AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Haluk Levent ve uyum meselesi...

Olayı biliyorsunuz, şarkıcı Haluk Levent Almanya'da düzenlenen Kürt Festivali'nde konser verdiği gerekçesiyle gözaltına alındı. (Bugün mahkemeye çıkarılması ve salıverilmesi bekleniyor; şu satırların yazıldığı saatte henüz bir gelişme olmadı.)

Türkücü Musa Eroğlu ise aranıyor.

Şu saate kadar onun da yakalandığına ya da teslim olduğuna dair bir haber ulaşmadı.

Gözaltına alınanlar arasında, ayrıca, Özgür Parti Genel Başkanı Ahmet Tufan Demir ve DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan bulunuyor.

Haluk Levent, avukatı aracılığıyla gönderdiği mesajda, kendisini PKK/KADEK'li gibi göstermeye çalıştıklarını, oysa "Atatürkçü" ve "kuva-yı milliyeci" olduğunu bildirmiş.

Çocukca, ama, "savunma refleksiyle" söylendiği için tolere edilebilir.

İşin bir de Avrupa Birliği boyutu var tabii.

Gözaltı olayları, kuşkusuz, Avrupa Parlamentosu tarafından da izleniyor.

Neresinden bakarsanız bakın, sevimsiz bir olay.

Ortada, gerçekte hissiyatımızı ayaklandıracak bir suç var mı, doğrusu bilmiyorum. Daha doğrusu, emin değilim.

DGM savcısı, soruşturmanın selameti açısından şarkıcı Haluk Levent'in "içeri alınmasına", yani gözaltında tutulmasına karar vermiş.

Niye?

Bizim bildiğimiz, gözaltı, sanığın kaçma, delilleri karartma ve bulguları yoketme ihtimaline karşı alınan "tedbirî" bir karardır.

Sanatçının kaçma ihtimali mi vardır?

Delilleri mi karartacaktır?

Yoksa, saptanmış bazı önemli bulguları mı yokedecektir?

Hem, şarkı söylemek niçin "suç" olsun?

Uyum yasalarıyla birlikte birtakım şeyler değişmedi mi bu ülkede?

Değişmesi gerekmiyor muydu?

6. uyum paketinin çıkması ve Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesinin kaldırılmasıyla birlikte "ifade özgürlüğü"nün sınırları genişletilmemiş miydi? Terör örgütüne yardım ve yataklık suçunun unsurları değişmemiş miydi?

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, "Yasaları uygulamak, çıkarmaktan daha önemlidir" diyor ve haksız gözaltıların Türkiye'yi sıkıntıya sokacağını söylüyor.

Doğru.

Yasaların yorumlanmasında ciddi sıkıntılar.

141, 142 ve 163'üncü maddeler kaldırılınca, ortaya çıkan "boşluk" (!) başka maddelerle doldurulmuştu, hatırlayacaksınız.

Örneğin, 163'üncü maddenin boşluğunu, "sihirli" 312'nci madde; 141 ve 142'den doğan boşluğu da 311, 312 ve yerine göre 146 doldurmuştu.

Adalette boş yok...

Mütekait başsavcı "elimizde kala kala 312. madde kaldı" diye boşuna feveran ediyordu.

311 ne güne duruyordu oysa.

159 niçin vardı?

TMY'nin 8. maddesi kaldırıldı diye kimse sevinmesin; "bölücülük pnopagandası" suçunu düzenleyen maddenin yerine, hin-i hacette saklı tutulan daha işlevsel maddelerimiz var.

Eskiden, "bölücülük" sayılan bir eylem, pekala bir yorum farkıyla "terör örgütüne yardım ve yataklığa" sokulabilir ve siz de ne olduğunu anlayamazsınız

Uyum yasası çıkarıyorsun iyi hoş da, bu yasaları uygulayacak polis ve savcı nerede?

Önce polisini eğit, savcını yetiştir, sonra yasayı tutuştur eline.

Sayın savcıya önemli not: PKK muhibbi ya da sempatizanı değilim. Bunlar, "hukukun üstünlüğüne" inanmış, hukuku her türlü ideolojik mulahazanın üstünde tutan bir vatandaşın kişisel yakınmalarıdır.


24 Eylül 2003
Çarşamba
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED