T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
2000 nüfus sayımının anlattığı Türkiye

2000 yılı nüfus sayımı sonuçları önceki gün açıklandı. Sonuçlar, dikkatle ve öncekilerle karşılaştırmalı olarak incelendiğinde 2000'li yılların Türkiye'si için önemli ipuçları içeriyor.

Sonuçlar, sadece 'demografik verileri' ifade etmiyor; sosyologlara, siyasal bilimcilere ve özellikle siyasi partilere -mevcutlar ve kurulması tasarlananlar- açısından, Türkiye'nin tanımlanması ve ayrıca 'geleceğe ilişkin' değerlendirme imkanları sunuyor.

Türkiye içindeki nüfus hareketleri, Türkiye'nin gayet hareketli ve 'değişken' yüzünü gözler önüne seriyor. Uzun yıllar şehir büyüklük sıralamaları bile değişmezdi. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Eskişehir, Gaziantep, Konya vs. sıralaması olduğu yerde kalırdı. 2000'in nüfus sayımı sonuçlarına göre iller sıralaması şöyle değişmiş durumda:

İstanbul (10 milyon), Ankara (4 milyon), İzmir (3 milyon 387 bin), Konya (2 milyon 217 bin), Bursa (2 milyon 106 bin), Adana (1 milyon 874 bin), Antalya (1 milyon 726 bin), Mersin-İçel (1 milyon 668 bin), Urfa (1 milyon 436 bin), Diyarbakır (1 milyon 364 bin), Gaziantep (1 milyon 293 bin).

Bu 11 ile nüfusu 1 milyonun üzerinde olan Kocaeli, Kayseri, Manisa, Maraş, Samsun, Hatay ve Balıkesir'i eklediğinizde Türkiye'de nüfusu 1 milyonun üzerinde olan il sayısı 18'e yükseliyor.

Antalya'nın yüzde 42'lik bir artış hızıyla, Bursa'nın yüzde 28, Mersin'in yüzde 27, Konya'nın yüzde 23, Adana'nın ise yüzde 17 ile büyüdüğü ve 2000 yılından 2002'ye kadar bu 'trend'in geçerli olacağı gözönüne alındığında büyük şehirler sıralaması İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Konya, Adana, Mersin şeklinde oluşuyor. Çok geçmeden Mersin ile Adana'nın yer değiştireceği de gözleniyor.

Bu şu demek: İstanbul, İzmit (Kocaeli) ve Bursa ile bir 'havza' oluşturuyor ve Marmara bölgesi, Türkiye'nin 'motor' bölgesi. Osmanlı jeopolitiğinde, ülkenin 'heartland'i yani 'yüreği', bir başka deyimle kültürel-ekonomik merkezi Rumeli (Balkanlar) ve Marmara idi. Türkiye, Osmanlı jeopolitiğinin bu özelliğini 2000'li yıllarda devam ettiriyor ve Marmara, ülkenin yönünü Avrupa'ya doğru tutarak, Avrupa yönünde 'lokomotif' işlevi görüyor.

Nüfus yoğunlaşmasının ikinci 'havzası' Akdeniz bölgesi. Bu, Turgut Özal'ın, Türkiye ekonomisinin yapısını değiştirdikten sonra 2010'lara nüfusun 'kıyı şeridi'nde yoğunlaşacağına ilişkin tahminini doğruluyor. Akdeniz kıyı şeridindeki yoğunlaşma, Marmara'yla birlikte düşünüldüğünde, ülkenin gelişme halinde olduğunun olumlu bir göstergesi. Zaten, 2000 nüfus sayımı sonuçlarında, artış hızı bakımından Marmara bölgesi yüzde 26.61; Akdeniz bölgesi ise yüzde 21.63 ile ikinci sırada. Bir başka kıyı bölgesi (batı yönlü) olan Ege ise yüzde 16.45'le üçüncü sırada. Yani, Türkiye nüfusunun ortalama yüzde 65 hız ile artan bölümü Marmara-Ege-Akdeniz hattında, bir başka deyimle ülkenin Avrupa doğrultulu batısında ve 'kıyılar havzası'nda yer alıyor.

Bu arada, Gaziantep, Maraş, Kayseri, Konya, Manisa gibi merkezlerin büyümesi, Anadolu'nun sanayileşmesine ve bunun yurt yüzeyine dikkate alınması gereken yaygınlıkta dağılımına işaret ediyor.

Urfa'nın büyümesi, besbelli GAP'la yani ekonomik gelişme ve imkanlarla ilgili. Diyarbakır ise 'çatışma yılları'nın etkisiyle çevresinden göç alarak büyümüş. Urfa'ya oranla 'büyüme gerekçesi'nde ciddi bir farklılık gösteriyor.

Nüfus sayımı sonuçları, bu yönüyle, Konya-Kayseri ve ayrıca Gaziantep-Maraş-Urfa'nın birer 'ekonomik havza' olduğunu ortaya koyuyor. Adana'yı, İçel'e ve Hatay'a bakan boyutuyla ayrı bir 'havza' olarak düşünmek gerekir.

Rakamlar, Türkiye'nin yüzde 65.01'inin kentlerde, yüzde 34.99'unun köylerde yaşadığını gösteriyor. Bu, Türkiye'nin 'geleneksel tarım toplumu' veya eski 'ideolojik terminoloji' ile 'azgelişmiş bir ülke' olmaktan çıktığını belirtmiş oluyor. Türkiye, hernekadar yüzde 65.01'lik bölüm tarımla tümüyle ilişkisiz olmamakla birlikte, 'gelişen ülkeler' kategorisinde sayılması gereken bir ülke.

Yaklaşık 68 milyon ile, geniş anlamdaki Avrupa'nın ilk 5'i arasında girebilecek büyüklükteki Türkiye'nin 'tacındaki mücevher' ise, kuşkusuz, nüfus artış hızı sadece Antalya'nın gerisinde kalan, 10 milyonluk nüfusuyla bir 'megapol' ve dünyanın en büyük şehirleri arasında yer alan İstanbul…

Bu arada, dikkate değer bir 'çarpıklık', Karadeniz bölgesine ilişkin. Karadeniz, yüzde 3.66 ile nüfus artışı en düşük bölge. Karadeniz illerinde nüfus küçülmesi gözleniyor. Buna karşılık, siyasette ve bazı siyasi partilerin yapısında Karadeniz kökenlilerin, bölgelerinin Türkiye'de işgal ettikleri konumla ters orantılı bir ağırlıkları var.

Siyasi partiler haricinde, büyük şehirlerde yansıyan 'mafya'vari örgütlenmelerde, Karadeniz ve Güneydoğu ağırlığı hesaba katılırsa; mevcut siyasi yapının ne derece hastalıklı hale geldiği ve Türkiye'nin 'demografik gerçekleri'ni 'ekonomik parametreler'le uyumsuz biçimde yansıttığı anlaşılır.

Türkiye'nin 'siyasi üst yapısı', 2000 nüfus sayımı sonuçlarıyla örtüştüğü oranda Türkiye ferahlayacak. İstanbul'la birlikte, Marmara-Ege-Akdeniz havzası, zaten Türkiye'nin doğrultusunu ve 'siyasi öncelikleri'ni yansıtıyor.


4 Ocak 2001
Cuma
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED