|
|
Arabesk müziğin ağır taşları son dönemlerde çizgilerini değiştirmeye başladılar. Önce Müslüm Gürses ardından da Orhan Gencebay'ın tarzlarında artık değişim rüzgarları esiyor. Bu değişimlere siz nasıl bakıyorsunuz? "Tarzımızı ve dinleyici kitlemizi değiştirdik" diyenler artık üretemedikleri için bu yolu seçtiler. Medyanın popa gösterdiği ilgiyi farkeden bu sanatçılar 'popüler' olmak adına yeni bir tarz geliştirdiler ve adını da "light arabesk" koydular. Ortaya şıkıdım şıkıdım bir müzik çıktı. Oysa arabesk öyle şıkıdım tarzı parçalarla yapılmaz. Tarz değiştirmek yerine oturup yeni eser yapsınlar. 10 yıldır eser üretemediler. Sadece sanatçıları değil arabesk müziğin dinleyici kitlesi de değişiyor. Konserlere giden, gazete köşelerinde arabesk müzik üzerine yorumlar yapan, arabesk parçalarını büyük bir beğeniyle dinleyen ama "kenar mahalle sakinleri"nden olmayan bir kesim var ortada. Bu konuda ne diyeceksiniz? Aslında dinleyici kitlesi değişmedi, böyle olduğunu sanmıyorum. Sadece bugüne kadar kenar mahalle müziği olan arabeski sırf o mahalleden olmadıklarını göstermek için dinlemeyen diğer kesim de yavaş yavaş gerçeği itiraf etmeye başladı. Çünkü Kemal Derviş çıkıp, "Ben arabesk müzik dinliyorum" deyince herkes yavaş yavaş bu müziği dinlediğini itiraf etmeye başladı. Acısız arabesk olur mu? Bütün müzik parçaları hem neşeli hem hüzünlüdür. Arabesk de öyle.. Mesela, "İkimiz bir fidanın güller açan dalıyız" neşelidir, "Yazdığın son mektup" parçası da gayet hüzünlü bir parçadır. Ama arabesk müziğin özünde sevip de kavuşamayanlar, aşkına karşılık bulamayanların duyguları vardır. Ama yine de arabesk sizin, "İkimiz bir fidanız" adlı neşeli ve umut dolu parçanızdan doğuyor. Bu parça ve beraberinde arabesk nasıl ortaya çıktı? Evet o yıllarda yaptığım "İkimiz bir fidanız" parçası arabeskin doğuşudur. Fakat ben bu parçayı yaparken arabesk yapayım demedim, müzik yapayım dedim ve ortaya farklı bir müzik çıktı. Yaptığınız parçaları kimler dinledi? Bu parçalar ilk çıktığı zaman daha çok Doğu illerinde beğeni topladı. Adeta bir patlama yaşandı. Peki bu tarza müzik otoriteleri nasıl baktı? Maaşlarını TRT'den alanlar saltanatlarının sarsılacağından korkup yaptığım müziği kötülediler. "Köyden kente göçenlerin müziği" diyerek aşağıladılar. Ama ne oldu? 1988'de bir kongre yapıldı ve burada birçok öğretim üyesi halkın dinlediklerinin bugüne kadar görmezden gelindiğini itiraf etti. Aynı yıllarda Kültür Bakanlığı'nın desteğiyle Arabesk Müzik Kongresi yapıldı. Birdenbire arabesk müzik neden ilgi görmeye başladı? Çünkü bu dönemde herşey gibi arabesk müzik de yozlaştı. Bir yanda taverna müziği, diğer yanda çocuk sanatçılar furyası başladı. Bütün bu keşmekeş içinde dönemin Kültür Bakanı beni çağırdı ve insanları umutsuzluktan kurtaracak arabesk müzik için yardım istedi. Çünkü o dönemde insanların duygularını istismar eden parçalar yapılıyordu. Dönemin Kültür Bakanı Tınaz Titiz beni çağırdı. Orta yolun bulunmasını istiyorlardı. O yıllarda ilk kez TRT benim yaptığım "Seven kıskanır" parçam için kapılarını arabesk müziğe açtı. O parça yayınlandıktan sonra Titiz görevden ayrıldı ve TRT de arabeske yeniden sansür getirdi.. Çünkü zamanında Muzaffer Sarısözen adlı kişinin çıkarttırdığı kanunu aşmak mümkün olmadı. Bugün ise müziğe kapılarını kapatan TRT benim filmlerimi oynatıyor ve orada söylediğim parçalar TRT'de yayınlanıyor. Ama üzülmüyorum. Özel kanallar var. Yani hâlâ damardan verilen parçaları seven bir toplumuz anlaşılan.. Elbette.. Çünkü bu insanlar hâlâ büyük acılar yaşıyorlar. Hem bu toplum acıyı sever. Genel karakterimiz bu. Acıyı sonuna kadar yaşayan duygusal insanlarız. Arabesk ise bu yaşananların müzikle ifadesidir. AYŞE OLGUN / İSTANBUL
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv Bilişim| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |