T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Uzun ince bir yolun sonu

Yılbaşından itibaren Avrupa Birliği'nin müşterek parası EURO'nun kullanıma girmesiyle bu birliğin gerçekleşmesinde önemli bir dönemeç daha dönülmüş oldu. 1951'de Avrupa Kömür Çelik Birliği'nin kurulmasından sonra 50 yılda gelinen bu nokta bu birliği gerçekleştirenler açısından gerçekten son derece önemli.

Aslında bu birliği oluşturan Avrupa devletlerinin Hristiyanlık, Yunan Felsefesi ve Roma Hukuku gibi müşterek dini ve kültürel tabanları olmakla birlikte muhtelif etnik yapılara, mezheplere ve ekonomik menfaatlere sahip olmak gibi farklı noktaları da var. Bu sebeple geçmişte dünya tarihinin en uzun süreli harpleri bu coğrafyada yapıldı; Yüz yıl savaşları (1339-1453), Otuz yıl savaşları (1618-1648) bunun örnekleri. I. ve II. Dünya harpleri gibi en kanlı savaşlar da bu coğrafyanın ürünü. Dini hoşgörüsüzlük burada doruğa çıktı. Engizisyon mahkemesi uygulamaları, cadı yakmaları, bir gecede en az 20 bin kişinin katolik olmadığı için öldürüldüğü Saint Bartelemy katliamı Avrupa'nın bu alandaki günahlarından sadece bir kaçı. Ancak kabul etmek gerekir ki Avrupa Birliği'nin gerçekleşmesinde rol alanlar ve elli yılda taş taş bu birliği örenler bu geçmişten bugünkü birlikteliği çıkardılar. Bir anlamda tarihi doğru okudular. Savaşa savaşa barış içinde yaşamanın yolunu buldular. Bu anlamda Avrupa Birliği sadece son 50 yıllık bir çabanın değil, 10 asırlık bir tarihi tecrübenin ürünü.

Bunda devlet adamlarının, bilim adamlarının ve aydınların, bunun da ötesinde böyle bir oluşuma destek veren halkların önemli rolü var. Avrupa Birliği'nin oluşmasında Hristiyan bir tabana dayanmanın birleştirici bir etkisi şüphesiz var. Ancak tek başına Hristiyanlık böyle bir birliğin gerçekleşmesi için yeterli değil. Bu birliğin temelinde asırlarca savaşmanın kendilerine bir yarar sağlamadığının, tam tersine birleşmenin daha yararlı ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal sonuçlar vereceğinin bilinci de var. En önemlisi daha önce benzeri olmayan böyle bir birliğin kurulmasına olan inanç var. Başaranları kutlamak gerek.

Avrupa Birliği tecrübesi benzer birliktelikler için bir öncü rolü oynar mı? Bu, söz konusu tecrübenin doğu değerlendirilmesine bağlı. Her şeyden önce yönetiminde milletin söz sahibi olmadığı devletler ister görünseler de kendi aralarında böyle bir birliktelik -oluşturamazlar değil- oluşturmazlar. Çünkü Avrupa Birliği bu birlikte yer alan ulus devletlerin, dolayısıyla yöneticilerin egemenlik alanlarını önemli ölçüde kısıtlamaktadır. Kendi kişisel yararını merkeze koyan hiç bir yönetici mecbur kalmadıkça böyle bir fedakarlıkta bulunmaz. Mecbur kalmak demek yönetimde milletin söz sahibi olması demektir. Ayrıca böyle birliktelik uzun ve çileli bir çalışmanın sonucu doğmuştur. Oluşturulacak birliğin bütün üyeler için müşterek siyasi, ekonomik ve kültürel bir yarar sağlayacak yapıda olması gerekir. Heyecanlar ve kuru temenniler bunu oluşturmaya yetmez, nitekim yetmemiştir. Ayrıca birliğin oluşması esnasında dışardan çelme de takılmamalıdır. İşte size uzun ince bir yol.

Son olarak şunu söyleyelim: Avrupa Birliği başka oluşumlara ışık tutabilir mi bilinmez, ama, küreselleşmenin aldığı şekil karşısında ekonomik, siyasi ve kültürel yaranını birleştirmeyenler birleştirenler karşısında yok olup gitmeye veya sürekli hizmetliler sınıfında kalmaya mahkumdurlar.


4 Ocak 2001
Cuma
 
M.AKİF AYDIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED