YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

"Recai, Güneydoğu'yu en iyi sen ve ben biliriz"

 
Şaka değil, görünen o ki, Fazilet Partisi'nin "Ana" da olsa muhalefet olmakla başı pek hoş değil! Öyle ya da böyle, bir ayağı "Hükümet"te olmadan edemiyor.

 

İsterseniz yazıya özellikle şu günlerde birçoklarımızın aklından geçen (hatta çıkmayan) bir soru ile başlayalım: Fazilet Partisi ne yapmak istiyor, neyin peşinde?

Yeni Şafak'ın geçen günkü manşetini mutlaka hatırlıyorsunuz; "ZİRVE öncesi müthiş formül" diyordu gazete. Yine mutlaka hatırladığınız gibi, "formül" şöyle böyle değil gerçekten "müthiş"ti. Hani geçen günlerde büyük yankı bulduğu için gazeteyi uçuran manşet gibi bir şey: "Sadi Somuncuğlu başkan, Devlet Bahçeli şampiyon!" İkinci alternatifin de bundan aşağı kalır yanı yoktu: "Mesut Yılmaz Cumhurbaşkanı, Recai Kutan Başbakan"!

Şaka değil, görünen o ki, Fazilet Partisi'nin "Ana" da olsa muhalefet olmakla başı pek hoş değil! Öyle ya da böyle, bir ayağı "Hükümet"te olmadan edemiyor. Tam da akılcı bir muhalif politikayla, umutlarını "politika"ya bağlamış milyonlarca seçmenin şüphe ve tereddütlerini ortadan kaldırmanın, onları kazanmanın zamanıyken.

Fazilet Partisi'nin Öcalan'ın cezasının infazıyla ilgili politikasını nasıl buluyorsunuz? Soruyu sizden önce ben cevaplayayım: Bu "politika"yı, ciddi iddiaları olan bir siyasi partinin politikadan nasıl uzak olabileceğinin iyi bir örneği olarak buluyorum. Bugüne kadar özellikle hukuki meselelerdeki nüfuz edici analizleriyle tanıdığımız Bülent Arınç, "idam dosyasının TBMM'ye gönderilmesi halinde FP'nin hukuki sürecin tamamlanması yönünde oy kullanacağını" belirtiyor ve "MHP samimi ise koalisyonu bozmayı bile göze alabilmelidir" diye ekliyor. Koalisyon bozulsun ki, Somuncuoğlu ya da Yılmaz'ın "Başkan"lığı altında Bahçeli ya da Kutan "şampiyon" olsun!

Bırakın "uzağı", çok yakın tarih bile bu derece "doğru" okunabilir! Benim birkaç kez ülkede "merkez sağ parti" sıfatını gerçekten kazanabilmek için gerekli güce en fazla sahip parti olarak değerlendirdiğim Fazilet Partisi çizgisi, farkında olarak ya da olmayarak taşıdığı umutları, yüzlerini kendisine çevirmiş binlerce gencin beklentilerini, varlığı dolayısıyla açılmış, geliştirilmiş ama henüz kapanmamış onlarca ciddi tartışmayı filan tamamen unutarak "merkez sağ"ın ve aşırı sağın tökezlemesinin nemasına el koymak istiyor. Bakın, dünkü Yeni Şafak'ın haberine göre de FP Grup Başkanvekili Abdüllatif Şener "Seçim öncesi Öcalan konusunu rant meselesine dönüştürmek isteyen siyasi partilerin şimdi bir açmazın içine girdiklerini" belirtiyor. Pişmanlık belirtisi gibi yorumlanabilecek türden sözlerdir bunlar. Eğer öyleyse, tren kaçmış değil henüz; merak etmeyin, bu ülkede siyasi "rant" getirecek politika dışı tavır alışların sonu kolay gelmez. Bu kulvarda isteyen herkese daha çok "ekmek" var.

Fazilet Partisi Milletvekili Dengir Fırat'ın geçen gün aktardığım güzel bir açıklaması vardı. "Her şeyden önce, diyordu Fırat, biz FP olarak, özellikle demokrasiden, insan haklarından mahrum kılınmış bir kesime hitap ediyoruz." Fazilet Partisi Dengir Bey'in bu açıklaması üzerinde ne kadar uzun düşünse azdır. Fırat'ın sözünü ettiği kesime hitap etmeyi seçmiş bir siyasal parti politikasını her şeyden önce toplumun "ufkunu açıcı" esaslardan hareketle oluşturmalıdır. Böyle bir parti, toplumun karşılaştığı ciddi krizlere, dün bu gazetede Hakan Arslan'ın yaptığı gibi, ne oldukları epeyce karışık olan "milli çıkarlar" ve "kolektif akıl"ın taşıyıcısı oldukları sanılan "kurumlar"dan hareketle çare aramaya kalkışmaz. O herşeyden önce sağduyunun bize apaçık işaret ettiği toplumsal gerçekliği tanır; gerçek ortada apaçık dururken, yeni "gerçeklikler" icat etmeye uğraşmaz.

Yeni Binyıl'dan Ali Bayramoğlu, Öcalan'ın cezasının infazıyla ilgili kaleme aldığı dünkü yazısında, üç yıl önce Diyarbakır'da yaşanan bir olayı aktarıyor. Panelde, Doğu Ergil'in "PKK bir terör örgütü müdür?" sorusuna verdiği "Evet" cevabının ardından iki üç dakika içinde salon boşalmıştır. Toplantının başında salonda bulunan 1000 kişiden geriye 20-30 kişilik resmi-sivil güvenlik görevlileri kalmıştır. Bayramoğlu şöyle devam ediyor: "Dikkatimi çeken salonun bir anda boşalması kadar; yıllardır tanıdığım, PKK'ya karşıtlığıyla bildiğim birçok Diyarbakırlı seçkinin paneli hemen terkedenler arasında olmasıydı." Bayramoğlu, sorunun sonradan aldığı cevabını da aktarıyor: "İki PKK vardır, birincisi örgüttür ve bir sonuçtur; ikincisi bir bilinç ve ruhtur, sonucun ardındaki nedendir; örgüte karşı olan çok, ancak ikincisine katılmayan yok..."

Eminim ki, aranızdan birçoklarının da Bayramoğlu'nunkinin benzeri gözlemleri vardır. Yine eminim ki, geçenlerde bir kabulde "Recai, Güneydoğu'yu en iyi sen ve ben biliriz" diyen Cumhurbaşkanı da haklıdır.

O zaman bu "politika" neyin nesi?

Soruyu bir kez daha soralım: "Fazilet Partisi ne yapmak istiyor, neyin peşinde?"


13.OCAK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Kürşad Bumin

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...