AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Düğün

-Ağustos ayı ille de düğünlerin derneklerin arttığı bir ay. Biz de düğünlere dair birkaç yazı yazalım-

Limonata gibi bir akşamdı. Akşamın güzelliği Çamlıca'yı, Çamlıca'nın güzelliği akşamı süslüyordu.

Derinden bir musıkî ulaşıyordu kulaklara.

Ortaya bir pasta getirildi. Pastalar kesildi. Gelin ile damat birbirlerinin ağzına pasta ikram eden seremoniyi es geçti. Tıpkı nikah kıyılırken "bas bas" tezahüratlarını duymazlıktan geldikleri gibi, fotoğrafçının emir ve komutlarını da duymazlıktan geldiler.

Fotoğrafçı onları işitme engelli zannederek tariflerle komutlarını vermeye devam etti.

Gelinin kızkardeşi "poz vermeyecekler" dedi. "Tabiî olarak çekeceksiniz resimleri."

Fotoğrafçı işine karışılmasından hiç hazzetmedi. Kendisini kainatın efendisi olarak gördüğü şu düğün dakikaları iktidarının keyfini sürerdi. O keyfin elinden alınmasına sinir oldu. Hiç alışkın değil o bu tür emirlere. Sadece o emrederdi. Üstelik görücü usulüyle evlenen çiftler için onun direktifleri birbirlerine kaynaştıkları anlardı.

"Evet gelin hanım, damat beyin yüzüne dudaklarınızı değdirin."

"Hadi ama damat bey gelinin belini sıkı sıkı bir kavra şöyle"

Bu düğünde komut veremeyecekti demek ki. Geline baktı. Gelin gibi değildi zaten. Bilmiş şey. Şöyle kabarık bir elbise giymek varken krem renkli bir elbise geçirivermişti sırtına.

Bir yolunu bulup gelinin kızkardeşine yaklaştı. Biraz önce kendisine emreden halinden intikam almak istercesine "Gelinin ilk evliliği değil herhalde" dedi.

Kızkardeş fotoğrafçıdaki cürete şaşırdı.

Sorusuna soru ile cevap verdi.

"Siz daha önce magazin fotoğrafçısıydınız herhalde. Şu an mazbut bir ailenin düğün fotoğraflarını çekiyorsunuz. Evvelki iş tecrübelerinizi ortama taşımanız gerekmiyor."

Lanet olsun. Çatmıştı belaya. Çok kolay olur zannetmişti işi kabul ederken. Şak şak çekecekti. Daha önce yapmıştı. Öyle yapın, böyle durun diyecekti. Hem eğlenecekti, hem de parasını kazanacaktı.

Oysa ne eğlence vardı ortalıkta ne de poz. Tabiî olarak çekilecekmiş. Tabiîlik bunun neresinde yav! Efendi efendi masaları dolaşıyorlar işte. Her masanın resmini alsa ne olacak! Toplam kaç masa var şurada. Üstelik hep aynı poz. Zevksiz bir durum.

Tesettürlü gelinlerin çok görgüsüz olduğunu söylemişti Foto Alpay. Pembe dizi çekecek kadar çok film harcadıklarından bahsetmişti neşe ile. Hani?

Masaların arasında gezinirken kulağını dört açtı. Ne çok dedikodu olurdu düğünlerde. Kız tarafı damadı beğenmez, erkek tarafı gelini abus bulurdu.

"Delikanlı yurt dışında eğitim görmüş. Kırmızı bir gelinlik istemiş. Uygun kumaş bulunamamış. Ağır başlı kırmızı bir gelinlik zor olacağından fil dişinde karar kılmışlar."

"Gelin cerahmış. Maşallah."

Cerrah geline bakıyor fotoğrafçı. Vay anasına! Muziplik olsun diye kızın ellerine zumluyor makinesini.

Düğünden geriye el fotoğrafları kalıyor. Fildişi eldivenli el resimleri. Foto Alpay düğün sahiplerinden özür diliyor. "Çok üzgünüm en güzel gününüz benim yüzümden tanıksız kaldı. O gün benim hastam vardı. Asistanım ise memleketine gidip dönmemişti. Bu arkadaşı eskiden beri tanırım. Medyada çalıştı uzun yıllar. Hiç böyle bir acemilik yapacağı aklıma gelmemişti."


19 Ağustos 2005
Cuma
 
FATMA K. BARBAROSOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED