AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Mukaddime'siz bir kütüphane her zaman eksiktir...

Yetmişli yıllar Türkiye'si her alanda büyük bir dinamizmin yaşandığı bir ülkeyi ifade ediyordu. Bugün yetmişli yıllar hatırlandığında genellikle siyasi bölünmüşlük, siyasi olaylar, anarşi, terör olayları ve ekonomik buhranlar akla geliyor. Elbette bu olumsuzluklar da vardı, ancak bunların yanında basınından ekonomiye, siyasetten kültüre her alanda bir arayış, canlılık, heyecan, tartışma ve hareketlilik gözleniyordu.

O yıllarda üniversiteye gidenlerin iyi bilecekleri gibi ideolojik bölünmüşlük ve çatışmalar herkesi canından bıktırmaktaydı; ne var ki bunun arka planında çok ciddi bir dinamizm de vardı. Her öğrenci kendisini ideolojik ve siyasi bakımdan donanımlı kılmak için çabalar, yeni şeyleri takip eder, yayınları bir an önce okur ve tartışmalara hazırlıklı hale gelirdi.

İbn-i Haldun yetmişlerde keşfedildi...

İşte o ortamda yetmişli yılların ikinci yarısında sosyal bilim öğrenimi veren fakültelerin en önemli gündem konularından biri de İbn-i Haldun konusu idi. Üniversitelerde İbn-i Haldun üzerine araştırmalar yapılıyor, tezler yazılıyor, çeviriler yayınlanıyordu. Türkiye adeta İbn-i Haldun'u keşfetmişti ve herkes onu tanımaya, öğrenmeye çalışıyordu.

Merhum Cemil Meriç'in "Ortaçağın karanlık gecesinde muhteşeme ve münzevi bir lımdız; ne öncüsü var, ne devamcısı" dediği İbn-i Haldun'un muhteşem eseri Mukaddime Cumhuriyet döneminde ilk kez Kadir Zakiri Ugan tarafından çevrilmiş ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından üç cilt halinde 1954'te İstanbul'da yayınlanmıştı. Ancak Türkiye'nin İbn-i Haldun'u keşfetmesi ancak yetmişlerde gerçekleşmiştir. Bunda muhtemelen Batının kültürel, bilimsel ve diğer alanlardaki saldırılarına karşı kendi kimliğini yükseltme, kendi kültür hazinemize bakma ve Batıya karşı dik durma refleksinin olduğu söylenebilir.

İbn-i Haldun, 14.yüzyılda Kuzey Afrika'da yaşamış ve çeşitli devletlerde görev almış bir devlet adamı, tarihçi, kültür tarihçisi, siyaset teorisyeni, eğitimci gibi çeşitli alanlarda değerlendirilen İslam dünyasının en özgün düşünürlerinden biridir. Özellikle dünya tarihi niteliğindeki yedi ciltlik Kitabu'l-İber'in girişi olan Mukaddime ile tanınmıştır. Batılılar onu 19.yüzyılda gelişme gösteren Oryantalist hareketler sırasında tanımış ve Mukaddime'sini Batı dillerine kazandırmışlardı. Bizde de Ahmet Cevdet Paşa ve Piri Zade tercümesiyle ilgilenmişlerdi.

İbn-i Haldun yayınları....

Yetmişlerde İstanbul İktisat Fakültesinde Nihat Falay, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinde de Ümit Hassan İbn-i Haldun üzerinde çalışmalar yapmışlardı. İstanbul İktisatta daha önce Z. Fahri Fındıkoğlu, İbn-i Haldun'un Metodolojisi diye bir çalışma gerçekleştirmiş, yine onun çıkardığı İş Mecmuasında İbn-i Haldun üzerine yazılar yayınlanmıştı. Bu yıllarda Fındıkoğlu'nun İbn-i Haldun Metodolojisi'ni sahaflarda bile bulmak mümkün değildi. Bugün bunu arayan var mı, bilmiyorum. Keşke o çalışma yeniden yayınlansa da genç meraklılar haberdar olsa. Bunları takiben Ege Üniversitesinde Ahmet Arslan, Atatürk Üniversitesinde de İ. Erol Kozak İbn-i Haldun üzerinde çalışmalar yaptılar ve yayınlar gerçekleştirdiler. Bu arada Turan Dursun Mukaddime'yi yeniden tercüme ederek Birinci Cildini (Ankara,: Onur Yayınları , 1977-1989) yayınlarken Süleyman Uludağ tümünün tercümesini gerçekleştirerek iki cilt halinde (İstanbul : Dergâh Yayınları, 1982) yayınlamayı başardı. Uludağ'ın birinci cildin başına yazdığı yüz on sayfalık "Giriş"i o yıllarda büyük takdir toplamış ve Türkiye Milli Kültür Vakfı'nın ödülüne layık görülmüştü.

Seksenlerden sonra Türkiye farklı bir yola girdi; hem üniversitelerde hem de toplumun kültür hayatında ne heyecan kaldı, ne de bir dinamizm. Depolitize edilen gençlik için İbn-i Haldun fazla bir anlam taşımaz oldu. Ve bir bakıma İbn-i Haldun unutuldu.

Şimdi YENİ ŞAFAK İbn-i Haldun'un bu muhteşem eserini yeniden tercüme ettirerek okurlarına kazandırıyor. Halil Kendir tarafından tercüme edilen eser iki cilt halinde basılmış, 894 sayfalık muhteşem bir temel kaynak meydana getirilmiş. 2001 Beyrut baskısından tercüme edilen Mukaddime, önceki tercüme ve baskılarına göre daha sade bir dil, anlaşılabilir bir üslup ve yer yer sayfa altı açıklamalarla okuyuculara ulaştırılıyor.

Mukaddime basit bir promosyon değil, muhteşem bir eser, temel bir kaynak kitap ve bizim kültür ve medeniyet havzamızın eşsiz bir birikimidir. Baştan beri temel kaynakları okuyucularına kazandırma konusunda büyük bir gayret ve titizlik içerisinde olan YENİŞAFAK'a yakışan da böylesi bir temel kaynağı bilim ve kültür dünyasına kazandırmaktı. Emeği geçenleri tebrik ediyor okuyucuların bu fırsatı değerlendirmelerini tavsiye ediyorum. Mukaddime'siz bir kütüphane her zaman eksik bir kütüphanedir.



5 Ekim 2004
Salı
 
DAVUT DURSUN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED