AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Keşke biz de böyle 'kıyak tiyatrocu' olabilsek

Yıllardır bu ülkede devletin eteğine kıyısından köşesinden tutunanlar özellikle işin başında kendilerini çok mutlu hissederler. Oysa devlette maaşlar öyle ahım şahım değildir, bu yüzden de çoğu devlet memuru ağlamayı bir gelenek haline getirmiştir. Doğrusu, günümüzün hayat standartlarıyla karşılaştırıldığında memurların maaşları pek de mutluluk verici gözükmüyor.

Ancak bütün bunlara rağmen, devletin eteğine tutunmanın müthiş bir cazibesi var. Üstelik devletin bütün kademeleri için bu cazibe geçerli. Acaba neden?

Muhtemelen çoğu insan, devletin "garantici" bir patron olduğunu, gelirinin öyle akmasa da damlayacağını düşünüyor olabilir. Hatta işsizlik canına tak etmiştir, 'yeter ki bir iş olsun, maaş önemli değil' bile diyebilir. Bunlar, zaruretlerin dayattığı sonuçlar…

Bir de madalyonun bir başka yüzü var. Hepimiz biliyoruz ki, devlette "işini bilen" memurlarımız, bürokratlarımız var. Öyle derin araştırmalara filan gerek yok, Cumhuriyet tarihi "işini bilen" memurların, bürokratların yükselen ve düşen grafikleriyle dolu...

Öncelikle belirtmeliyim ki, bu söylediklerimin memur sendikalarıyla hükümet arasındaki görüşmelerle bir ilgisi yok. Dün Yeni Şafak'ta Kültür Bakanı Atilla Koç'un 'Devlet Tiyatrosu memurları'nın gösterileriyle ilgili muhteşem bir açıklaması vardı. Açıkçası, sayın bakanın o kendine has üslubuyla yaptığı inceden eleştiri beni baştan çıkardı.

Bildiğiniz gibi, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin'in görevden alınmasından sonra ortalarda dolaşan bütün tiyatrocular yollara düştü. Her ne kadar yıllardır Devlet Tiyatrosu'ndaki görevlerine uğramasalar da bir anda tiyatroyu çok sevdiklerini hatırladılar ve siyasi iktidara karşı yürüyüşe geçtiler. Hiç yoktan bu da bir şeydir.

Kültür Bakanı Koç'un 'tiyatro memurları'nın eylemiyle ilgili nefis bir yorumu var: "Eylem yapanlara çok teşekkür ediyorum. Tiyatroyu çok seviyorlarmış. Eylemde yer alan Devlet Tiyatrosu sanatçıları da yıllardır çalıştıkları, ancak uğramadıkları kurumlarına, böylece uğramış oldular. Dizilerde oynamaktan uğrayamadıkları, yıllardır oyunlara çıkmadıkları Devlet Tiyatroları'na bu vesile ile uğramış oldular."

İnsanların devletin eteğine yapışmak için akın akın neden koştuğunu şimdi anladınız mı? Mesela, siz de hem Devlet Tiyatrosu'nda kadrolu sanatçı olsanız, hem de televizyonlarda dizilerden dizilere "rating koşuları"na katılsanız ne kadar kıyak olur değil mi?

Hele devlete şöyle esastan yaslanıp geleceğinizi garantiye alır, üstüne bir de özel televizyonlarda birkaç dizi attırırsanız tadından yenmez olur. Ayrıca, geri kalan zamanlarınızda da sırf "spor" olsun diye siyasi iktidara karşı gösterilere katılıp "sosyete"ye selam çakabilirseniz "kara"da artık size ölüm yok demektir. Keşke herkes böyle "kıyak tiyatrocu" olabilse…

Bu tablo karşısında aklıma bir muzırlık geliyor ama, doğrusu dillendirmekten de çekiniyorum. Mesela korkusuz biri çıkıp, "Bu devlet tiyatrolarını özelleştirelim, böylece hem devleti 'bankamatik sanatçılar'dan kurtarırız, hem de tiyatroda yeni bir rekabetin kapısını aralarız" dese acaba neler olur merak ediyorum.


1 Eylül 2005
Perşembe
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED