AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Özeleştiri

Kendimizle yüzleşebilmemiz, yani bir özeleştiri girişiminde bulunabilmemiz için öncelikle kapalı bir toplum olma hâlinin dışına çıkmamız gerekiyor.

Kapalı toplumun özelliği nedir?

Kapalı toplumun özelliği faşist toplumun özellikleriyle örtüşür.

20. yüzyılın önde gelen sosyologlarından Georges Gurvitch, faşist toplumun özelliklerini, kapitalizmin tröst, kartel ve bankalar hâlinde örgütlenmesi, mülkî-idarî mekanizmanın yüksek konumlarda yer alması ve devletin sivil-asker bürokratlardan oluşmuş ve uzmanlaşmış tekno-bürokratik gruplarca yürütülüp işletilmesi olarak betimliyor.

Bu hipotezden yola çıkarak, kapalı toplumda, yönetimin ipinin tröst, kartel ve bankalarla birlikte asker ve sivil bürokratların elinde olduğunu söyleyebileceğiz, demektir. Adı geçen yazar, betimlemesini şöyle sürdürüyor: "Özgürlükleri hiçe sayma, karmaşık bir örgütleşme ile bütünleşmiştir. Sivil toplum örgütlerineyse savaş ilân edilmiştir. Hukuk ve ahlâk anlayışı yapay bir mitoloji uyarınca biçimlenen toplumsal düzenleyicilik, sisteminin açıkça en altlarına itilmiştir. Askerî veya sportif gösteri biçimine dönüştürülmüş olan sanat, bir terbiye etme aracı olarak ele alınmıştır. Eğitim, bastırılmıştır." Evet, devam ediyoruz: "Şoven ve ırkçı mitoloji, toplumda, düzenin yeniden sağlanması ve inancın-inanın yeniden kalplere yerleştirilmesi, ulusal bağımsızlık, bolluk, halkın selameti ya da "birlik, birleşme" türünden sloganlar, faşist (dolayısıyla kapalı) tekno-bürokratik otoritarizmin paravanası olarak kullanılır. "

İmdi, böyle bir toplumun ve o toplumda yaşayan bireylerin kendileriyle yüzleşmesi mümkün müdür?

Böyle bir toplumda özeleştiri mümkün müdür?

Özeleştirinin tam da aksi durum geçerlidir. Kendinden korkma, eleştiriden korkma, sindirilmiş kişilikler, kapalı toplumun damarına yayılmıştır. Sivil toplum örgütleri etkisizleştirilmiş, sendikalar işbirlikçi haline getirilmiştir.

Böyle bir toplumda sağlıklı bir eleştirinin, hele de bir özeleştirinin gelişmesi beklenebilir mi?

Böyle bir toplumda, iç dinamiklerin hamle yapma kabiliyeti sıfırlanmıştır.

Şeffaflık sıfırdır, yıkıntıya uğramıştır.

İnsanın kendine yardım etme melekesi dumura uğramıştır.

İmdi, belli ki, kapalı toplum aynı zamanda siyasal yapı(lanma)nın tepeden inmeci karakteri ile de ilgilidir. Orada, ilke diye bellenmiş olan hususlar, özeleştiri mahrumiyetinden ötürü dogma haline dönüşmüştür. İşte bu dogmaların eleştirilmesi, kapalı toplumun açık toplum haline dönüştürülmesiyle mümkün görünmektedir. Çünkü ancak açık toplum şartında: 1. meseleler tartışılarak çözümlenir, 2. yönetenler eleştiriye ve özeleştiriye açık bulunur, 3.kişinin (bireyin) yönetime doğrudan katılımına imkân sağlanır ve 4. bireyin devlet hizmetinde değil, fakat devletin birey hizmetinde iş görmesinin yolu açılır. Bütün bunlardan sonra: 5. açık toplum yalnızca dahilde değil, uluslar arası ilişkilerde de açık olma özelliğini taşır ve açık olmaktan hiçbir platformda korkuya kapılmaz.

Türkiye şimdi açık toplum olma yolunda kendine meydan okumak üzere yola çıkıyor.


23 Aralık 2004
Perşembe
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED