T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ancak korkuyu yok ederek...

Son zamanlarda 'motivasyon' diyorlar, siz buna 'gaz verme' veya daha kibar bir ifadeyle 'gayrete getirme' diyebilirsiniz... Moralin bozuk olduğu ortamlarda işe yarayabilecek bir yöntem bu ve bu sebeple de siyasiler tarafından sıkça kullanılıyor... Daha sık görüldüğü kullanım alanı ise 'propaganda'; aynı şeyi ısrarla tekrarlarsanız, hiç değilse bir süreliğine insanların zihnini karıştırabiliyorsunuz.

11 Eylül'ün başlattığı süreç şu sıralarda en azgın propaganda atağına kalktı. Çok yönlü bir atak bu. Önce 11 Eylül eylemlerini sorgulamanızı engelliyor, sonra o eylemleri vesile ederek başlatılan ve şimdiye dek sadece Afganistan cephesi gerçekleşen savaşa belli bir pencereden bakmaya zorluyor, ardından da savaş yoluyla kurulmak istenen düzeni kutsallaştırıyor. Terörü belli kişilere ve onların inanç sistemine indirger ve teröre karşı savaşı bir zorunluluk halinde takdim ederseniz, savaşın aldığı her yeni dönemeç, sizin için bir 'zafer' olacaktır elbette. Herkesin coşkuyla kutlaması beklenen bir zafer...

Dünya, Amerikan propaganda mekanizmasının etkisiyle, yeni bir yıla böyle bir motivasyon etkisinde girdi. Propagandacı kalemler, "Her şey daha güzel olacak" diyorlar ve bu tespitlerini sarsacak en ufak bir itiraza bile tahammülleri yok. İtiraz da o kadar kolay değil zaten: Kim kendisini 'terör' ile, 'geri ve bağnaz düşünceler' ile aynı safa koymak ister ki? Kim Üsame bin Laden ve Taliban ile aynı çizgide görülmek ister?

ABD'de, Afganistan konusunda kuşku ifade etmeyi bir tarafa bırakın, "Filistinliler haklı" demek bile, üniversite öğretim üyesinin kovulmasına yol açabiliyor. Başkan yardımcısı Dick Cheney'in eşinin içinde yer aldığı ACTA örgütü, medya ve akademi dünyasına dönük, "Afgan Savaşı'na itiraz edenler" karalisteleri hazırlıyor. 1000'in üzerinde kişi, çoğu avukatıyla görüştürülmeden, gözaltında dördüncü ayını doldurdu. "Güvenlik mi, özgürlükler mi?" sorusuna, koro halinde, "Güvenlik" cevabı verilmesi bekleniyor. 'Terör' ile arasında ilişki kurulabilen kişilere, artık ilkel kabilelerde bile tanınan 'hukuki uygulamalar' haram ediliyor. ABD ve müttefikleri, Afganistan'dan sonra Irak'a mı, Sudan veya Somali'ye mi saldıracaklarını yüksek sesle tartışırken, Hindistan ile Pakistan savaşın eşiğine geldiler, Filistinliler de hemen bütün kazanımlarını yitirdiler...

Böyle bir manzaraya bakarak, "Türkiye'nin 28 Şubat süreci global anlamda da uygulamaya konuldu" diye sevinmek veya "Merak etmeyin, 2002 çok güzel bir yıl olacak" demek nasıl mümkün olabiliyor? Türkiye'nin kronik borç sorunu Haziran ayına ertelendiği için Arjantin'de olduğu gibi birbirimizi yememiz gerekmiyor; ancak Haziran ayında bugün gördüğümüz cömertlik devam etmezse ne olacak? Ya da, şöyle sorayım: Borç yükünü yeniden borçlanarak hissetmeyen biri, bir gün borç bulamaz hale geldiğinde yapacağı herhangi bir şey var mıdır? Bir gün gelecek, Türkiye de, birikmiş borçlarını çeviremeyecek... Bunun neresi güzel?

Üzerimizde uygulanan 'motivasyon' ve 'gaza getirme' eyleminin çirkinliği Arjantin ile mukayesede iyice sırıtıyor. "Türkiye Arjantin olmaz" diyenler, bu tezlerini, en fazla bizim insanımızın itaat kültürüne, başkalarının malına saygı gösterilmesini şart koşan inanç sistemine bağlıyorlar; oysa, aynı kişiler, o inanç sisteminin temel esaslarını tartışmalı hale getiren ve insanlarımızı değerlerinden soymaya kalkan bir süreç global kabul gördü diye seviniyorlar. Türkiye Arjantin olduğunda, bizi yine de koruyacak değerlerimiz, onların çabaları yüzünden ayakta kalmayacak...

Kim ne derse desin, 11 Eylül ile başlayan süreci, hiçbir ayrıntısını gözardı etmeye yanaşmadan sorgulamaya başlamazsak, dünyamızı yaşanamaz kılma ameliyesine kendi elimizle katkıda bulunmuş oluruz. Teröre terörün başka bir biçimi olan savaşla karşı çıkmanın anlamı zaten yoktu; savaşı başka ülkelere yaymanın, korkuyu dünyada en geçerli duygu kılmanın ise vebali çok büyük...

Dünyayı gaza getirerek istedikleri sonucu alabileceklerini umanlara, her gün, günde binlerce kez usanmaksızın aynı inancı tekrarlamalıyız: 2002 ve ondan sonra gelecek yılları yaşanılır kılmak bizim elimizde; bunun yolu da korkuları kırmaktan geçiyor. Korku dışında korkacağımız bir şey yok bizim.


4 Ocak 2001
Cuma
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED