AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Tarihî dönemeç

Türkiye tarihinin en önemli dönemeçlerinden birisiyle karşı karşıyadır. Bununla, Avrupa Birliği serüvenimizle ilgili çalışmaların hızlanmış ve müzakerelere başlanılması için belirli bir noktaya gelinmiş olmasını kastettiğimiz kolaylıkla anlaşılır. Süreç, sosyal, siyasal ve kültürel alanların yanında ekonomik yapıda da köklü değişimin unsurlarını içermektedir.

Tam üyelik görüşmelerine başlanacağının neredeyse kesinlik kazanması, kırılgan olduğu kabul edilen bazı makro göstergelerle ilgili olumsuz gelişmelerin önünü kesmiştir. Bunların başında döviz kuru gelmektedir. Kırılganlığı oluşturan faktörlerden, TL'deki aşırı değerlenme, buna bağlı olarak cari açığın ulaştığı boyut ve açığın kısa vadeli sermaye hareketleri ile finanse edilmesi ile iç borç stokundaki büyüme, kısa hatta belki orta vadede ani dalgalanmalar için tetikleyici olmayacak gibi görünüyor.

Bu noktada, ekonominin son iki yıllık performansının özetlenmesi bundan sonraki değerlendirme ve yorumlar için hatırlatıcı olacaktır.

En belirgin başarı enflasyonla mücadelede ortaya çıkmış ve fiyat endekslerindeki değişim tek haneli rakamlara doğru yönelmiştir. Halen yüksek kabul edilen % 14'lük gibi bir seviyede bulunmasına rağmen, reel faizlerde hatırı sayılır bir düşüş meydana gelmiştir. Ülkenin dış ticaret hacmi ve ihracat miktarında rekorlara imza atılmaktadır.

Yüksek oranlı büyümeyle birlikte imalat sanayinde kapasite kullanım oranlarının % 80'leri aşması nihayet istihdam rakamlarına da yansımış ve işsizlik oranında % 0.7'lik bir düşüş yaşanmıştır. Büyümenin devam etmesi halinde, istirham rakamlarının daha da iyileşmesi beklenebilir. Büyümenin istihdama yansıması da vurgulanması gereken olumlu bir gelişmedir.

Sıkı maliye politikası neticesinde, özellikle yatırım harcamalarında reel azalmaya göz yumularak faiz dışı fazla hedefine ulaşılmıştır. Bu arada vergi yükünün artmaya devam ettiği gerçeğini de not etmekte fayda bulunmaktadır.

Kamu net borç stok oranı 2002 sonundaki % 78'lik seviyesinden 2003 sonunda % 70'e gerilemiştir. Gerilemenin temel nedeni, dış borç stokunun TL'ye çevrilmesinde kullanılan düşük döviz kuru ve milli gelirdeki artıştır.

Kişi başına düşen milli gelir 2.700 dolardan 4.000'a ulaşmıştır. Düşük döviz kurunun kişi başına düşen milli gelirin dolar cinsinden artışına ciddi katkı sağladığı tartışmasız bir gerçektir.

Gelelim tablonun risk içeren kalemlerine. Bunların kayda değer olanları, cari açık ve iç borç stokundaki yükseliştir. Cari açık başlı başına risk içermeyebilir, ancak, açığın finansmanının sıcak para ile yapılmış olması tartışılması gereken noktadır. Faiz dışı fazla hedeflerine ulaşılmasına rağmen, iç borç stokunun, özellikle Hazine'nin piyasaya olan borç miktarındaki artış dikkat çekicidir.

AB müzakere sürecinin başlaması, cari açığın kısa vadeli finansmandan daha sağlıklı finansman modeline geçişine katkı sağlayabilir. Açıkçası, müzakere ile birlikte, net doğrudan yabancı sermaye girişinde meydana gelecek hızlanma, cari açık riskini azaltabilir. Bunun temel şartı, cari açık rakamındaki büyümenin durmasıdır. Küçülmese dahi cari açıktaki büyüme durmadığı, veya en azından hız kesmediği sürece, doğrudan yabancı sermaye girişindeki artış, cari açıktan kaynaklanan riskin gücünü kırmaya yetmeyebilecektir.

Bu konuya sonraki yazımızda devam edeceğiz.


5 Ekim 2004
Salı
 
NURETTİN CANİKLİ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED