AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Ölene rahmet, kalana nasihat

Hadi Uluengin yine birilerini rahatsız etmiş. Hürriyet’in ‘Okur Temsilcisi’ sütununda Doğan Satmış açıkça yazdı. Attila İlhan’ın vefatı sonrasında yazdığı yazı okurlardan tepki çekmiş; tepkileri kendisine aktaran, okur temsilcisine, Ertuğrul Özkök, “Seyahatteydim, bu yüzden yazısını önceden okuyamadım, yoksa kendisini uyarırdım” demiş...

Hürriyet’in yönetim-yazar ilişkisinin nasıl yürüdüğünü fâş etmeye yaradığı için olan-bitene sevinelim mi, yoksa “Hadi Uluengin başına yine dert açtı” diye üzülelim mi, bilemiyorum. O bunu hep yapıyor zaten. Büyük bölümü Brüksel’de geçen 54 yıllık hayatında, dört evlilik yapıp dört çocuk sahibi olmayı başarmış, eski eş ve çocuklarına nafaka ödemekten imanı gevremiş biri o...

Aslında ortada büyütülecek bir şey yok. Burası özgür bir ülke. Benim burada ‘en favori romancım’ olduğunu kimbilir kaç kez ilân ettiğim, bazı şiirlerini gözlerim buğulanmadan okuyamadığım Attila İlhan’ın vefatından sonra yüzlerce kişi övücü yazılar yazdı, konuşmalar yaptı, bir tek Hadi Uluengin, “Rahmetlinin bir de bu olumsuz yanı vardı” dedi diye işin sihri mi bozuldu? ‘Sevme hakkı’ diye bir şey varsa, ‘sevmeme hakkı’ diye de bir şey olmalı, değil mi?

Seyahatta olmayıp da her zamanki gibi yazısını önceden okusaydı, Ertuğrul Özkök’ün Hadi Uluengin’e ‘uyarısı’ ne yolda olurdu, bilemem elbette. Ancak, çıkan yazısını okumuş bir dostu olarak, ben, kendisine şu tavsiyede bulunabilirdim: “Sen de herkes gibi yapsaydın ve hep olumlu görüşlerini paylaşsaydın kamuoyuyla; unutma, ‘kör ölür, badem gözlü olur’ vecizesinin geçerli olduğu bir ülke burası...”

Daha doğru yöntem ise bazı yazı ustalarının yaptığı: Herkesin mahza övgü yağdırdığı bir ortamda sen de öveceksin, ancak överken itirazlarını ve merhumun zaaflarını da kayda geçireceksin... Öyle yapsaydı Hadi Uluengin, kimse tepki vermeyecek, gazetesinin yayın yönetmeni, “Uyarırdım” demek zorunda kalmayacaktı.

Sözgelimi, ülkemizin en önemli edebiyat adamlarından biri, ünlü bir şâir, geçmişte yazdıklarını hiç tekrarlamadan, ‘övücü’ ve ‘eleştireli’ birleştiren şu satırlarla uğurladı Attila İlhan’ı: “İlhan’ın narsisizminin yıllar geçtikçe, aşırı bir ego şişkinliğine neden olduğunu gözlemledik. Her şeyin en doğrusunu onun bildiğine, her şeyin en iyisini onun yazdığına, her konuda ve her zaman onun haklı çıktığına ve her problemin ‘çok basit’ çözümünün sadece ona sorulması gerektiğine inandırma konusundaki çabaları, o yaşlandıkça ciddiyetini yitirerek, insanı hüzünlendiren bir hal aldı. Dahası, zihnindeki bütün ara renkler silinmiş, zihin sadece siyahlarla beyazlar, ‘İyiler’le ‘Kötüler’den ibaret bir şemaya indirgenmişti: ‘Gazi’ iyi, İsmet Paşa kötü; Galiyef iyi, Stalin kötüydü. (..) / Attila İlhan 80 yaşında öldü. Şiirleriyle ilkgençlik yıllarımızı büyüleyen tek idolümüzdü…”

Hadi Uluengin’in itirazları da aynı minvaldeydi aslında, ama o tepki çekti; şimdi kendini anlatma derdinde..

Yukarıdaki değerlendirmeyi yapan ünlü şair ve önemli edebiyat adamının çok yakından tanıdığı Attila İlhan hakkında daha önce ne yazdığını da merak eder misiniz? Edersiniz diye, sizler için bir seçki sunuyorum. Üslup sizi şaşırtmasın, ‘Üstad’ mahsus öyle eski ağzı tercih etmiş bu yazısında:

“Nedense Attila İlhan beyefendi hakkında, hep böyle iddialar serdedilmekdedir. Şindi hiç alakası yokken, haatırıma geldi: Toprağı bol olsun, Aziz Nesin, 'Benim Delillerim' kitabında, Türkiye Sosyalist Partisi'nin müessisi ve reisi olan merhum Esat Adil Müstecabı bey'in davası esnasında, Esat Adil bey aleyhine şahadet eden bir gençden bahsedeyor. Müsaade ederseniz, kitabtan o kısma da iktibas edeyim. Aziz Nesin şöyle yazayor:

“Tutuklu olarak yargılanmaları başladı. Duruşmalardan birinde, en güvendiği bir genç partili, aleyhinde tanıklık etti. Üstelik, söyledikleri de doğru değildi. Öyle bir partiliydi ki, parti gazetesindeki yazılarında, parti saflarına katılmayanları, toplumculuğa ihanetle suçlardı.' (..)

“Rahmetli üstadım Kemal Tahir de Attila İlhan içün 'polisdir!' demişdir. Bu bendenizin mesmuatına müstenid olduğu gibi, Halil Açıkgöz bey'in 'Cemil Meriç ile Sohbetler' kitabında da geçmekdedir. Kitabın 269. ve 339. sahifalarında nakl edildiğine nazaran, merhum Cemil Meriç üstadımız, Kemal Tahir'e Attila İlhan'ı sormuş, Kemal Tahir de 'Atilla, polistir!' demişdir. Halil Açıkgöz bey'in anlatdıklarına nazaran, Kemal Tahir'le Cemil Meriç'in aralarının açılmasına sebeb, Kemal Tahir'in Attila İlhan'ın polisliği hakkındaki iddiasında musırr olmasıdır...

“Malumunuzdur ki, Hilmi bey de, son kitabı olan 'Ceviz Sandıktan Anılar'da, 1955'deki Dram Tiyatrosu hadisesinde, o hadisenin arkasındaki zatın, 'Waldeck Rochet'den ajit prop dersleri aldığını' iddia eden Attila İlhan olduğunu iddia etmiş idi. Bera–yı ma'lumat bunu da derc edeyorum...”

Hadi Uluengin kırk yılın yazarı olabilir, ama kırk fırın ekmeğe ihtiyacı var.


19 Ekim 2005
Çarşamba
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED