AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
"Büyü"lü film

İnsanın kaçma yeridir yüzü, insansız yer bulunamayan zamanlarda... Modernizmin iğne atsan yere düşmeyecek kadar kalabalık mekanlarındaki tek kişilik hayatların korunağıdır çünkü, yüzüne kaçmak, yüzünde saklanmak gereksinimi bu alemde.

Savunma ya da korunma amaçlı olabilir, herkes mutlaka öğrenir bir süre sonra ortamdan kaybolmayı bir şekilde.

Modern, postmodern dünyanın vadettiği, oda sıcaklığındaki hayatların, el değmemiş güvencelerin, boydan boya sarılmış emniyetlerin, elini sıcaktan soğuğa sokturmayan konforun bir bedeli olsa gerektir herhalde çarçabuk öğrenilmesi gereken.

Öfkelendiğinde öfkeni içinde tutma, canın gerçekten sıkıldığında neşeliymiş gibi davranma, çıkarın uğruna görmen gerekenlere gözünü kapama kabiliyetidir bu bedelin adı.

Ve herkesin güzel, şık, neşeli, esprili olmak zorunda olduğu gündelik hayatın dışına itilmemek için, mutlak surette gereklidir bu kabiliyeti ayakta tutma zorunluluğu.

Peki ya bu saklanma yeteneği bir an için bile olsa sekteye uğrarsa, insanoğlu gayri ihtiyari yüze çıkarsa...

İnsanın kendisi hakkındaki kararların, kendisi dışındaki mekanizmalar tarafından alınmakta oluşuna teslimiyet gösterdiği, yemeyip içmeyip biriktirdiği egosundan, o çok güvendiği aklından, toz kondurmadığı "ben"inden sıyrılarak 'gerçek'leştiği tek yer korkusudur.

Dünya kurulalı beri varolagelmiş insanlığın bütün fertlerini aynı anda aynı yüze toplayabilen tek şeydir şaşkınlık ve ardından sökün eden korku zamanları.

Bu yüzden, gözlerin faltaşı gibi açılışı, yüz kaslarının istemsiz hareketlerle gidip gelişi, tehlikeye karşı güvenliksiz kalmış dudakların belirli peryotlarla kendine doğru kıvranışı, ne mekan, ne zaman ayrımı yapmadan ortak paydaya toplar onca insanı.

Egolar kaçınca

Şıkır şıkır hanımların, grand-tuvalet beylerin Büyü filminin galasına girerken ve çıkarken çekilmiş fotoğrafları yangın olayının hemen ardından kapladı bütün gazeteleri.

Poz verme telaşındaki yüzlerdeki güvenin, ağlamalarla, sağa sola koşuşturmalarla, hatta donup kalmalarla yerini nasıl tamtakır kuru bakır bir boşluğa terkettiğinin ironik bir kadrajıydı bu fotoğraflar.

Olayın hemen ardından gelen "bakınız karizmayı nasıl da çizdirdiler" yazılarının ıskaladığıysa, hesapsız kitapsız, sahici bu yüzlerin aslında ne kadar 'insan'ca göründüğüydü.

Karizma da nitekim, modernizmin başarı öğretilerinden değil mi?

Kariyerlerin, güzelliklerin, paranın, şu ya da bu saikin tombullaştırdığı egoların, nefes nefes havası kaçan şamrel gibi kendine dönüşünün simgesi bu fotoğraflar, düpedüz insanlığın kanıtıydı bir bakıma.

Modernizmin kocaman ifadesiz bir yüze dönüştürdüğü, benim diyen psikologların, ardında ne hinlikler, ne korunmasızlıklar biriktirdiğini ne yapsa çözemeyeceği yüzlerin kendini faş edişiydi aslında.

İnsan zavallılığının ani bir ölüm tehdidiyle ortaya çıkmasıydı bir bakıma.

Yangında can havliyle dışarı uğramış isli yüzler, kimileri için ise, nicedir unutulan "gizlenmiş insan"ı ortaya çıkardığı için görülmeye değer bir manzaraydı belki.

Devamının ne zaman gösterime gireceği bilinmeyen "Büyü"lü bir film gibi çekici...


23 Aralık 2004
Perşembe
 
ÖZLEM ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED