T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
11 Eylül jeopolitiği ve Kıbrıs'ta son tango…

Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın Ankara ziyaretinin 'Amerika'nın Türkiye'den Irak konusundaki talepleri'yle ilgili olacağını düşünen çok insan vardı. Bu soru, bana televizyon mülakatları veya son günlerde katıldığım panellerde ne zaman sorulsa, 'Powell ziyaretinin en az ilginç ve belki de üzerinde en az durulacak kısmı, Irak'la ilgili' cevabını veriyordum.

Powell, Türkiye'den Irak konusunda niçin bir talepte bulunacaktı ki? Amerikan Yönetimi saflarında Irak üzerinde alttan alta ya da su yüzünde sürmekte olan ateşli tartışmada Powell, Irak'a karşı askeri operasyona karşı kanadın başını çekiyor. Bu konuda Powell ile Türkiye'nin yöneticileri birbirlerinden farklı düşünmüyorlar.

Ancak, şunu söylemek yanlış olmaz: Gün gelir de Amerika Irak'a karşı bir harekata girişecek olur ve bu konuda Türkiye'nin katkısını isterse; Türkiye o katkıyı verir ve verecektir.

Bununla birlikte, Colin Powell'ın 4 Aralık gecesi Ankara'ya ayak basmasının ve 5 Aralık gününün büyük bölümünü Türkiye'nin başkentinde geçirmesinin Irak dışında başka ve özel bir anlamı kuşkusuz var. Sağcı-muhafazakar Washington Times gazetesinde 'Beyond Geopolitics for Cyprus' başlıklı yazı, tam da bu noktayı vurguluyor:

"Dışişleri Bakanı'nın (Powell) Türkiye'yi ziyareti bir raslantı değil. Kıbrıs'ın kaderine ilişkin Yunanistan ve Türkiye arasında son dönemde tırmanan gerilim, Amerika'nın terörizme karşı savaşının başarılı biçimde yürütülmesi için hayati olan ittifakları tehdit ediyor."

Görüldüğü gibi Kıbrıs sorununun çözümsüz süregitmesi, tam da bu yüzden boyundan bosundan çok daha ötede 'jeopolitik boyutlar' kazanmış durumda. Kıbrıs'ta ve AGSP'de son bir kaç gün içinde elde edilmiş 'olumlu ilerleme' ve Powell'ın ziyareti işte bu çerçeveye oturuyor.

Nitekim, Washington Times yazısı bu durumu şöyle ifade ediyor:

"Türkiye, stratejik konumunu Kıbrıs konusundaki siyasi müzakerelerin şartlarını yeniden biçimlemek amacıyla kullanmak istiyor. Türkiye, Afganistan'a özel kuvvetler gönderme önerisini yaptıktan birkaç gün sonra, Başbakan Bülent Ecevit, eğer Avrupa Birliği bölünmüş cumhuriyeti gelecek yılın umulan genişlemesine bir çözüme ulaşılmaksızın almaya kalkarsa Ankara'nın Kuzey Kıbrıs'I ilhak edeceği uyarısını yaptı.

Türkiye, AB ile yüksek riskler taşıyan bir savaş başlattı ve tarafların her ikisi de bunu durduracak gibi görünmedi. İhtilaf, ABD'yi Türkiye ve AB arasında, hem de hem Avrupa'nın tüm siyasi ve moral desteğine hem de Türkiye'nin -Ortadoğu'da tek Müslüman demokrasi olarak simgesel rolünü söylemek dahi gereksiz- askeri üslerine ve malzemelerine fena halde ihtiyaç duyduğu bir sırada, taraf tutmaya zorlayabilecek nitelikte. Dolayısıyla, Washington'un Kıbrıs üzerinde bir Türkiye-AB bozuşmasını önlemekte doğrudan çıkarı var. Aralık 2003'deki AB oylamasından önce Kıbrıs'ta bir nihai çözüme yolu açmak NATO içinde büyük bir krizi önlemenin tek yolu."

Görüldüğü gibi, Kıbrıs, hem AB ve hem de NATO'nun 'stratejileri'nde 'kriz' oluşturma potansiyelini ifade ediyordu. O yüzden, Amerika'nın 'görünür küresel ağırlığı' aniden 'görünmez biçimde' Türkiye'yi de içine alarak Kıbrıs'la ilgili tüm tarafların üzerine çöktü ve son günlerde kimilerine sürpriz gözüken gelişmeler gerçekleşti.

Denktaş-Klerides görüşmesinin hemen arefesinde The Economist'teki şu satırlar bu olguyu yansıtıyordu:

"Avrupa Birliği (AB) ve hatta NATO'nun bile geleceği, 1 milyondan daha az sayıda insanın evi olan bir küçük, Doğu Akdeniz adasının kavgaları nedeniyle risk edilebilir mi? Kulağa çılgınca gelebilir ama mümkün. Son 40 yılın büyük bölümünde, Kıbrıslı Rumlar ile Türkler çatışıyorlardı; ve destekçileri olan anavatanları Yunanistan ve Türkiye de kendi kavgaları içindeydiler. Eğer iki toplumun rakip liderleri, dört yıldan beri ilk kez gerçekleşecek olan 4 Aralık'taki görüşmelerinde ilerleme sağlayamazlarsa, Avrupa'nın iki temel bölgesel örgütünün her ikisinde gerilime yol açabilirler.

… (4 Aralık'a ilişkin olarak Kıbrıs) Kimin umurunda? Tehlike altında olan sadece Kıbrıs'ın geleceği olsa, Kıbrıslı olmayanların çoğunun konuya ilgi duymak için pek az gerekçesi olabilir. Aslında, tehlikede olan çok şey var, çünkü hem Yunanistan hem de Türkiye, Kıbrıs sorununu aralarındaki belirleyici ihtilaf ve aynı zamanda da müttefiklerinin niyetlerine ilişkin bir sınav olarak görüyorlar. Her iki ülke de NATO'da, ve Türkiye, coğrafyası, büyüklüğü ve Müslüman karakteri nedeniyle özellikle önemli bir üye. Yunanistan, aynı zamanda, Türkiye'nin, tıpkı Kıbrıs gibi fena halde katılmayı arzuladığı AB'nin üyesi.

Ada'daki ihtilafın şu sırada AB'nin tümünü ilgilendirmesinin sebebi budur. AB, üyeliğini, Polonya gibi ülkeleri içine alacak şekilde doğu yönünde genişletmeye istekli. Yunanistan, Kıbrıs'ın 2004'te söz konusu olacak birinci dalgada girecekler arasında olmasında ısrar ediyor ve ondan daha önce herhangi bir ülkenin birliğe alınması halinde genişlemeyi veto edeceği tehdidinde bulunuyor…"

Klerides'in sözcüsü Mihalis Papapetru, önceki günü "Görüşmedeki tüm atmosfer öncekilerin hepsinden daha iyiydi. Önümüzde bir fırsat penceresi var ve taraflardan herhangi birisinin bunu kullanılmadan bırakması kolay olmayacak" dedi. Rauf Denktaş ise "Belki bu son tango, Bunu en iyi şekilde kullanmalı, heba etmemeliyiz"…

Denktaş'ın evinde dün akşam yemeğinin sonundaki ekmek kadayıfı ile tatlandırılan bu 'sürpriz atmosfer', konu, 11 Eylül sonrasının ve AB takviminin yansıttığı daha geniş 'jeopolitik fotoğraf' içinde görülürse; pek o kadar 'sürpriz' olmadığı anlaşılacaktır.

'Şahinler' bu fotoğrafı önümüzdeki dönem içinde 'gagalamak' için gayret gösterecekler. Şimdi gagalarını tüylerinin içine gömerek, pusuya çekildiler. Ancak, uluslararası dinamiklerin (bu arada TÜSİAD'ın da yansıttığı ulusal iç dinamiklerin) buna izin vermesi artık her zamankinden zor.

Bir benzetme gerekirse, Kıbrıs'a ilişkin durum, 1959'u, Londra-Zürih Anlaşmalarının az öncesini andırıyor…


6 Aralık 2001
Perşembe
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED