T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Mazluma ithaf olunur!

Necip Fazıl Kısakürek'in ilk kez 1966'da basılan kitabı Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar, zulmün ve adalet arayışının haklı tarihini hatırlatıyor.

Adalet, ülkemizde ve dünyada, özellikle son yıllarda en çok yıpratılan değer. Adalet'in bu kadar yıpratılmasında, başta hukukçular olmak üzere hemen herkesin az veya çok rolü var. Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in yıllar önce kaleme aldığı "Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar" kitabı, 'Adalet' ve 'Hukuk' kavramlarının yeniden düşünülmesi için çok önemli bir 'giriş' kitabı niteliğinde.

Sokrates'ten Abdülhamid'e...

İlk baskısı 1966'da yapılan Büyük Mazlumlar'da, Necip Fazıl, Atinanılar tarafından, bütün hakikatlerin tersyüz edildiği bir sözde yargı sürecinden sonra, zehir içirilerek idam edilen Sokrates'ten, "Dünya Dönüyor" dediği için Engizisyon'da yargılanan ve ancak göz göre göre yalan söyleyerek canını kurtarabilen Galile'ye... Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz'in (S.A.V.) şehid torunları Hasan ve Hüseyin efendilerimizden İmam-ı Azam'a ve diğer büyük imamlara... Fransızlar'ın kahraman kadını Jan Dark'tan Fransız İhtilali mazlumlarına, Cem Sultan'dan Genç Osman'a ve Sultan Abdülhamid'e kadar, yargılı veya yargısız olarak zulme uğratılmış bir çok tarihi şahsiyetin ibretli öykülerini ayrı ayrı ele alıyor. Onların, eğer yargılanmışlarsa, yargı süreçlerinden canalıcı diyaloglar, savunmalarından pasajlar vererek, yapılan adaletsizlikleri 'gören gözlere' gösteriyor.

Bugüne de ışık tutuyor

Kitapta, İsa Dini'nin Mazlumları, İlk İslam Şehitleri, Dreyfüs, İttihat ve Terakki Cinayetleri gibi dikkat çekici başlıklar da yer alıyor. Necip Fazıl Kısakürek, eserinde, Mazlum'un hikayesini anlatırken, 'zalim'i de teşhis ediyor. Büyük Mazlumlar'da anlatılanlar, ülkemizde, hukukun siyasi bir tasfiye aracı olarak kullanılarak iyice yıpratıldığı son yıllarda daha çok önem taşıyor. 'Adalet' ve 'hukuk' kavramlarını, ders kitapları mantığının ötesine taşımak ve gerçek bir hukuk 'nosyonu'na sahip olmak isteyenler Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar'dan başlayarak, hukuka, 'heyecanlı' bir giriş yapabilir. İsteyenler, bu 'giriş'ten sonra, daha derinlemesine, orijinal metinlere doğru yol alabilir.

İtham ediyorum!

Tarih boyunca hukuk sayısız kez ayaklar altına alındı ancak, hiç bir olayda Dreyfus davasında olduğu kadar adaletin ırzına geçilmedi. Fransız Genel Kurmayı'nda yüzbaşıyken düşmana bilgi sızdırmak suçundan yargılanıp ömür boyu hapis cezası alan Dreyfus'un hazin davası, tam bir hukuk skandalıdır.

Verilen ceza, dönemin ünlü romancısı Emile Zola'yı Fransa Cumhurbaşkanı'na hitaben ve tüm Avrupa'yı ayağa kadıran "İtham ediyorum" başlıklı o ünlü makalesini kaleme almaya zorlayacak kadar akıl ve adalet dışıdır. Zola'nın 1 yıl, Dreyfus'un 10 yıl hapis cezası aldığı bu mektupta ünlü romancı, askeri mahkemelerin hukuk notunu da şöyle veriyordu: "Suçu isnat edenin ispat etmesi gerekirken, masumluğunun ispatı külfetini Dreyfüs'a yüklemek ancak askeri zihniyetin hukuk fikriyle asla bağdaşmayacağı kanaatini kuvvetlendirir".

 
Piyano Festivali başlıyor
CRR Konser Salonu'nun düzenlediği VII. Uluslararası Piyano Festivali bugün başlıyor. Türk ve yabancı birçok ünlü piyanisti sanatseverlerle buluşturan festival, 6 Aralık'a dek sürecek.
İdealizma mazlumu
M.Ö 4. asır sonlarında, Atina'da Sokrates adındaki büyük kafa, eski usül ve geleneklere ait hiçbir şey bırakmadan eleştiriyor ve doğal olarak egemenlerin hedefi haline gelir. Suçu tespit edilir: "Sokrates, fenalık ediyor. Atina'nın inandığı ilahlara iman etmiyor. Aksine ortaya iman edilecek yeni bir uluhiyyet çıkarıyor. Cezası ölüm..." Eski Yunan'ın hakim sayısı 200'den 2000'e kadar varabilen Halk Mahkemesi, Batı'nın bir numaralı vahdaniyetçi mizacın sahibi Sokrates'i hesaba çeker. Hiç katılmasalar da savunmasına sonuna kadar izin verirler. O da, dünya durdukça duracak olan büyük düşüncelerini sıralar. Ve konuştukça, kendisine isnat edilen suçu aslında en ileri bir fazilet olarak yakıcı bir istihkar diliyle, yine bir diyalog suali halinde mahkemenin suratına çarpar: "Atinalılar! Bu adamlar, bana isnat ettikleri işlerle, yani akıl ve hikmetle uğraşanların Tanrı'ya inanmadığını sanırlar. İnsanlara ait işler bulunduğuna inanan, fakat insanın varlığına inanmayan bir adam! Bu hiç olabilir mi ? Bu iş dünyada ne benimle başladı, ne de benimle bitecek!...Hak ve hakikatı günlük hayat kaygılarının üstünde tutanları daima benim akibetim kovalayacak!..."
1 Aralık 2001
Cumartesi
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED