AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Başörtüsü ve imam hatip liseleri

Bugün "diyalog" konusuna ara vererek başka bir konuyu yazacağım. Dünya hayatında ruh için beden, insan topluluğu (millet, ümmet) için vatan gerekir; bedenden ayrılan ruhun dünyada yapacağı bir işi, vatanı olmayan milletin de dünyada bir varlığı ve dolayısıyla misyonu ve vizyonu olamaz. Müslümanlar bedenlerini (maddi varlıklarını) korumak için de çalışacaklardır, ama amaç ruhun dünya hayatında tekâmülü ve ebedî âlemde mutluluğudur. Bu amacın gerçekleşebilmesi için eğitime, eğitim için de müslüman vatanına ihtiyaç vardır. Müslümanın vatanı İslam inancının, ahlakının ve kurallarının özgürlük içinde yaşanabildiği, güvenceye kavuştuğu bağımsız toprak parçasıdır. Bu toprak parçası (İslam vatanı) din hürriyeti ve diğer temel insan haklarından yararlanarak yalnızca müslümanların içinde yaşadıkları bir vatan değildir; orada başka inanç sahipleri için de hukuk ve adalet çerçevesinde hayat hakkı vardır. Tarih bu yazdıklarıma şahittir.

İslam vatanın temel niteliklerinin amacı iki şekilde gerçekleşebilir: 1. Siyasi egemenlik müslümanlarda olur, bu egemenliğe dayanılarak sosyal hayat amaca uygun olarak düzenlenir ve yürütülür. Bu düzene şimdilerde siyasal İslam, köktencilik vb. deniyor. 2. Egemenlik belli bir din veya ideoloji gurubuna ait olmaz, biri ortak biri de özel iki alan tespit edilir; ortak alanda -zorunlu olmayan kısıtlamalara yer verilmeksizin- tek kural ve uygulama geçerli olur, özellik ve farklılıkların bulunduğu alanlarda ise insanlar -başkalarının hak ve özgürlüklerine zarar vermedikleri ve genel ahlak kurallarını çiğnemedikleri sürece- hür bırakılırlar; dileyen dilediğine inanır ve inandığı gibi de yaşar. İnanç ve hayat tarzındaki farklılık kişilerin ortak (kamusal) alanda var olmalarına, hak ve ödevler almasına engel olmaz.

Son zamanlarda bazı yazarların teşebbüs ettikleri "din özgürlüğünü kısıtlayan, hatta sekülerizmi amaç edinerek dindarlaşmaya karşı savaş açan rejimlerin İslam'ın amaçlarına uygun olduğunu âyetlerle veya Kur'an'ın genel amaçlarıyla ispat"a kalkışmak ise en olmayacak, İslam'ın amaçlarına en uzak bir şeydir ve ben yakınlarda bir seri yazı ile bunun niçin olmayacağını ifade etmeye çalışmıştım.

Bugün dünyayı yöneten güçler işlerine gelmediği için demokrasiyi, insan haklarını, kitle imha silahlarını... bahane ederek bir İslam vatanının oluşmasına izin vermiyorlar. Onların iznine muhtaç olmadan müslümanlar kendi imkanlarıyla bu vatanı oluşturmaya Osmanlı'dan sonra bugüne kadar muvaffak olamadılar. Pakistan, İran, Sudan, Cezayir gibi ülkelerde ortaya çıkan teşebbüslere karşı ötekiler topyekün savaş açtılar ve bu savaş devam ediyor.

Demokrasi, çoğulculuk, insan hakları gibi çağdaş batılı değerlere dayalı bir siyasi yapı ve vatan oluşturmak için yola çıktıklarını söyleyenler de bugüne kadar, kâğıt üzerinde yazılı olanları hayata geçiremediler. ABD'de olsun, AB'de, Rusya, Çin, Hindistan'da olsun, bazı dini guruplar ve en başında da müslümanlar buralarda farklı muamele görüyorlar, özellikle onların din ve diğer alanlardaki hakları çiğneniyor.

Laik-demokrat olduğunu ileri süren Türkiye de zaman zaman ve özellikle de "bin yıl süreceğini ilan ettikleri" 28 Şubat'tan sonra bu kafileye katılmış sayılır. Bu ülkede de "siyasal/radikal İslam'a karşı" diyerek, bu bahaneyi kullanarak "insan haklarına dayalı bir demokraside yeri olmaması gereken" yasaklamalar ve kısıtlamalar getirdiler, radikal İslam'ı değil, demokratik bir yönetimde ve çoğulcu bir toplum hayatında zorunlu (olmazsa olmaz) hakları ve özgürlükleri ortadan kaldırdılar. İşte bizim başörtüsü ve İmam Hatip Liseleri meselelerimiz de bu çerçeve içinde yer alıyor. Başörtüsü (şekli nasıl ve örtenler kim olurlarsa olsunlar) namazın ve orucun farz olması, içkinin ve zinanın haram olması gibi tamamen dini bir inanca ve duyarlığa dayalı olduğu ve siyasal İslam ile (arkasından İslam devleti talebinin geleceği şeklinde bir sebep-sonuç ilişkisi ile) alakası bulunmadığı halde yasaklanıyor. İmam Hatip Lisesinden mezun olanlar yedi renk kadar birbirlerinden farklı oldukları ve bu okullardan mezun olanların Türkiye'ye şeriat getirmek için örgütlenmedikleri, ama önemli noktalarında yer aldıkları bir parti ülkeyi AB'ne götürdüğü halde, bu okulların şeriat devleti askerleri yetiştirdiği iddiasıyla köküne balta vuruluyor.

Bu yazı bir giriş mahiyetinde oldu. Gelecek yazıda iki meselenin içine girerek tahlil edelim ve çözüm yollarını göstermeye çalışalım.


24 Aralık 2004
Cuma
 
HAYRETTİN KARAMAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED