T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

R A M A Z A N

Hırka-i Saadet'te teravih

Gün geçtikçe eski Ramazanlar'a özlem daha da artıyor. Yeni nesillerin eski Ramazanlar'a dair pek bir fikri yok. Ramazanlar'dan anladıkları Karagöz ve Hacivat gösterileri, çeşitli kurum ve kuruluşlarca düzenlenen etkinlikler... Bakın Ruşen Eşref Ünaydın, eskiye dair bir anıyı nasıl resmediyor.

Lâle Bahçesi'nde ezan okundu: Dinî nidaların üstüne bülbüllerin nağmeleri gülâbdanlardan dökülen damlalar gibi serpiliyordu. Kokulu şimşirler arasından geçtik. Din ve tarih yâdlarıyla dolu gönlüm başımın üstünde yıldızlarla dolu geceye benziyordu. Dehlizlerin sıra sütunları arasındaki loşluğu kırmızı fanuslar mini mini noktalamıştı. Asırları, saltanatları ve vecdeleri tanıyan bu sütunlardan birine yaslandım.

Kulaklarımda surelerin nağmeleri ve gözlerimde mutasavvıfane bir bahar özleten mahmur çini harikaları var!.. Sütun gölgeleri arasında rüya hayaletleri gibi silikleşmiş küçük cemaat işte teravihe kalktı. Her iki rekâtta bir güzel sesler salavât getirmeye başladı. Ve her dört rekât başında Enderunlular bestenigârdan, sabâdan, hüzzamdan, hicaz ve acemaşirandan kadîm besteli Türkçe ilâhîler okuyorlardı.

Zigetvar görmüş gazi soluğu

Öyle bir cûşiş içinde idim ki şu zamanda yaşar bir fani olduğumu yavaş yavaş unutuyordum. Bilmiyordum ki hangi asrın Türküyüm! Dirseğim yanımdaki Enderunludan daha vuzuhla Mısır fethinden dönen yeniçeriye sürünüyordu. Duyduğum nefes, rükûlarda mafsalları çıtırdayan buruşuk yüzlü akağadan ziyade Zigetvar'ı görmüş bir pir gazinin soluğuydu. İmamın geçkin sesi Revan gününden geliyor gibiydi. Her selâm verişte sanıyordum ki dizinde tespih, belinde hançer, bin zünûb ve gurururun istiğfarı için murakabeye varmış bir eski hakanla göz göze geleceğiz. Zira bu tayfların hepsi buralarda, bu sehhâr dehlizde bergüzâr-ı Muhammed'in yanıbaşında saf-beste idi...

Sahabe-i Kiram'ı andım

O bergüzar ki onu Türk milleti en civan demlerinde çılgın âşıklar gibi susuz çöller aşarak, demir kaleler devirerek kucaklamış, ve Resul dudaklarının izhar buyurduğu arzunun şehrine bir yeni mânâ hâlinde getirmişti. Yeryüzünün tanıdığı en büyük ruh âmirinin vücuduna sarılmış, o tendeki raşelere sürünmüş Hırka-ı Saâdet'e bu kadar yakın durdukça ilk sahabeleri andım. Maddî tebcil ve şahane ruhanîyet payânının en yüksek haddini bulmuş bu dairede bizim bin üç yüz otuz yedinci ramazanda kaldığımız şu teravihi acaba onlar Hicaz yıldızları altında ve soğumaya başlamış kumlar üstünde Resul'ün etrafında ilk defalar ne taze bir vecdle eda etmişlerdi!..

Amber kokulu ibadet

İbadetimiz bin amber kokusu içinde idi. Bilhassa secde demlerinde bir su uzaktan, maveradan sesleniyor gibiydi. Bu koku bir gümüş buhurdandan geliyor. Bu su bir somaki çeşmenin lülesinden boşanıyor ve Arapkârî nakışlı bir mermer olukda sırma gibi akıyordu. Bununla beraber Hırka-ı Muhammed'in eteği ucunda güya Kevser'in sesini duyan ve cennetin kokusunu alan müminlerdik.

Müezzin "Elveda yâ şehr-i Ramazan, elveda yâ şehr-i bereket velihsan!" diye nida ediyordu. Ağlayanlar ve inleyenler "Amin, amin" diyorlardı. Ne yapsam ve nasıl olsa bitmesi mukarrer ve muhakkak hayatım için, küçük şahsî arzularım için, hiçbir dua etmedim, hiçbir şey dilemedim. Erdiğim vecdin havası içinde: "Elden yitirip kendimi bî-hûdluğa yettim."

(Ramazan Kitabı - Özlem Olgun, Kitabevi Yayınları, 376 s., Ocak 2000, İstanbul)
RAMAZAN GÜNDEMİ

  • Bağcılar Belediyesi'nde yazar Yavuz Bahadıroğlu'nun katılacağı "Problemler ve Çözüm Yolları" konulu konferans verilecek. Konferansın ardından Meltem TV ekibinin düzenlediği sıra gecesi yapılacak.

  • İsmail Yeşilbağ ve ekibinin "Müzikli Çocuk Oyunu" Esenler'de sahne alacak.

  • Zeytinburnu Belediyesi gazeteci-yazar Vehbi Vakkasoğlu'nu konuk edecek. Vakkasoğlu, "Ailede ve Toplumda Sevgi İletişimi" konulu konferans verecek.

  • Bayrampaşa'da bu akşam şiir gecesi düzenlenecek. Geceye Ahmet Selçuk İlkan konuk olacak.

  • Gaziosmanpaşa Belediyesi'nin Ramazan programında bu akşam Emrullah Hatipoğlu sohbet edecek. Proğram Erkan Mutlu'nun seslendireceği tasavvuf müziği ile sona erecek.

  • Eminönü'nde Salih Ünal'ın ayaküstü showu sahne alacak. Gecede ayrıca Ömer Karaoğlu da konser verecek.

  • Hekimoğlu İsmail'in bu akşam Pendik'te sohbeti var. Sohbetin ardından "Minyeli Abdullah" filmi gösterilecek.

  • Üsküdar'da Tiyatro Alaturka'nın "Tahir ile Zühre" oyunu sahne alacak.

    BİR AYET

    Adalet gösteriniz zira Allah adilleri muhakkak sever. Hucurat, 9

    BİR HADİS

    Hüküm vermede rüşvet alana da, rüşvet verene de Allah lanet eder. Tirmizi


  •  
    KISSADAN HİSSE
    Bir çift kundura
    Onyedinci asır başlarında Dalmaçya'da Nadin kasabasında sancak beyinin ahırında uşak olarak çalışan onüç yaşında bir çocuk vardı. Herkes tarafından horlanan bu kimsesiz çocuğa bir gün bir dul kadın acımış ve çıplak ayaklarına, kocasından kalmış kocaman bir çift partal kundura giydirmişti. Nadin'den bir vazife ile bir kapıcıbaşı geçti. Sancak beyinin konağında misafir oldu ve küçük ahır uşağının zekâ ile parlayan gözleri ve kir tabakaları altında kaybolmuş güzelliği nazarı dikkatini çekti, çocuğu yıkatıp temizlettikten sonra alıp İstanbula getirdi. Saraya verdi. Enderunu Hümâyun çocukları arasına katılan çocuğa güzelliğinden ötürü Yusuf adı konuldu. Nadinli Yusuf kısa bir zamanda yükseldi. Kaptan paşa oldu. Bir gün Nadin'e kaptan paşanın bir adamı geldi ve sancak beyine mühürlü bir meşin torba verdi, bir mektupta da şunlar yazılıydı:
    "Falân yerde oturan Marya isminde bir dul kadın vardır; bu torba, eğer sağ ise, sancak beyinin ve Nadin kadısının huzurunda o dul kadına verilecektir ve bir senet tanzim edilip bana gönderilecektir."
    Kadın sağ idi, çok fakir düşmüş bulunuyordu. Kadının ve sancak beyinin huzurunda kaptan paşanın torbası kendisine teslim edildi. Torbanın içinde bir çift kocaman partal kundura vardı ve içleri altın ile doldurulmuştu. Yusuf Paşa kısa bir de mektup yazmıştı: "Anacığım, diyordu, bir kış günü donmuş çıplak ayaklarına bu kunduraları giydirdiğin kimsesiz çocuk, ölünceye kadar seni unutmayacaktır."

    Davulcular tahsilata başladı
    Ramazan'da, sokak sokak gezerek, oruç tutanları sahura kaldıran davulcular, üstlendikleri görevin bitmesine daha 10 gün kalmasına rağmen, "bayram tatilcilerinden bahşiş alamam" endişesiyle şimdiden kapı kapı gezmeye başladılar. Ramazan ayının vazgeçilmez unsurlarından olan davulcuların kimi motosiklet, kimi kamyonet üzerinde, büyük çoğunluğu da gece yarısı adım adım sokakları gezip, davullarıyla Ramazan'a özgü ritm tutarak, mani söyleyerek, dondurucu soğuklara rağmen muhtarlardan ihale ile aldıkları görevi yerine getiriyorlar. Sahurda sokak sokak gezen Ramazan davulcularının, aynı zamanda "bayram müjdesi" olarak algılanan kapı kapı dolaşıp "bahşiş" istemeleri, genellikle bayramdan iki ya da üç gün önce olurken, son yıllarda bu süre öne alınmaya başlandı. Ramazan bayramının başlamasına 10 gün kalmasına karşın, mahalle sakinlerinden bahşiş toplamaya başlayan davulcular, erken hareket etmelerinin ev sahiplerine ulaşamamaktan kaynaklandığını belirttiler.
    6 Aralık 2001
    Perşembe
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Reklam Tarifesi
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Ramazan| Arşiv
    Bilişim
    | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED