AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
'Bilimsel gericilik' için AB ne ola ki...

Türkiye 17 Aralık'ta Brüksel'de "müzakere tarihi" aldı ve AB yolunda tarihi bir adım attı. Bundan sonra da yeni adımlar atacak ve yeni medeniyet projesi içinde yerini alacak. Ancak bu adımları atarken, Avrupa merkezli zorlukları olduğu gibi, kendi içinde de aşması gereken büyük zorlukları var. Çünkü Türkiye'de öylesine "derin" barikatlar, öylesine katmerli gericilikler var ki, bunlar akıllara ziyan şeyler...

Bütün çağdaş toplumlarda üniversiteler, bilimsel gelişmenin, değişimin öncü ve dinamik kurumlarıdırlar. Ancak bizim ülkemizde üniversiteler, bırakın bilimsel gelişmeyi, bizatihi değişime, dönüşüme direnen, gericiliğin adeta kök saldığı statükoculuğun babası durumundadırlar.

Mesela, dünyaca ünlü bilim adamımız Prof. Şerif Mardin, Saidi Nursi ile ilgili bilisel çalışması yüzünden Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından üyeliğinin iki kez veto edildiğini söyledi. Geçtiğimiz hafta içinde Hürriyet'ten Sefa Kaplan'a açıklamlarda bulunan Prof. Mardin, "İlkinde, Konsey'deki tıpçı arkadaşlar, 'O Saidi Nursi hakkında kitap yazdı, orada İslamcıları koruyor' diye karşı çıkmışlar" diyor.

Elbette ki, Türkiye üniversitelerindeki bağnazlığın boyutlarını çok iyi biliyor Şerif Mardin. Türkiye'deki akademi dünyasında bile bilimsel bir çalışmanın böyle algılanıyor olmasına şaşırmadığını söyleyen Hoca, "Hedef haline gelebileceğimi düşünmüştüm ama üniversite çevresinin bilimsel bir çalışmayı böyle değerlendirebileceğini öngörmemiştim" diyerek bilimsel özgürlüğün önündeki büyük tehlikeye dikkat çekiyor.

Peki kim bu Türkiye Bilimler Akademisi? "Bilim"le "akademi"nin yanyana geldiği bir kurum, bilimsel gelişmeden, değişimden ve demokrasiden korkar mı?

Eminim ki, üyelerine tek tek sorsak hemen hepsi bilimden, demokrasiden ve "çağdaş Batı uygarlığı"ndan sözedeceklerdir. Ancak kafalarındaki o 'kadim' 'laikçi korku' yüzünden, bilimi de, demokrasiyi de ıskalamakta bir beis görmezler.

Maalesef bu ülkede, "bilim adamı" sıfatıyla ortalarda dolaşanların büyük bölümünün "din" ve "bilim" algılaması "irtica", "akademi" algılaması ise "laikçilik" sloganlarının ötesine geçememiştir. Bu yüzden de, gerek üniversitelerimiz, gerekse bilim adamlarımız çağdaş dünyada bilimsel başarılarıyla değil, yasakçılığın dibini bulan uygulamaları ve öğrencilerinin kıyafetlerini denetleyen "ikna odaları"yla anılırlar.

Galiba, Türkiye'nin öncelikle üniversitelerindeki bu "bilimsel gericiliği" tasfiye etmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye'nin Avrupa Birliği rüyasını da, demokratik hedeflerini de zehirleyecek en büyük tehlike, statükonun karanlık duvarları arasına sıkışıp kalmış olan bu antidemokratik zihniyettir.

Eğer hala bu ülkede, bilim merkezi olarak anılan bir kurum, bazı "ideolojik" önkabullerle bilimsel çalışmalarından dolayı bir bilim adamını "afaroz" edebiliyorsa, modern ve demokratik bir Türkiye hedefine ulaşmak için daha çok yolumuz var demektir.


24 Aralık 2004
Cuma
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED