AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Çölaşan ‘Kubilay’ yazısı yazdı

Her Yeni Şafak okuru fazla mesai yapıp bir de Hürriyet okuyacak değil ya, bu sebeple sonucu yine benim ilân etmem gerekiyor: Emin Çölaşan, dün çıkan yazısına “Kubilay olayını unutmayalım” başlığını koymuştu. Tıpkı benim dün burada öngördüğüm gibi...

Önce bir itiraf: Bizim gazetenin belleği Kadir Demirel, Çölaşan’ın her yıl bu zamanlarda Kubilay yazısı yazdığının daha önce Kürşat Bumin ile Alper Görmüş’ün ‘Kronik Medya’ sütununda ele alındığını söyledi. Büyük keşfim bana ait olmaktan çıktı sizin anlayacağınız; ancak olsun, bütün büyük keşifler daha önce yapılmış zaten...

Kendisi de Kronik Medya okuru olmalı ki, Emin Çölaşan, bu yılki ‘Kubilay’ yazısının giriş ve bitiriş cümlelerini değiştirme ihtiyacı duymuş; ama eski yazılardan bloklar dünkü sütunda olduğu gibi duruyordu... Mukayese edesiniz diye bir paragrafı geçen yılki yazıdan aktarayım:

“Menemen olayı, genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır. / Hükümet sıkıyönetim ilan etti. General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Harp Divanı kuruldu. Olaya doğrudan veya dolaylı katılan bütün sanıklar Menemen'de yargılandı. 18 gün süren yargılama sonunda karar açıklandı: / 40 kişi sorumsuzluğu nedeniyle salıverildi, 27 sanık beraat etti, 41 suçlu çeşitli hapis cezaları aldı. / 36 kişiye idam cezası verildi. / Ancak bazılarının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezaları ağır hapse çevrildi. / 28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de idam edildi. Yobazlardan bazıları, yedeksubay Kubilay'ın başının kesildiği yerde asıldı. / Bir sanık sehpaya götürülürken kaçtı. İki hafta sonra yakalandı ve ertesi gün idam edildi. Olayın hemen ardından Menemen'de devrim şehidi iki bekçi ve Kubilay adına anıt dikildi. Anıtın üzerinde şöyle yazar: / ‘İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.”

Bu blokun 2000 yılına kadar her yıl bu zamanlarda (iki kez 23, birer kez de 22 ve 24 Aralık tarihlerinde) çıkan Çölaşan yazılarında aynen kullanıldığını göreceksiniz.

Buna, medya dilinde, ‘kendinden aşırma’ (self-plagiarism) deniliyor. Adı kulağa hoş gelse de pek hoş karşılanmayan bir uygulama bu. En son bu yılın temmuz ayında, Miami Herald gazetesinin, Hürriyet’in Doğan Hızlan’ı gibi kültür ve sanat alanında uzmanlaşmış köşe yazarı Octavia Roca, bu işi yaptığı için, sütununu kaybetti...

Dün de yazmıştım. Roca, “Beni başka kitleler karşısında aynı şeyi anlatan bir öğretim üyesi gibi düşünün” diye kendini savundu, ama Miami Herald yayın yönetmeni Tom Fieldler, “Her öğretmene aynı ödevi sunan öğrenciye benziyorsun” görüşüyle adamın ipini çekiverdi. Batıda, kendinden bile çalsan, hırsızlığa iyi gözle bakılmaz; ‘meslek ahlâkı’ diye bir şey var...

Tamam, Emin Çölaşan’ın her yıl bir Kubilay yazısı yazdığı benim keşfim değil, peki aynı yazarın başka tekrar yazıları olduğuna işaret eden de çıktı mı? Sözgelimi, her yıl Ramazan ayında, bir “Hoşgeldin Ramazan” yazısı kaleme aldığı... Muhtemelen buna da benden önce değinen olmuştur; ama seyahatlar yüzünden ipin ucunu kaçırdığım olabiliyor...

2001 yılı Ramazan’ına girdiğimizde şu satırlarla başlayan bir yazı yazmış Emin Çölaşan: “Ramazan geldi hoşgeldi! Her ramazan ayında din tüccarları ve din sömürücüleri piyasaya çıkar. Bu yıl da böyle oldu... Çünkü kutsal ramazan ayı, onların oy avcılığı yapmak için kullandığı en büyük fırsatlardan biridir. / Ramazan ayrıca, yılın 11 ayı günah işleyen, bir ay boyunca da oruç tutarak bu günahların affedileceğini zannedenlerin yoğunlaştığı bir dönemdir. / Adam 11 ay boyunca her türlü madrabazlığı yapar, borcunu ödemez, binbir yalan söyler, ihale dümeni çevirir, rüşvet alıp verir, hortumculuk yapar, pek çok günah işler.../ Ve zanneder ki, ramazan ayında oruç tuttuğunda, Allah bu günahlarını affedecektir! / Allah'ı kandırmaya kalkışanlar ramazanda yoğunlaşır.”

Bir yıl sonraki yazısına da şöyle girmiş: “HER kutsal ramazan ayında bu tabloyu aynen, hiçbir değişiklik olmadan yaşarız. Başrolde siyaset esnafı ve iş bitirici takımı vardır. / Ramazan, din sömürüsünün (ayyuka çıktığı demiyorum) bu çevreler tarafından ayyuka çıkarıldığı aydır.”

2003 yılı yazısının giriş cümleleri de şu: “11 ayın sultanı ramazan yarın başlıyor. Müminler bir ay boyunca oruç tutacak, ibadet edecekler. / İyi niyetle, temiz kalple, sadece Allah rızası için tutulacak oruçları, yapılacak ibadetleri, fakir fukaraya gösterişsiz yapılacak yardımları Allah kabul etsin. / Ancak Türkiye'de ramazan ayı böyle olmuyor. Öteki kesim (Sömürücü kesim) hemen öne çıkıyor. / Kutsal ramazan din sömürüsünün, oy avcılığının, gösterişin zirveye ulaştığı bir olaya dönüşüyor... “

Bu yıl ise şöyleydi: “SEVGİLİ okuyucularım, mübarek ramazan ayı bugün başladı. Müminler sahura kalkacak, oruç tutacak, iftar sofrasına oturacak. / Ancak her ramazan ayında olduğu gibi, bu kez de din ticareti, din sömürüsü ortalığı kaplayacak.”

Ne güzel değil mi? Yılda en az iki kez “Bugün ne yazayım?” diye düşünmesi gerekmeyen, konuyu nasıl işleyeceğini de yıllar öncesinden kararlaştırmış istikrarlı bir yazar var karşımızda... Bu özelliği sebebiyle kendisini ve böyle bir istikrar âbidesini yıllardır hergün karşımıza çıkardığı için de Hürriyet yönetimini tebrik ediyorum.


24 Aralık 2004
Cuma
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED