AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Etkili bir toplantı

Batılı ve İslâm Dünyası'ndan aydınların İstanbul buluşmasına katılanlarla konuşma fırsatı bulan meslektaşların şaşkınlığı gerçekten görmeye değerdi. Bazen bir kenara oturup o şaşkınlığı izlemeyi yeğledim...

Düşünün, her ne kadar aydınların buluşması olsa da, İstanbul'da yapılan resmî bir toplantıydı. 'İslâm Konferansı Örgütü ve Avrupa Birliği Forumu', Hollandalılar daha diplomatik davranabilseydi, iki farklı dünyanın politikacılarını bir araya getirecek, aydınların bir bölümü bizim dinlediğimiz görüşlerini onlarla da paylaşacaklardı. Bu bakımdan 'aydınlara özel' fikirler değildi toplantıda serdedilenler; ikili temaslarda ise sadece samimi hisler birbirine aktarıldı.

Samimi hislerin özeti şu: Doğulu veya Batılı aydınlar Türkiye'nin deneyimine ve AB üyeliğine olağanüstü önem atfediyor... Bunun sebebini tahmin etmemek mümkün değil: Batılılar dünyanın her tarafının kendileri için her günü 11 Eylül benzeri eylemlerin alanı haline dönüşmesinden endişeli; İslâm Dünyası'ndan gelenler ise 'parya' derekesine düşürülmekten... Türkiye'nin deneyimi ve 'AB üyesi bir Müslüman ülke' görüntüsü her iki tarafça değerli bulunuyor...

Toplantının ikinci günü, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün konuğu olarak Boğaz turuna çıktı katılımcılar... Birkaç saat sonra yağmur yağacak olsa da, bizim teknede bulunduğumuz süre, Boğaz turu açısından en uygun iklim şartlarında geçti. Bu sayede hava kararana kadar güverteden iki yakanın güzellikleri doya doya seyredildi; gözleri güzelliklerden alabildikleri anlarda da yanlarındakilerle sohbet etti konuklar...

Andrey Stepanov 1980'li yıllarda Moskova'da çıkan Pravda gazetesini Ankara'da temsil ederken tanıdığım bir Rus gazeteci; "Artık orada çalışmanın bir anlamı kalmadı, Pravda o eski Pravda değil" dedi bana. Şimdilerde 'Trud' gazetesinin yayın yönetmen yardımcısıymış... Toplantıda, 'Küreselleşme ve BM Sistemi' başlıklı bir tebliğ sundu Stepanov. Katılımcılardan, Sovyet döneminde ülkesinin Ankara büyükelçisi olan Albert Çernişev şimdilerde 'Diplomatlar Konseyi' başkanlığı görevini sürdürüyormuş...

Prof. Richard Falk ile Prof. Immanuel Wallerstein Türkiye'de çok iyi tanınan iki Amerikalı bilimadamı... İkisinin de pek çok eseri dilimize çevrildi. Oturumlar arasında ve geziler sırasında etrafları kendilerini uzaktan tanıyanlarca sarıldı; kitaplarını okuyarak fikirleri hakkında bilgi sahibi olanlar son gelişmelerle ilgili görüşlerini ayak üzeri de olsa onların ağızlarından öğrenmeye çalıştılar... Richard Falk'un Türk eşi Prof. Hilal Elver Falk da 'Hukukî Oryantalizm: Batı'dan Doğu'ya Kanun İhracı' başlıklı bir tebliğ sundu.

Dışişleri, AB ile İKÖ arasında bir buluşma olmasına rağmen, konu 'uygarlıklar çatışması' tezini çürütmek olduğu için, dünyanın her tarafından etkili kişileri çağırmış toplantıya. Ruslar o fasileden konuk oldular. ABD'den, Afrika'dan, Uzak Doğu'dan, AB üyesi olmayan Avrupa ülkelerinden de gelenler vardı.

Katılımcılar, konuşma fırsatı buldukları bizden siyasilere, "Siz savaşa katılma kararını kendiniz vermeyip parlamentonuza bıraktınız, oradan çıkan karara da saygı gösterdiniz; bu sizin tam anlamıyla demokratik bir ülke olduğunuzu bize kanıtladı" demişler... Bir kişi değil, Irak Savaşı konusunu açan neredeyse herkes... Türkiye'nin savaşa karşı tavrı besbelli itibarımızı artırmış...

Bir ara Boğaziçi Üniversitesi'nde konuk öğretim üyesi olarak çalışmış Yunan profesör Dimitri Kitsikis, o dönemden bazı öğrencilerini katılımcı olarak karşısında görünce epey mutlu oldu. Hocalar eski öğrencilerinin başarısından mutlu olurlar; Nuray Mert'in ilgiyle okunan bir köşe yazarı olduğunu öğrendiğinde Prof. Kitsikis'in neşesine doğrusu diyecek yoktu. "Benimle neden röportaj yapmıyorsun?" diye sordu Yunan profesör...

Toplantıda yaptığı konuşmada Prof. Kitsikis "Türkiye ile Yunanistan sadece ittifak kurmamalı, birleşmeli" tezini işledi. Dediği şu: Uygarlıklar çatışmasını gerçekten durdurmak istiyorsak Avrasya'yı iki uygarlık arasında paylaştırmalıyız. AB'nin müzakereyle ilgili kararı ne olursa olsun, Yunanistan ile Türkiye kendi aralarında bir konfederasyon oluşturarak, kültürel, politik ve ekonomik yönden birbirlerine destek çıkmalıdır...

İlginç bir tez olduğuna hiç kuşku yok.

Abdullah Gül'ün toplantıyı kapatırken yaptığı konuşmanın metni, umarım, Forum'dan uzak durmayı tercih eden Avrupalı ülkelerin başkentlerine ulaşır. Tabii, katılmcıların hepsinin onayını alan 'nihâî bildiri' metni de... Dışişleri Bakanı, son zamanlarda bizde de etkisini hissettiren 'evrensel değerler' konusunu işlediği bölümde, günün geçerli değerlerinin tek bir kültürün inhisarına bırakılamayacağını belirtti. "İnsanlığın ortak bilgi, hikmet, bilinç ve ilerlemesinin eseri" dediği değerlerin bütün dinler ve ulusların katkılarıyla oluştuğuna da işaret etti Abdullah Gül...

AB üyesi ülkelerin siyasileriyle bürokratları İstanbul'a gelselerdi, karşılarına 'ortak kültürel miras' savunusuyla çıkacak Falk, Wallerstein ve Galtung gibi Batılı düşünürler ile İslâm Dünyası'nın Dr. Zaki Badawi gibi bilgelerinin görüşlerini dinleyebileceklerdi. Onları biz dinledik; kendi hesabıma zenginleştiği hissediyorum...


5 Ekim 2004
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED