AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Tarihi aldık, kim öle kim kala. Biz şimdi kendi içimize dönelim

Brüksel'de Türkiye, tam üyelik yolunda müzakerelere başlama tarihi aldı. Bu başlı başına büyük bir başarı. Şimdi önemli olan bunun arkasında durabilmek.

On yıldan fazla sürmesi beklenen bu müzakere sürecinde Türkiye'nin şimdiye kadar değişim adına yaptıkları, bu süreç boyunca yapacaklarının yanında devede kulak kalacak. Bu gerçekliği bazıları hala anlamıyor. Bazıları da tabii çok iyi biliyor!..

O nedenle, şimdiye kadar hükümetin AB mücadelesine hep destek vermiş olan AKP'nin içinde bile farklı seslerin, rahatsızlıkların çıkmaya başlaması normaldir.

Nitekim daha Brüksel'den karar çıkmadan, bu kesimde Kıbrıs'la ilgili itirazlar yükselmeye başladı bile. O nedenle sorun, sadece Türkiye'nin üyeliğine sıcak bakmayan Avrupa ülkelerinden gelmesi beklenen dirençler değil.

Sorun kendi içimizde halledilmemiş meseleler. Kendi içimizde yeni meseleler, yeni engeller çıkaran hasta yapının işliyor olması.

Daha 17 Aralık gece yarısından itibaren yeniden başlayan anti Avrupa, anti AB ve tabii ki anti demokrasi cephesinin faaliyetleri.

Daha da önemlisi, aslında bu cephede olmakla birlikte bazı menfaatleri AB mücadelesi yapan hükümetten yanaymış gibi görünen 'Truva At'larının iki yüzlülüğe devam etmeleri. "Tarihi aldık, cebimize koyduk. Biz şimdi kendi işimize devam edelim" diyenler, kaldıkları yerden devam etmeye başladılar bile.

Tesadüf bu ya, bugünlerin Kubilay'ın Menemen'de katledilişinin de 74'üncü yıldönümüne denk gelmesi ne enteresan!..

Son dönem AB yanlısı kesilen gazetelerden amiral rütbelisinin başlığı:

"Devletin zirvesinden Kubilay'ın katledilişinin 74'üncü yıldönümünde anlamlı mesaj: Türkiye İrticanın hedefinde" Haber şöyle devam ediyor:

"Asteğmen Kubilay şehit edilişinin yıldönümünde anılıyor. Sezer ve Özkök, yayınladıkları mesajda, irtica tehdidinin Cumhuriyet'in her döneminde görüldüğünü, ancak başarılı olamadığını ve olamayacağını vurguladı."

Son yıllarda Kubilay kutlamaları pek sönükleşmişti şimdi yine parlatıldığını görüyoruz. Bir anlamı olmalı.

Hükümetin Kıbrıs meselesine çözüm aradığı bir dönemde Denktaş da konuşmaya başlamaz mı? Bazılarının emekliliğe hazırlanıyor dediği sırada, 'Şehitler Haftası' bahanesiyle yine esip gürlemiş:

"Şimdi AB diye diye bağımsızlığımızı yok etmek için dolaplar döndürülmektedir" diyerek, şehitlerin mücadelesinin gençlere ders olmasını" istemiş.

Denktaş AB ve çözüm karşıtı konuşmalarına kaldığı yerden devam ediyor ve çok kısa bir süre öncesine kadar onun konuşmalarında haber değeri bulmayan gazeteler yine bunları sütun sütun vermeye başladılar.

Brüksel zirvesinin üzerinden daha bir hafta bile geçmeden…

Nerede kalmıştık?

AB zirvesi nedeniyle o günlerde gündeme gelmeyen, ama yıllardır bilindiği halde yetkililerin suspus olduğu Kulp'taki toplu mezardan, soruşturması gizlilik kararı altında 'gizli' bir şekilde yürütülen Mardin Kızıltepe'deki baba-oğul katliamından da haberler var. TBMM İnsan Haklarını Komisyonu, Kızıltepe'de baba-oğulun öldürülmesi ve Kulp'ta 11 kişinin gözaltında kaybolması konusunu görüşmeye başlamış.

Ne iyi, Allah'tan böyle duyarlı bir komisyonumuz ve onun insan hakları konusunda duyarlı Mehmet Elkatmış gibi bir başkanı var.

Acaba AKP grubu ve hükümet, komisyonun tespitlerine ve duyarlılığına katılabilecek mi? Emniyet hala 12 yaşındaki çocuğun ve babasının terörist olduğu iddiasında direniyor. Çocuğun ve babasının yanında bulunan silahlarla ateş edildiğini, yani öldürülmelerinin haklı bir eylem olduğunu iddia ediyor.

Yine zirvenin ardından, Musul yakınlarında özel tim mensubu polislere yapılan hain saldırı ve bunlardan beşinin öldürülmesi olayı patlak veriyor.

Öğreniyoruz ki, bu polisler zırhlı bile olmayan araçlarla, tasarruf saiki ile karayolundan ve de şu anda Irak'ın en güvensiz bölgesinden geçirilerek Bağdat'taki Türk elçiliğine gönderiliyormuş. Bu arada, o olaydan bir kaç gün sonra aynı bölgedeki bir ABD üssüne yapılan saldırıda 18'i ABD askeri olmak üzere 22 kişinin öldürüldüğünü mutlaka TV'lerden izlemiş olmalısınız.

Yine çıkan haberlerden, bu polislerin Kongra-Gel'e karşı yürütülen operasyonlarda ve teröristlerle mücadelede başarılı olan özel timciler arasından seçildiğini ve dış harcırahların çok yüksek olması nedeniyle, mükafaat olarak Bağdat Büyükelçiliği'ne koruma polisi olarak gönderildiğini anlıyoruz.

Amaç koruma sağlamak mı, yüksek harcırahlar mı orası pek açık değil.

Devletin zirvesinin bu vahim olaydan sonra, koruma polislerini özel bir uçakla gönderme kararı aldığını da burada belirtmemiz lazım.

Bunlar geçtiğimiz birkaç günün bazı olayları. Gördüğünüz gibi önümüzdeki günlerde bizi haddinden fazla oyalayacak mesele var. Mutlaka yenileri de yoldadır.

AB ile müzakereler mi? Daha 10-15 yıl var. Kim öle kim kala.


23 Aralık 2004
Perşembe
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED