T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Devlet ne dine dayalı ne de dine saygılı olacak; peki ne olacak?

Cumhurbaşkanı Sezer'in kendisini ziyaret eden AK PARTİ heyetine "dine dayalı devletle dine saygılı devlet" arasında bir fark görmediğini söylemesi bana Türkiye'nin ilk muhalefet partisi olan TERAKKİPERVER CUMHURİYET FIRKASI'nı (TCF) ve bu partinin başına gelenleri hatırlattı.

1924 Kasımı'nda kurulan ve 1925 Haziranı'nda Bakanlar Kurulu kararıyla kapatılan TCF ile AKPARTİ arasında ne ilgi var demeyin.

Cumhuriyet Türkiye'sinin ilk siyasi partisi olan Halk Fırkası (sonra adı Cumhuriyet Halk Fırkası oldu) Eylül 1923'te, İkinci TBMM için seçimler yapılıp Meclis toplandıktan sonra iktidarı fiilen elinde bulunduran Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından kurulmuştu. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yönetim biçimine ve izledikleri politikaya muhalefet edenler, Birinci Meclis'te İkinci Grup adıyla bir muhalif grup oluşturmuşlardı. Ne var ki İkinci Meclis'e bu gruptan girebilen pek olmamıştı. Bu bakımdan Birinci Meclis bileşim olarak çoğulcu, farklı eğilimleri temsil eden ve bu anlamda demokratik bir Meclis iken İkinci Meclis bu özellikleri nispeten kaybetmiş, tek düze bir Meclis görüntüsü vermişti.

Ama yine de iktidardakilerin izlediği politikalar kısa zamanda bir bölünme yaratmıştı. Cumhuriyetin ilanı ve ardından gelen radikal düzenlemeler Meclis'teki ılımlılarla radikallerin yollarını ayırdı. Bu ayrışma sonunda ilk muhalefet partisi olan TCF 17 Kasım 1924 tarihinde kuruldu.

Bu partiyi önemli kılan sadece cumhuriyet dönemindeki ilk muhalefet partisi olması değildir. Partinin kurucularının Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı yıllarındaki yakın arkadaşları olması, izlenen politikalara karşı liberal ve ılımlı bir yol önermeleri, partinin tüzük ve programının bugün bile büyük öneme sahip olması ve kısa zamanda toplamda büyük bir teveccüh görmüş olmasıdır.

Dini inançlara saygılı parti

TCF'nın kuruluşu ve kısa ömründeki çalışmalarından çok kapatılmasında gerekçe olarak ileri sürülen bir madde hafızalarda kalmıştır. Parti programının altıncı maddesi aynen şöyle diyordu: "Madde: 6- Fırka efkâr ve itikadat-ı diniyeye hürmetkârdır."

Bu maddede parti, dini inanç ve düşüncelere saygılı olduğunu bildirmekteydi. Bir partinin içinde doğduğu toplumun dini inançlarına ve düşüncelerine saygılı olmasından daha doğal ne olabilir ki? Elbette ki kendilerinden oy istediği halkın dini inançlarına ve düşüncelerine saygı duyacaktır. Bunun aksi eleştiri konusu olmalıdır. Ama böyle olmadı ve bu partinin kapatılmasında işte bu kısa madde önemli rol oynadı.

Sizleri tarihi bilgilerle sıkmak istemiyorum. Ama Türkiye'de devlet seçkinlerinin reflekslerine sinmiş anlamsız bir hassasiyet, aradan şu kadar sene geçmesine rağmen hâlâ olduğu gibi devam ediyorsa bunda ciddi bir sorun var demektir. Sayın Cumhurbaşkanı'nın "dine saygılı devlete" tepki göstermesi ile TCF'nın programından yukarıya aldığımız maddesi arasında yakın bir ilişki olduğu açık.

Cumhuriyetin başlarında iktidara talip olan bir partinin vatandaşların dini inançlarına ve düşüncelerine saygılı olduklarını belirtirken "dine saygılı bir devlet" tahayyül ettiği ve bunu gerçekleştirmeyi halka taahhüt ettiği açıktır.

Dine dayalı devlet, dine saygılı devlet...

"Dine dayalı devlet"le "dine saygılı devlet" arasındaki farkı burada tartışacak değilim; zaten bu tartışılmayacak kadar açık bir durumdur. Mesela üzerinde bu kadar hassasiyet gösterdiğimiz laik devlet, asla herhangi bir dine dayalı devlet değildir, ama dine/dinlere saygılı bir devlettir. Bir devlet dine veya dinlere saygılı değilse ona laik devlet denemez. Şöyle bir sonuç ne kadar anlamsız olur; Laik devlet ne dine dayalı, ne de dine saygılı bir devlettir!

TCF'nın serüvenine geri dönecek olursak, Şubat 1925'te Doğu'da patlak veren Şeyh Sait İsyanı nedeniyle hükümete olağanüstü yetkiler (yetkiler kelimesini sözün gelişi diyorum, diktatörlük demek daha yerinde olurdu) Takrir-i Sükun Kanunu her türlü muhalefeti radikal ve dramatik tedbirlerle ezmeye ve ülkeyi tek tipleştirmeye yönelince bundan muhalefet partisi de payına düşeni aldı. Parti Bakanlar Kurulu kararı ile 3 Haziran 1925'te kapatıldı.

Aslında ılımlı bir liberalizm programına ve ideolojik temele sahip TCF daha az merkeziyetçi ve ılımlı bir partiydi. Ama o yıllardaki şartlarda iktidarın muhalefete tahammülü yoktu ve programındaki "dini inançlara ve düşüncelere saygılı olma" maddesi istismar edilerek kapatıldı. Bununla Türkiye'nin neler kaybettiğini bir tarafa bırakalım en önemlisi bunun bir tür geleneğe ve devlet seçkinlerinin refleksine dönüşmüş olmasıdır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında bir partinin dini inançlara ve düşüncelere saygılı olmasına tahammül edilemedi; bugünse devletin dine saygılı olmasını dine dayalı olmakla aynı görüyoruz.

Bu durum karşısında şu soruyu sormamız gerekiyor:

Devlet ne dine dayalı, ne de dine saygılı olacak; peki ne olacak? Geriye kalan başka bir alternatif var mı?


6 Aralık 2001
Perşembe
 
DAVUT DURSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED