AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

G Ü N D E M
Buralarda su iş demektir

Ağaçsız, taşlıklı, dümdüz platoların beklediği bir şey var Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da: Su. GAP'ın enerji ayağı yüzde 80 oranında tamamlanırken, tarımsal sulamada yüzde 10'da kalınması, işsiz gençlerin karamsarlığa düşmelerine neden oluyor.

Mezopotamya'da hayat ne zaman başladıysa işte o zamandan bu yana, sayısız toplumları barındırmış bir şehir-medeniyet, şimdilerde bağrında yaşattığı insanları doyuramıyor. Tarihin hızlı kumandanlarından Büyük İskender'in uğramadan geçmediği bu şehir, münbit topraklarını tam 26 ayrı uygarlığa sunmuş. Dicle nehri onlar için akmış Esfel Bahçeleri'nden Mezopotamya'nın uçsuz bucaksız ovalarına. Medler, Persler, İskitler ve Romalılar'dan tutun Hz. Ömer'in İslam Ordusu'na ve Artukoğulları'ndan Eyyubiler'e kadar nice kültürden izler taşıyan bu şehrin adı Diyarbakır, yani Diyar-ı Bekir yahut Amid.

Su bekleyen topraklar

Çin Seddi'nden sonra dünyanın en eski surları diye bilinen Diyarbakır Kalesi, havadan seyredildiğinde bir kalkan balığını andıran görüntüsüyle insanı büyülüyor. Ağaçsız, taşlıklı ve çoğu zaman verimsiz dümdüz platoların beklediği bir şey var Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da: Su. GAP kapsamında 22 baraj inşa edilince, eskiden gürül gürül çağlayan Dicle nehri, şimdi uslanmış bir kuzu gibi akıyor. Buraların kilit sözcüğü "iş" ve "su". GAP'ın enerji ayağı yüzde 80 oranında tamamlanırken, tarımsal sulamada yüzde 10'da kalınması, özellikle işsiz gençlerin gelecekleri hakkında karamsarlığa düşmelerine neden oluyor. Umutlarını İstanbul'a ve Ankara'ya bağlayan gençleri kendi topraklarında mutlu kılacak tarımsal sulama projesi, endüstrinin motoru olacak tek güç aynı zamanda.

Mihenk taşı: Bazalt

Kalesinden camiine kadar şehirdeki hemen her tarihî binada kendini gösteren Karacadağ'dan çıkan siyah renkli bazalt taşları Diyarbakır'ın simgesi konumunda. Sönmüş bir yanardağ olduğu bilinen Karacadağ'dan elde edilen bazalt taşları, sağlamlığı sayesinde tarihi devamlılığın mihenk taşı olmuş. Türkiye'nin en eski camii olan Diyarbakır Ulucami, Mar Tomar Kilisesi iken, Hz. Ömer zamanında Diyarbakır'ın Müslümanlar'ın eline geçmesiyle camiye çevrilmiş. 1090 yılında Selçuklu Sultanı Melikşah'ın emriyle onarılan Ulucami'nin dört cephesi bir zamanlar dört mezhep için hizmet vermiş.

DİYARBAKIR'IN BEREKETİ ESFEL

Diyarbakır surlarından çıkıp da yolunuzu Kırklar Dağı'na doğru çevirdiğinizde, kızgın çöllerde aniden beliren bir serap gibi göze çarpan yeşillik, insanı tatlı bir ikileme sürüklüyor. Bu bitmeyen serabın adı Esfel Bahçeleri; Dicle'nin bereketi.

  • YAKUP KOCAMAN

    Kitap kurtarıcısı Ali Emiri Efendi de Diyarbakır'lıydı

    Dünya'nın el yazması eser bakımından en büyük kütüphanelerinden birini tek başına oluşturmuş mütevazi bir ilim adamı da Diyarbakır'lı Ali Emiri efendidir. 19. yüzyılda Osmanlı'nın son zamanlarında yaşayan Emiri Efendi'nin, İskenderiye'den Orta Asya'ya ve Balkanlara uzanan kitap toplayıcılığı (kurtarıcılığı) onun hayatını vakfettiği yoldu. Kaşgar'lı Mahmud'un Divan-ı Lügat-it Türk isimli kitabını yazılışından yüzyıllar sonra izbe bir yerde bularak Türk fikir ve ilim hayatına kazandıran da Emiri Efendi'dir.



  • 24 Eylül 2003
    Çarşamba
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Karikatür | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED