AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Ak Parti ye karşı AKP

AK Parti'nin kısa siyasî tarihi gerçekten göz kamaştırıcı: Kuruluşu üzerinden bir yıl geçmeden girdiği ilk seçimde sandıktan birinci çıkan parti az bulunur; açık önde birinciliğin karşılığı olan milletvekili sayısı Ak Parti'ye anayasa değiştirecek çoğunluk ile tek başına iktidar olma şansı da tanıdı. Kamuoyu yoklamalarına bakılırsa, iktidardayken gücünü daha da artırıyor Ak Parti; bugün seçim yapılsa yine birinci olacağına, yine bugünküne yakın -belki daha fazla- milletvekili çıkaracağına pek kuşku yok.

Dün yapılan ilk genel kurula katılan Ak Partililerin yüzünü güldürecek bir tablo bu. Hükümet de, partinin bu yüz güldüren tablosunu perçinleyecek önemli başarılara imza atıyor. Avrupa Birliği yolunda kaydedilen önemli mesafeyi, uyum için çıkartılan yasalar sayesinde ülkenin daha demokrat ve insan haklarına saygılı hale geliş sürecini ilk sıraya koyabiliriz. Ekonomide kriz üzerine kriz yaşanan bir ülke olmaktan da kurtuldu Türkiye; henüz istihdamı artıracak yatırımlar ufukta gözükmüyor, ama ekonomik göstergeler de alarm vermiyor. Türkiye'nin dış ilişkileri de, bu hükümet döneminde, hem çeşitlendi, hem de içerik kazandı.

Bu başarının altında, Ak Parti'nin liderlik kadrosunun payı elbette çok büyük. Ancak, bu başarıyı yalnızca Tayyip Erdoğan'ın karizmasına veya birkaç liderin deneyimlerine bağlamak anlamsız. Ak Parti, kendisi gibi bir partiye ihtiyaç duyulan bir dönemde kuruldu; uygun bir formülle oluşturuldu ve halktan ilgi görmesinde en az kendinin 'ne olduğu' kadar 'ne olmadığı' da büyük rol oynadı. 28 Şubat'ın iğdiş ettiği siyasî ortamda korkup gelmeyen oylar yanında, sırf diğer partilere benzemediği için Ak Parti'ye gelen oylar da var...

Ak Parti'yi diğer partilerden ayıran en önemli özellik, onun 'millet merkezli' bir politik oluşum görüntüsüdür. Yıllarca 'merkez' diye adlandırılan siyaset alanı, toplumun gerçek merkezini yansıtmıyordu; Ak Parti toplumsal merkezi siyasetin merkezine taşıma misyonunu üstlenen partidir. Hükümette bulunduğu bir yıl içinde, ülke kendisini daha 'güvenli' hissediyorsa, bunda, Ak Parti'yi kendisine yakın görmesinin payı büyük...

Daha önceki deneyimlerden de biliyoruz; her partinin iktidarı onun dinamiklerinin sınanması anlamına da gelir. 'Siyasetin merkezi' diye bilinen geleneksel güçler, yıllar içinde kurdukları iktidarlarını çevreden gelenlere teslime kolay yanaşmazlar. Toplumsal merkez siyasetin merkezine taşınacak diye beklenirken, olan, eski merkez güçlere bir-iki yeni yüzün eklenmesinden ibaret kalabilir. Toplumun dinamiklerini merkeze taşıması beklenen parti, hükümette, kendini merkezin dinamiklerine teslim ediverir. "Ak Parti'nin AKP'lileşmesi" diye özetlenebilecek bu deneyim yakın siyasî tarihimizde bir çok kez yaşandı.

İktidarda geçirdiği bir yıl, Ak Parti'nin toplumla arasını açacak gelişmelere fazla sahne olmadı. Görülen nâdir örneklerden biri, 1 Mart'ta akim kalan, 7 Ekim'de becerilen Irak'a asker gönderme tezkeresidir. Toplumun Ak Parti'ye destek çıkan her katmanıyla istemediği bir girişimi, Ak Parti liderleri, milletvekilleri üzerinde baskı uygulayarak hayata geçirdi. Bir konuda başarıyla kullanılan bir yöntem, parti yönetimini, başka konularda da aynı yola başvurmaya sevk edebilir. Bizim siyasî hayatımızda adına 'parti disiplini' denilen bu yöntem liderleri baştan çıkarıcı bir etkiye sahiptir.

Oysa, o yöntemi sürekli kullanarak toplumla arasını açmış partilerin uğrattığı hayal kırıklığına karşı bir iradeyle kuruldu Ak Parti. 'Parti içi demokrasi'yi en geniş biçimiyle uygulamak ve bununla 'kolektif aklı' yakalama arzusunun ürünü olarak... Bugüne kadar sergilediği başarının altında da demokrat ve özgürlükçü tavrı yatmakta. Halkın partisini lider partisi haline dönüştürmek, parti içi demokrasiyi 'parti disiplini' yöntemine kurban etmek, toplum iradesinin önüne başka mülâhazaları geçirmek, kalıcı bir tercih halini alırsa, Ak Parti'yi tez zamanda eskitip AKP'lileştirebilir.

Türk siyasî hayatına egemen kısır döngünün çarkları çok acımasızdır; en ufak hatayı affetmemek üzere hazır bekler o çarklar... Ağzı lâf yapan ve baştan çıkarmayı iyi bilen propagandacıları da vardır... Geçmişte hiçbir parti, kendini o çarklara, "Teslim oluyorum" diyerek bırakmadı; teslim oluş tedricen, yavaş yavaş yaşandı.

Ak Parti'yi biz dışarıda bulunanlar değil, AKP'lileşmekten kendi liderleri ve kadrosu kurtarabilir.


13 Ekim 2003
Pazartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED