T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ben o adamı ciddiye almıyorum!

Elinde testere, gözünde kara gözlükler, şaklaban kılığında dergilere poz veren tüccar-gazeteci, dün, parlamento denetimi dışında kurulacak yeni bir "izleme" organından sözediyordu, müjde verir gibi.

Yine kıyamet kopacak demektir...

Demokrat haymatloslar (benzetme tüccar-gazeteciye aittir) Türkiye Cumhuriyeti'nin, anayasasasında da yazıldığı üzere, çok partili parlamenter sisteme dayalı, laik, demokratik bir hukuk devleti olduğunu hatırlatıp, parlamento denetimine kapalı her türlü oluşumun "hukuk devleti" ilkesini zedeleyeceğini söyleyecekler.

Yine gürültü...

Yine şamata...

Aynı arkadaş, iki gün önce de, "28 Şubat halk hareketidir" diye abuklamıştı, hatırlayacaksınız.

Bizim gazetenin yazarları da ciddi ciddi cevap yetiştirmişlerdi ona.

Oysa, doğrusunu yapıyor adam.

Ben de eli kanlı bir müntesip olsaydım; yani yönettiğim gazetede iki meslektaşımı hedef gösterip, bir "insan hakları savunucusu"nun kurşunlanmasına neden olsaydım, kendi cinayetime halkı ortak ederdim.

Üstelik, bir de tutar, bu "mevzun" cinayete küresel ölçekte meşruiyet arardım.

Enis Batur "Bende kirlilik duygusu yaratıyor" demişti.

Bende de istikrah.

Bu nedenle onu ciddiye almıyorum.

Onu ciddiye alıp cevap yetiştirenleri de kendi kaderleriyle başbaşa bırakıyorum.

Elbette Türkiye Cumhuriyeti, anayasasında da yazıldığı üzere, çok partili parlamenter sisteme dayalı, laik, demokratik bir "hukuk devleti"dir ve seçilmiş bir hükümet tarafından yönetilmektedir...

Elbette bu devletin bir yasama, bir yürütme, bir de (Allah nazardan saklasın) yargı erki bulunmaktadır...

"Kuvvetler ayrılığı" ilkesi, son yıllarda, görünür-görünmez müdahalelerle zedelenmiş gibi görünse de, elbette ülkemizde bir parlamento, bir adalet mekanizması, eksik-güdük de olsa bir hükümet hayatiyetini sürdürmektedir de...

O kadar işte.

Çünkü, tüccar-gazeteci algısında "demokratik parlamenter" sistem bir "merkez inisiyatifi"dir, halk ise cahil, geri ve eğitimsiz bir sürü...

Dolayısıyla cahil, geri ve eğitimsiz halkımız "demokrasiyi talep etme noktasında" ciddi sorunlar yaşamaktadır.

Bu nedenle, iyi eğitim almış, aydın, kentli ve bilinçli kitlelerin duruma el koyup, gelecekte dünyaya örnek teşkil edecek bir "ara-rejim modeli" oluşturmalarında (demokrat haymatloslar buna postmodern darbe deseler de), bir beis yoktur.

Ara-rejimler tanım gereği "antidemokratik" olarak nitelendirilebilirmiş, ama çok şükür bizim model hem "demokrat" olmayı başarmış, hem Türkiye'yi ağır ekonomik krizlere sürüklenmekten kurtarmış, hem de işte gördüğünüz gibi İslam dünyasına, hatta koskoca Amerika'ya örnek olmuş.

Gülün, gülün...

Ben de gülüyorum.

Ben, her yıl gürültülü törenlerle "sansürün kaldırılışının bilmem kaçıncı yıldönümü"nü kutlayıp yattığı yerden Sultan Abdülhamid'in kemiklerini sızlatan, sıra 15 günlük "ekran karartma" cezasına gelince dut yemiş bülbüle dönen yalaka takımına da gülüyorum...


4 Ocak 2001
Cuma
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED