T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Risk alanlar hesap bilmelidir!..

Risk almayı seven çok insan tanıdım.. Bunlardan bazıları "Ölüm" riskini de göze alabilenlerdendi..

Yıllar önce tanıdığım bir kişi, otomobil kullanırken, virajlara mutlaka soldan girerdi.. Sonra da, "Oh.. Bu defa da atlattım kazayı" derdi..

Aynı kişinin, karşısına demiryolu çıkınca, önce sağa-sola bakıp, tren gelip gelmediğini kontrol etmediğini gördüm..

Bunun yerine, rayları geçerken durup ve "Tren geliyor mu acaba" diye kontrol ederdi..

Mutlaka, sizin de böyle risk-kolik tanıdıklarınız vardır..

Bir de herkesin, kitlelerin tanıdığı risk alma tutkunları var..

Örneğin Hitler, 1936'dan başlayarak sürekli risk aldı..

Avusturya'yı ilhak ederken, Polonya'ya saldırırken, Sovyetler'e karşı harekatı başlatırken, hep risk aldı..

Örneğin Polonya'yı işgal ederken, İngiltere ve Fransa'nın olayı eskisi gibi kabulleneceklerini zannetti..

Sovyet topraklarına Haziran'da girerken, "Yıldırım Harekâtı" ile, kış bastırmadan Moskova'yı pes ettireceğini zannetti..

İş hayatındaki risk-kolikleri hatırlayın..

Mesleği bankacılık olmayan insanlar, kendi asıl mesleklerinde hesaplı ve akılcı davranmak yerine, "Bir banka alalım" dediler..

Müşterilerin mevduatlarını kendi paraları gibi harcarken, "Nasıl olsa bir iş çevirip, bunları yerine koyarız" diye, Ankaralı politikacılarla aşna-fişne oldular..

Ya politikacılar?

"Çiftçi borçlarının faizlerini sileceğiz" veya "Herkesi çocuk yaşta emekli edeceğiz" gibi vaadlerle, seçim kampanyaları yaptılar..

İktidar olunca da, her türlü riski ve dolayısıyla hesabı bir kenara itip, vaadlerinin bir bölümünü yerine getirdiler..

Ve sonunda, ekonomi ellerinde patladı..

Çok partili demokrasideki siyasi kavgalar da, bu tür risklere dayalı gelişmedi mi?

İktidara aday kadrolar, insafsız kavgalarla ipleri gerdiler.. Hep "Nasıl olsa kopmaz" dediler..

Ve Türkiye, 1960'tan başlayarak askeri darbeler ülkesi oldu..

Şimdi gündemimizde dış politika var..

1974'te Kıbrıs'a askeri müdahale, çok ciddi uluslararası riskler içeriyordu..

Bağımsız bir ülkeye dışarıdan yapılacak bir askeri müdahalenin, hem Birleşmiş Milletler'i, hem süper devletleri rahatsız edeceği kesindi..

O dönemdeki koalisyonun büyük ortağı olan CHP'li önemli bir bakanla, konuyu tartışmıştık..

-Atatürk de, İnönü de, Demirel de, bir dış askeri müdahale riskini almadılar.. Siz bunu nasıl göze aldınız?

Böyle sormuştum CHP'li bakana..

Şu cevabı vermişti..

-Biz risk almayı bilen bir kadroyuz.. İnönü'yü CHP içinde devirirken de risk almıştık..

Kıbrıs Harekatı ertesinde acele ve kalıcı bir siyasi çözümü sağlayamadıkları için, 1974'ten sonra Türkiye'nin "Kayıp Yılları" başladı..

Bu dönem 12 Eylül askeri müdahalesi ile ve "Rogers Planı"nın kabulü ile bitti..

Bu arada CHP de kapatıldı..

Ben herşeye rağmen, risk almayanları tercih ediyorum devlet yönetiminde..

ŞAKA

Afiyet olsun!.

İşimiz gücümüz kalmadı..

"Denktaş'ın yemeğinde, Klerides neler yiyecek" diye merak ediyoruz..

Sanırsınız ki, Türkiye ile Yunanistan'ı yıllarca savaşın eşiğinde tutan bu iki isim, yıllardır aç yaşıyorlar..

Yemekte, "İmam-bayıldı" da varmış..

Bari tatlılardan da, "Vezir-parmağı"nı seçselerdi..

AYIP OLMADI MI?

Akıl olmadan, milliyetçi olunmaz!

Bakın işte..

Demek, "Avrupa Ordusu" konusunda da, "Kıbrıs anlaşmazlığı"nda da, uzlaşmak, görüşmek ve uluslararası ilişkilerin hırçın tarafı rolünü oynamamak mümkünmüş..

Bugün atılan adımları, bundan iki yıl önce atsalardı, kötü mü olurdu?

Milleti gerdiler..

Neden var olduklarını anlayamadığımız bazı partilerin sözcüleri içi boş şoven nutuklarını, Allah'ın günü uzaya attılar..

Ankara'dan gelen her işareti "Devletin gereği" zanneden nice yazar-çizer, "Biz taviz verecek ülke değiliz" diye, saçma sapan yazılar yazdılar..

Kötü mü oldu Avrupa Birliği ile bir anlaşmazlık konusunun ortadan kalkması?

Denktaş Klerides'le görüştü diye, Kıbrıs Türkleri kurban mı edildi?

Her işimiz mutlaka böyle mi olmalı?

Alınmasında ne bilgimiz, ne de katkımız olan kararları, ille de "Milli Politika Gereği" diye desteklemek zorunda mı olmalıyız?

Aklımızı hiç kullanmamalı mıyız?


6 Aralık 2001
Perşembe
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED