Anayasa'da, yasalarda, yönetmeliklerde, tüzüklerde hülasa mevzuatta eksikliğimiz sayılamayacak kadar çok. Ama asıl sorun mevzuatta değil. Asıl sorun her zaman söylediğim ve yazdığım gibi kafalarda.

İnsanlar kafalarındaki sorunu çözemeyince sizin yasalarda çözmüş olmanız pek bir şey ifade etmiyor. Onun için de hemen herkesin diline pelesenk ettiği, "Önemli olan yasa çıkarmak değil uygulamaktır" cümlesini ben de burada tekrar etmek durumundayım.

Türkiye'de yönetici pozisyonunda olanlar ve hele de adalet dağıtacak olanların kendi kişisel düşüncelerini bir yana bırakarak adil olmaları için öyle anlaşılıyor ki daha çok zamana ihtiyacımız var.

Siz milletin ve devletin ihtiyacı olan yasayı çıkartırsınız ama birilerinin özel kaygı ve düşüncelerine ters düştüğü için o yasa bir türlü uygulama mevkiine konamaz.

Siz devlete milyarlarca dolarlık gelir kapısını açacak ve devlet millet kaynaşmasını temin edecek yasal düzenlemeyi yaparsınız ama kimilerinin siyasi kaygıları buna geçit vermez.

Siz yoksul ama zeki olan binlerce öğrenciye özel okulda öğrenim imkanına yasal zemin hazırlarsınız ama birilerinin sübjektif değerlendirmeleri bu güzelim uygulamaya engel olur.

Siz insan haklarını ve eşitliği esas alan düzenlemeler için tasarılar hazırlarsınız daha hazırlık aşamasında bin bir türlü mania ile karşı karşıya gelirsiniz.

Siz demokratikleşmeyi öne çıkaran uyum yasaları çıkarır yürürlüğe sokarsınız ama uygulamada eski alışkanlıkların devam ettiğini görürsünüz.

Birileri şiir okuduğu için, diğerleri yazdığı için, bir başkaları konuştuğu için, daha başkaları şarkı söylediği için gözaltına alınırlar hatta mahkum olurlar.

Dedim ya sorunun tamamı yasalarda değil, aksine yasaları uygulayanlardaki sorun bence daha büyük.

Kafalardaki sorunlar çözülmüş olsa, kimse kimseye ideolojik perspektiften bakmasa, mevcut Anayasa ve yasalarla bile hak ihlali olmadan hayatımız devam edebilir.

Ankara DGM Savcılığı'nın açtığı soruşturma kapsamında kimi siyasetçi ve sanatçıları gözaltına alması bence bu tip sorunlardan biri.

Almanya'da düzenlenen Kürt Festivali'nde şarkı söylediği için Haluk Levent, Musa Eroğlu, bu festivale katıldığı için DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, ÖTP Genel Başkanı A. Turan Demir gibi şahsiyetler hakkında soruşturma açılıyor.

Açılabilir. Adalet Bakanı'nın dediği gibi mevcut yasalar elbette ki uygulanacaktır.

Ama bu yasalar uygulanırken ülkemizin zorda kalacağı görüntüden de kaçınmak gerekmez mi?

Bu sanatçı ve siyasetçilerin gözaltına alınmaları ne kadar isabetlidir?

Tamam soruşturma açılmasına diyeceğimiz yok ama bu insanların gözaltına alınmaları için aranan şartlardan hangisi sözkonusudur? Bu sanatçı ve siyasetçilerin kaçma ihtimali mi vardır? Adreslerinin bulunmaması ihtimali mi vardır? Delillerin karartılması, suçun toplumda infial uyandırması mı söz konusudur?

Gözaltına alınan ya da arananların hiçbirinin siyasi düşüncelerini benimsemem ama onlara karşı yapılan bu uygulamayı da asla tasvip etmiyorum.

Ne anılan festivale ilgim vardır ne sanatçılarla bir yakınlığım ama yapılan uygulamanın düşünce ve ifade özgürlüğüne aykırı olduğu kanaatini taşıyorum. Bu itibarla gözaltına alınanların haklarının ihlal edildiğini düşünüyorum. Ben insan haklarının inanç ve düşüncelerin üzerinde olması gerektiğine inanıyorum.

Bu uygulamanın ülkemizi dış dünyada özellikle AB camiasında zora sokması ise işin cabası.

Ben eyleme dönüşmedikçe her türlü düşüncenin ifade edilmesinden yanayım.

Ama maalesef DGM'lerdeki uygulamalarla, sanatçısını, siyasetçisini gözaltına alan bir ülke görüntüsü vermekteyiz. Bu görüntü lehimize bir görüntü değil, güzel bir görüntü değil.

Benim idealimdeki Türkiye'de DGM'ler yok, İnsan Hakları Mahkemeleri var! Türkiye'deki ihlalleri AİHM'ye götürmeye hacet bırakmayacak Türkiye İnsan Hakları Mahkemeleri var!

Türkiye'de hakimler var dedirtecek mahkemeler!

RESUL TOSUN

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

Abone Formu

Mesaj Formu