kaziyeymiş gibi çok yaygın bir kabul görmesi çok etkili olmuştur. Bu ilişki her türlü ekonomik gelişme için Protestanlık benzeri bir düşüncenin gerekli olduğunu varsaydı. Türk aydınları da Osmanlı'nın son dönemlerinden itibaren bu düşünceye çokça prim verdiler. Adını koymaktan çekinmeden İslam'ı Protestanlaştırmaya da çalışırken oryantalizmin bütün varsayımlarını da içselleştirdiler. Kendi kültürlerine birer oryantalist gibi yaklaşmaya başladılar.

Halbuki, Weber'in tezi tartışılmaz bir tez değildi. Onun İslam hakkındaki yorumları oryantalist bir ideolojiden etkileniyordu ve İslam'ın içindeki rasyonel zihniyeti takdir etmekten uzak bir yaklaşıma sahipti. İslam'ın tarihsel yenilmişliğinin siyasi, uluslar arası ilişkiler ve ekonomik arkaplanını yeterince hesaba katmadan, Müslümanların geriliğini dinlerinin yetersizliğine bağlayan basit bir dinsel fırsatçılık sergiliyordu. Ayrıca Protestan zihniyetin kapitalizmin gelişimine yaptığı katkıyı abarttığına dair R. Tawney, W. Sombart, C. Hill gibi yine büyük sosyologlarca güçlü ve haklı eleştiriler yapılmıştır. Bunlara göre ekonomik gelişmenin meydana gelmesinin sadece dine bağlanması gibi bir tehlike sözkonusuydu. Oysa din veya zihniyet önemli bir faktör olmakla birlikte tek faktör olamazdı.

Diğer yandan Protestanlığın ekonomik kalkınmanın ihtiyaç duyduğu zihniyeti gerçekten sağlayacak olması da tartışılmaz bir şey değil. Bunu düşündüren tek şey, gelişmenin merkezi olan Avrupa'nın dininin Hıristiyan olmasından başka bir şey değil. Yoksa Avrupa'nın bu gelişmesini Protestanlık sayesinde mi yoksa Protestanlığa rağmen mi kaydettiği sorusu orta yerde duruyor.

Gözü kapalı olarak Protestanlığı Müslümanlar için bir model olarak önerenlerin Protestanlığı hiç bilmedikleri çok belli. Şu kadarını söyleyebiliriz: mucize ve irrasyonelik boyutları itibariyle bizdeki en akıl-dışı-hurafecilerimize rahmet okutabilecek bir içeriğe sahiptir. Biraz dahasını da söyleyelim: bugün dünyayı kana bulayan Amerikan neo-Conlarının Evangelizmi de Protestanlığın zorunlu bir sonucudur. Geleceğine inanılan İsa için ortamı hazırlamak üzere dünyanın bütün dengelerini alt üst edip bu kadar şiddete başvurabilmiş bir hareketle hangi İslam anlayışını yan yana koyabilirsiniz, Allah aşkına?

Kısacası Protestanlığın modern dünyanın sorunlarıyla baş edecek bir çözümü olsa başka kültürlere, hele hele İslam'a bir model oluşturmak yerine önce kendisine uygulamaya kalkar. Protestanlıkta kendine bir model bulmaya çalışanlarına İslam'la dertlerinin kaynağını anlamak daha önemlidir.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi