AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Şiddet ile siyaset arasında...

DEHAP'ın, DTH'ya katılmak üzere kendisini feshederken yaptığı açıklama şöyleydi: "DEHAP, özellikle Kürt sorununun çözümü, barış ve demokrasinin tesisi, sorunun gündemleşmesi ve tarafların adlandırılması hususunda örgütlülüğü ve gücü oranında elinden geleni yapmış, sistemin kendi Kürt'ünü yaratma gayretlerini açılımlarıyla boşa çıkarmış, Kürtler arası birliğin oluşturulmasında, yok sayılarak görmezden gelinen ciddi bir tecritle iç içe yaşatılan sayın Abdullah Öcalan'ın sorunun çözümünde muhatap olma bakış açısının kabulünde rolünü oynamaya çalışmıştır."

Bu açıklama, Başbakan Erdoğan'ın açılımını suistimal etmekten, her fırsatı ayrılıkçılık kokan talepleri yükseltmek için kullanmaktan başka ne anlam taşır?

Bu konunun benim açımdan tartışması kısa:

Öcalan'ı muhatap ilan etmek, "benim dilim, siyasetim ve muhatabım silahtır, şiddettir" demektir.

Dışarıdan demokrasi talep edenlerin, içeride demokrasiye uygun yapılanmayı benimsemesi her özgürlük arayışı ve özgürleşme hamlesinin önkoşuludur.

Demokrasi ne kurum ne değer olarak "diktatoryal bir zihniyet ve düzenin doğrulayıcısı" olabilir.

Demokrasi eksikliğinden mağdur bir kesimin temsilcilerinin, özgürlükler alanının genişlediği bir dönemde tekrar silaha sarılan PKK'yı muhatap ilan etmeleri Kürt hareketinin milliyetçiliğe ilerlediğini ifade eder.

Daha vahimi, bu milliyetçiliğin "ekonomik politikası"na işaret eder, bir örgütün rant alanı ve dar hesaplaşmaları çerçevesinde vücuda gelmesini gösterir. Böyle oldukça talepler milliyetçiliğe ve dar alan siyasetine mahkum olur. Bu siyasetin tek silahı ise her şeyden önce Kürtleri kuşatan ve dolaylı olarak hedef alan, "muhayyilelerini, ufuklarını, hülyalarını askerileştiren, tek boyutlu kılan şiddettir." Ve sonuçta Kürtler ve talepleri şiddet merkezli tek bir hücreye, toplumsalı siyasetin içine sıkıştıran örgütsel bir hücreye hapsolur.

Başbakan'ı ziyaret eden heyetin içinde oldum, Diyarbakır'a gittim ve günlerdir bu konuda yazıyorum...

Kürt siyasetçilerin aldığı, şiddeti davet eden tavır ortada... Muhalefet partilerinin katı, dışlayıcı, itham edici tutumları da öyle... Toplumsal kutuplaşma da buna eşlik ediyor... Aldığımız tepki, tehdit ve küfürlerin ardı arkası kesilmiyor. Türk ve Kürk iki grup da öfke püskürüyor, yanlı olduğumu ileri sürüyor.

Duruşum ve yanıtım şu:

Gelinen nokta, yaşanan acılar, atılan adımlar, girilen süreç dikkate alındığında bu ve benzeri konularda haklı kimliğin peşinde koşan her talep uzlaşmazdır.

"Haklı kimlik" yoktur...

Esas olan "haklı ve meşru talepler"dir, "haklı ve meşru duruşlar"dır. Ve bu taleplerin, bu duruşların iktidarla ilişkisidir.

Sorun temelde bir iktidar sorunudur, evrensel değerleri şu ya da bu noktada, şu ya da bu gerekçeyle yok sayan "çifte iktidar" sorunudur:

Susurluk dönemi devletin fiili iktidarı, Kürt örgüt iktidarı...

Bunlar arasında haklıyı tespit etmeye çalışmak, sadece fiili ya da simgesel olarak savaşmak, tek yanlı çözüm dayatmak ya da çözümsüzlük üretmek, bu çerçevede şiddet dozunu arttırarak şiddeti meşrulaştırmak anlamına gelir...

Bu görüşlerin arkasındaki bakış açısını ve duruşu anlamayanlar için, 1970'li yıllara gidip Michel Foucault'dan el alalım:

"'...'Herhangi bir ölüm, bir çığlık, bir başkaldırı toplumun genel çıkarı karşısında değer taşımaz', 'şu ya da bu ilkenin içinde bulunduğumuz özel koşullarda anlamı olamaz' diyen adama stratejist deniyorsa eğer, benim için bu stratejistin siyasetçi, tarihçi, devrimci, şu ya da bu haklı davanın yandaşı olmasının önemi yoktur. Benim teorik ahlakım bunun tersidir; antistratejiktir: Antistratejik olmak tek tek ve her özgürlük arayışlarına saygılı, evrensel değerleri tahrip eden her iktidara karşı tavizsiz olmak demektir. Bu, basit, ama zor tercihtir. Çünkü her şeyi aynı anda sorgulamayı gerektirir. Biraz, herhangi bir sorunu şekillendiren, yönünü etkileyen 'tarih'in dışında kalmayı, biraz da bu soruna kaçınılmaz olarak sınırlar koyan 'siyaset'in gerisinde durmayı gerektirir..."

Bu benim işim: Bunu yapan ne ilk ne tek insanım. Ama onu seçen benim....


19 Ağustos 2005
Cuma
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED