AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Sigara

Bursa Kapalı Çarşı esnaflarından, rahmetli Zeki Taşkıner ağabeyimizin bir duası vardı: "Allah'ım, bana, şu sigarayı bıraktıracak herhangi bir hastalık verme!" Zamanında, uyanır uyanmaz güne bir bardak su ve sigarayla başlayan, günde 4-5 paket sigara içen ve ne olur ne olmaz endişesiyle sürekli 8-10 kartonu yedeğinde tutan, dahası sigarayı dualarına dahil edecek kadar bu merete delicesine bir tutkuyla bağlı olan Zeki Bey, günün birinde sigarayı bıraktı ve -bir yolculuk esnasında, yarısına kadar içip, "Tadı hâlâ dudaklarımda kalmış, lânet olsun!" diyerek fırlattığı o sigara dışında- bir daha ağzına hiç koymadı.. Uzun yıllar, 'sigarasız' yaşadı Zeki Bey.. Hep şunu söylerdi: "'Herkes bırakabilir ama, ben asla bırakamam sigarayı' derdim, buna inanmazdım. Ben bıraktığıma göre, herkes bırakabilir.."

Alaeddin Özdenören'e, "Kaç yıldır sigara içiyorsunuz?" sorusunu yönelten doktoru, "50 yıldır!" cevabı karşısında, acı acı gülümsemekten alamamıştı kendini. "Son dönemde sigara kesmeyince, sarma tütüne başlamıştım" diyerek, içlenmişti rahmetli Alaeddin Bey..

Sigara tutkusu, -sigara tiryakileri iyi bilir- kelimenin tam anlamıyla 'irrasyonel' bir şeydir. Belki, biraz da "bilinçaltı" faaliyeti.. Biraz "pesimizm", biraz da "hedonizm" falan.. Yazar ve şairler için, zihnin/muhayyilenin muharrik unsuru olduğu söylenir ki, kısmen doğrudur bu iddia.. (Belki de onlara öyle gelir!) Yalnız şu var: Sigara içmeden tek satır yazamayacağını zannedenler çoktur.. (Bu da bir 'alışkanlık' olmasın!)

"Sigarasız yaşanmaz, onsuz zaman geçmez" hissi, tüm gücüyle bünyeye yerleşmiştir bir kere.. Bunu söküp atmak, imkânsız gibi gelir insana..

Cemal Süreya, "Çok sigara içen kişinin tek işi vardır: Sigara içmek." der; umarım, hayatta bir tek işim yoktur! Benim için, gün içinde sigara içmeye 'başlamak' ne kadar sorunlu, zahmetli ve güç bir şeyse, gece yarısı 'bırakmak' da aynı şekilde sorunlu, zahmetli ve güçtür. Yatmadan önce, bütün gün içtiğim yetmiyormuş gibi, balkonda -ev içinde uzun yıllardır asla sigara içmem- peş peşe en az 3-5 sigara daha içerim; sabah yataktan doğrulurken yaşadığım hislerden biri de, içtiğim sigaralardan dolayı yaptığım 'iş'ten ve kendimden nefret etmektir!

Kitap-lık dergisinin 65. (Ekim) sayısının eki olan ve Ekrem Işın tarafından kaleme alınan "A'dan Z'ye Ahmet Hamdi Tanpınar" başlıklı kitapçıkta, üstadın sigara tutkusuna dair satırları görünce, sigara bağımlılığının nasıl bir 'hastalık' hâline dönüştüğünü bir kez daha anladım. Gelin, o satırları birlikte okuyalım:

Fotoğraflarında dudağından düşürmediği sigarasıyla durgun ve hüzünlü görünür Tanpınar. Tam anlamıyla bir sigara tiryakisidir. Yenice içer ve Paris'te arada sırada Gauloise tüttürse de bu yerli sigaranın özlemini çeker.

Tanpınar, amfizem hastasıdır ve bunun nedeni de bir türlü bırakamadığı sigaradır. Cerrahpaşa'da tedavi görmüş, fakat hastalık sinsice ilerlemiştir. 31 Mart 1959'da Hasan Ali Yücel'e yazdığı mektupta, sigarayla olan ilişkisini anlatır: "Ali'ciğim cigarasız yaşamak güç. Şu anda belki iki milyonuncu defadır cigarayı terk ediyorum. Vakıa tam yirmi üç gün oldu içmeyeli ama her dakika yeniden karar alarak. Ayrıca da hep bir perdenin çok ince, şeffaf fakat aşılması güç bir şeyin arasında yaşıyorum. Eşyayla, dostlarımla, kendi düşüncemle aramda bu acayip, yokluğu ile mevcut engel var. Bakalım ne kadar sabredeceğim, can korkusu meğerse neymiş! Hastanede hep karşımdaki denizi, adaları seyrederken bütün manzarayı büyük ve marifetli bir tiryakinin eseri gibi tahayyül ederdim; bulutla güneşin kendisi, mavi gökyüzü hepsi bana gümüş savatlı bir tabaka, yasemin çubuk ve tabaka tabaka dumanı yığılan bir cigara gibi gelirdi. Fakat bu kadar çok sevdiğimiz ve muhtaç olduğumuz şeyi neden bu kadar kötü kullandık? Gerçeği şu ki, son zamanlarda cigaranın zevkini alamıyordum artık. Fart-ı istimal bu mühim melekeyi bende öldürmüş, bu kapıyı bana kapatmıştı. Halbuki günde on, on iki cigara ile mesut olma imkânı vardı. Keratanın yokluğu da güzel. Ali, tadı dudaklarımı ve dilimi ısırıyor. Kokusu burnumu, yüzümü, gözlerimin içini ısırıyor. Hiçbir Hint veya Japon orospusu hatırımda bu kadar canlı yaşamaz. Hiçbir zaman ve hiçbir şeyde kendimi bu kadar dul, bu kadar eşinden ayrılmış hissetmedim. Sanki iki koşulu bir arabayı tek başına çeken bir atım. Her hareketim kendiliğinden çolpa oluyor. Ne yaparsın ki korku bu."

Yazıyı okuyunca, keyfim kaçtı, bir sigara daha yaktım. Sağa-sola üfledim dumanını..

Bir tarafta engellenemez sigara sevgisi, tutkusu; diğer tarafta kaçınılamaz ölüm hissi, korkusu: Ahmet Hamdi Tanpınar'ın trajik bir ikilem karşısında kaldığı çok açık..

Düşünüyorum da, biz sigara tiryakileri, aslında hepimiz bu durumda değil miyiz? Hem hayatımıza kasteden muhtemel neticelerini biliyor, hem de sigaradan vazgeç(e)miyoruz.. Bunun rasyonaliteyle herhangi bir ilgisi var mı?

Hani, "Allah kurtarsın" derler ya..

Sanki irademiz elimizden alınmış!

Evet, Allah kurtarsın! Hepimizi, herkesi, tüm 'sigara içme hastalığı'na yakalananları.. Amin…


13 Ekim 2003
Pazartesi
 
İHSAN DENİZ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED