AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
AB desteği düşüyor

"Dikkat, Türkler Geliyor! Bir dönemler Viyana önlerindeydiler, şimdi ise Brüksel kapısında."

Der Tagesspiegel gazetesinde yapılan bir yorum bu şekilde.

3 Ekim'de başlayacak olan müzakereler öncesinde tırmanan gerilimin ilk izlenimlerinin Daimi Temsilciler ve Dışişleri Bakanları toplantılarında ortaya çıkması bekleniyor.

Fransız Cumhurbaşkanı Chirac müzakerelerin başlamasını engelletecekmiş gibi konuşuyor, ama bunun için attığı bir adım yok.

Komisyon Başkanı Barroso, "Şimdiye kadar hiçbir ülke müzakerelerin başlangıcını ertelemek istediği yolunda 'sinyal vermedi'" diyerek bunu doğruladı.

Herkes biliyor ki, Fransa Cumhurbaşkanı'nın çıkışı iç politikaya yönelik. Sarkozy'nin son günlerde başının basınla dertte olması belki Chirac'ı daha dengeli hale getirebilir.

Fransa, Avusturya ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminden gelen "tanıma" baskısının müzakerelerin başlamasını engelleyecek somut bir adıma dönüşmesi doğrusu beklenmiyor.

Hatta herkes Fransa ve Avusturya'nın Rum kesimini de geride bırakacak şekilde bu konuyu gündeme getirmesinin çok da netice alacak bir arayış olmadığını söylüyor.

Yunanistan'ın bu durumdan rahatsız olduğu bile vurgulanıyor. Yunanistan Dışişleri Bakanı Petros Molivyatis salı günü, "Türkiye'nin Avrupa perspektifini desteklediğini" açıkladı.

İngiliz şehri Newport'ta toplanacak olan Dışişleri Bakanları müzakere çerçeve belgesini ve Türkiye'nin Gümrük Birliği'yle ilgili protokole eklediği deklarasyonu görüşecekler.

AB Komisyonu ve dönem Başkanı İngiltere'nin bu tür eğilimlere prim vermemesi Türkiye'nin lehinedir. Tüm bunlara rağmen "tanıma şartı" getirmeyen ve müzakerelerin başlamasını engellemeyen ancak muhalifleri mutlu edecek bir deklarasyonun yayınlanması sürpriz olmaz.

Muhtemelen müzakerelerin ucunun açık olduğuna yönelik güçlü bir vurgu yapılabilir. En ileri aşama limanlarla ilgili bir ifadenin bulunması.

Alman CDU Başkanı Angela Merkel'in "imtiyazlı ortaklık" vurgusunun kabul edilebileceğine kimse ihtimal vermiyor.

Avusturya'da bir zamanlar Türkiye'ye destek veren Jörg Haider de "karşı cephe"deki çabalarını sürdürerek hükümeti etkilemeye çalışıyor. Başbakan Wolfgang Schüssel şimdilik Haider'in baskılarını püskürtmüş gibi görünüyor.

Türkiye'nin halihazırdaki hükümetinin seleflerinden daha modern reformlar gerçekleştirdiğini söyleyen Schuessel, "Kapıları kapatarak bunu görmezden gelmek kesinlikle haksız olur" diyor.

Avrupa Birliği içinde yükselen çatlak sesler, Türkiye kamuoyundaki AB üyeliğine desteği de düşürüyor.

Başbakan Erdoğan'ın "ilkesiz" veya "omurgasız" siyaset diye eleştirdiği bu çifte standart tavır, halkın AB'ye bakışı ciddi şekilde olumsuz etkiliyor.

Birkaç yıl öncesinde % 75-80'ler civarında "AB'ye evet" diyen kitlenin oranı son olaylardan sonra % 55-65'ler çizgisine düştü.

Avrupa kamuoyundaki Türkiye imajı giderek düzelirken, Türkiye'deki Avrupa imajının giderek kötüleşmesi ileride başka sıkıntılara yol açabilir. Bu yüzden sun'i tartışmaların büyütülmesi neticede yine Türkiye'nin aleyhine olur ki, bundan da kaçınmak lazım.


1 Eylül 2005
Perşembe
 
YASİN DOĞAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED