AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Bilgi kirlenmesi

Sorun yumağı üniversiteler, Türkiye'de en çok tartışılan kurumların başında yer alıyor. Türk toplumunun karşı karşıya olduğu ekonomi, siyasal ve kültürel krizlerin kaynağında üniversiteler vardır. Üniversitelerin büyük bir hız ve yoğunluk kazandırdığı bilgi kirlenmesi, bulaşıcı hastalık gibi her alanda etkilerini göstermeye başladı. Üniversitelerin yol açtığı bilgi karmaşası çevre kirlenmesi gibi, ulusal olmaktan çıktı, uluslararası bir sorun haline geldi.

Türkiye'de üniversitelerin değişmez ve değiştirilemez bir tek görevi vardır. O da seküler düşünme ve yaşama biçiminin benimsenmesi ve benimsetilmesidir. Bu yüzden, üniversiteler bilgi ve düşünce değil, korku ve düşman üretir. Onlar ne kadar çok korku ve düşman üretirlerse, dayatmacı güç odaklarından o kadar çok destek ve yardım alır. Türkiye'deki üniversiteler varlıklarını bilgi ve hizmet üretmeye değil, korku ve düşman üretmeye borçludur.

Türkiye ve dünyada yaşanan ekonomik siyasal ve kültürel krizler kutsal kültürle bağlarını bütünüyle koparmış, görünen dünyanın dışında başka bir dünya da olduğunu kabul etmeyen seküler ideolojiden kaynaklanıyor. Üniversite Anadolu insanının görünmeyen dünyayla olan bağlarını kopararak, Türk toplumunu sekülerleştirmek için her yola başvurdu. Üniversiteler Türkiye'de cumhuriyet tarihi boyunca sekülerleşmenin misyonerliğini yaptı.

Kutsal kitaplara dönmeden, yüz yüze olunan krizlerin üstesinden gelinemeyeceğini yazılarında sürekli vurgulayan Ali Bulaç'la Türkiye'nin ana sorununun "sekülerleşmeden modernleşmek" olduğunu tartıştık. Türkiye'de Tanzimat'tan bu yana modernleşme ve Batı dünyasındaki gelişmelere ayak uydurma, sekülerleşmeyle özdeşleştirildi. Cumhuriyet tarihi boyunca sekülerleşmeden Batı dünyasının üretim seviyesine ulaşılamayacağı iddia edildi.

Yüzyılı aşan dayatmacı sekülerleşme seferberliğinden sonra geriye dönülüp bakıldığında, Türkiye'nin Avrupa'nın üretim kalıplarından daha çok tüketim kalıplarını benimsemede büyük başarı sağladığı görülür. Anadolu insanına dayatılan sekülerleşme, Türk toplumunun modernleşmesine yetmediği gibi, Türkiye Avrupa'nın en yoksul ülkesi olmaktan da kurtulamadı. Dayatmacı ara yönetimler üretilen ürün, hizmet ve bilginin hacmini değil, haksızlık, yolsuzluk ve şiddetin hacmini artırdı.

Yirmibirinci yüzyıl Türkiye için, kutsal kültüre yaslanarak, sekülerleşmeden modernleşme yüzyılı olacaktır. Sorun modernleşme değil, bilginin kaynağındaki karmaşa ve alt-üst oluşturur. Belirleyici olan seküler inanış değil, kutsal kültürdür. Seküler değerlerin, bilginin hiyerarşisinde ilk sırayı aldığı bir toplumda, bilgi kirlenmesinin önüne geçmek mümkün değildir.

Bütün dünyada zaman seküler dünyanın sorgulanma zamanıdır. Önce üniversiteler ve onların misyonları sorgulanmalıdır. Bilgi kirlenmesinin kaynağı olan üniversite, demokratik bir toplumda bilginin yenilenme odağı da olabilir. Bunun için de, dayatmacı değil, demokratik bir üniversite gereklidir.

Üniversite ortamında tartışılamayan bir sorun, başka hiçbir yerde tartışılamaz.

Üniversite demokratikleşmeden, politika hiç demokratikleşemez.


24 Eylül 2003
Çarşamba
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED