AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Yolsuzluklar ve devlet sırrı

Radikal gazetesinin dünkü manşeti çarpıcıydı. Askeri Başsavcılığın yolsuzluklara ilişkin iddianamesinden yola çıkan haber, Özel Kuvvetler binasına ait davada 132 trilyonluk yolsuzluğun "gizlilik" le örtüldüğü, bir ilgisi bulunmamasına rağmen inşaatların "Stratejik Harp Planı" kapsamında gösterildiğini belirtiyordu. Bu durum, bu haber gizlilik ve devlet sırrı kavramının ifade ettiği "ideolojik ve maddi fayda sisteminin derinlikleri"ne neşter atıyor.

Devlet sırrı kavramı ve uygulamaları Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı bir dizi sarsıntının, karmaşık ilişkinin, meşru sınırları aşan yönetim anlayışının tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmesini engelleyen bir işlev yerine getirdi.

Daha da öte, devlet yapısının şeffaflaşarak demokratikleşmesini, devlet-siyaset ve devlet-toplum ilişkilerinin hukuk ilkeleri üzerine oturmasını, başka bir deyişle sistemin reforme edilmesini tıkadı.

Mehmet Ağar'ın Haluk Kırcı'ya Uzi suikast silahlarını vermesinin nedeni devlet sırrına takıldı ve hâlâ takılı duruyor.

28 Şubat'ın içyüzünü anlatan birçok belge "Çok Gizli" ibaresi taşıyor, bu dönemin bir yönüyle bugün de devam eden yapılanmasının üzerine gidilemiyor.

Yargıtay Başkanı Erkaya, son yılların en önemli skandalında "MİT görevlisi bana devlet sırrı verdi, ifşa edemem" diyerek bir sorunu örtülü tutmak zorunda kalıyordu.

Bir belgeye "Çok Gizli" ya da "Gizli" ibaresi nasıl verilir?

Bu belge ve bilgiye kimler ulaşabilir?

Yıllar önce MGK'nın söz konusu gizli yönetmeliğine ulaşmaya çalışırken, MGK üyeliği yapmış bakanlar, başbakan yardımcıları, başbakanlar bu yönetmeliği hiç görmediklerini söylüyorlardı.

Durum şudur: Birçok gizli bilgi ve belgeye onlara gizli ibaresi koyan kurum ve makam dışındaki ilgililer ulaşmaz... Türkiye'deki devlet sırrı kavramı ve uygulamasının can alıcı noktası da burasıdır...

Zira gizli belgeler asli işlevleri yanında ciddi bir yan işleve de sahip bulunuyor:

Onları üreten kurum ve makamların gizlenmesine, koruma kalkanı içinde bağımsız hareket etmesine, denetimsizliğe yol açıyor. Bir kurumun diğer bir kurum aleyhine topladığı bilgi, aldığı eylem kararı böylece gizlilik ibaresi altında devreye girebildiği gibi, gayrimeşru ilişki ve durumlar da aynı ibareyle koruma altına alınabiliyor. Bu durumda devlet sırrı kavramı, sadece rejimin üzerindeki bürokratik tahakkümünü ifade etmekle kalmıyor; aynı zamanda suistimallerin, gruplaşmaların temel kaynaklarından biri haline gelebiliyor.

Peki bu son skandaldan ve bunca rezaletten sonra devlet sırrına ilişkin mevzuat elden geçirilecek mi?

Öyle sanıyorsanız, yanılıyorsunuz...

Adalet Bakanlığı'nın internet sitesinde yeni "Devlet Sırrı Kanun Tasarısı" tam metni var...

Bu tasarıya göre, devlet sırrı, "devletin güvenliği, millî varlığı, bütünlüğü, anayasal düzeni ve dış ilişkilerini tehlikeye düşürebilecek her türlü bilgi ve belge" olarak tanımlanıyor.

Tasarının bir başka maddesi bir belge ya da bilgiye devlet sırrı niteliği verme yetkisine sahip kurumlar ise şunlar: Cumhurbaşkanlığı, Bakanlar Kurulu ve Bakanlıklar, Genelkurmay Başkanlığı, Millî Güvenlik Kurulu ve Genel Sekreterliği, Misyon Şefleri, Millî İstihbarat Teşkilâtı Müsteşarlığı...

Buna karşılık yasa bu kurumların ya da makamların bu açıdan denetlenmesini, bu bilgiyi bir üst makamla paylaşmasını öngörmüyor.

Peki yargı bu işin neresinde?

Yasa tasarısının 10. maddesi çok açık, şöyle diyor:

"Yargı organlarınca talep edilen 'çok gizli' gizlilik dereceli bilgi ve belgeler, gerekçesi belirtilmek suretiyle verilmeyebilir. Yargı organı tarafından bu gerekçe yeterli görülmediği takdirde, ilgili mercilerin en üst amirine müracaat olunabilir. İlgili mercilerin en üst makam ve kurulunun söz konusu bilgi ve belgeleri vermeme hususundaki kararı kesindir. Bu durumda, yalnızca verilmeyen bilgi ve belgelerle bağlantılı olan ilgili hakkındaki isnat, yetkili yargı organı tarafından dikkate alınmaz. 'Gizli' gizlilik dereceli bilgi ve belgelerin yargı organlarınca talep edilmeleri hâlinde gönderilmeleri esastır. Bu bilgi ve belgeler, (...) gerekçesi açıklanmak suretiyle yargı organlarına gönderilmeyebilir..."

Bu kanun tasarısı AKP'nin tasarısı...

İktidarda olup, bu denetimsizliği pekiştirenlerin daha sonra sistemden şikayet etmeye ne kadar hakları olur?

Türkiye'nin en önemli sorunu hâlâ devlet-siyaset ve devlet-toplum ilişkisidir.

Bunu kimse unutmamalı...


24 Aralık 2004
Cuma
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED