AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
'Kanamalı Haydut'taki küçük meleklerimiz...

Hayatın her anının tadı ayrı ayrıdır. Bazen, en özel anlarımızda objektiflere güleriz, bazen de hayat bir deklanşör teması kadar yakınımızda donakalır... Kısa tebessüm anlarını, gözyaşlarını, kahkahaları kısacık ömrümüzün siyah beyaz kanıtları olarak saklayıp, küçük bir veda ile çekip gidiveririz bu dünyadan...

Elimizden kayıp giden hayatı çoğu zaman katlanılır kılan, kısacık bir anın siyah beyaz fotoğrafıdır, beyaz bir sayfanın kıyısına köşesine çiziktirilmiş satırlardır. 'Keşke hiç başlamasaydım' ile 'keşke hiç bitmeseydi' arasında gidip gelen hayat salıncağından elimizde çoğu zaman aşk tadında pişmanlıklar ve hüzünler kalır...

Hatıralar denizimizde, ucu yırtılmış, rengi solmuş aşk fotoğrafları, bu dünyaya erken veda etmiş dostlarımız, ara sıra öpüp kokladığımız 'küçük meleklerimiz' ve mürekkebi dağılmış gözyaşı mektuplarımız saklıdır.

O güzelim vesikalık fotoğraflarda gülüştüğümüz anlar hiç bitmesin isteriz... Her daim, hep genç hallerimizle aksettiğimiz aynalarda hatırlanmak isteriz... Fotoğraflarda kimseler ölmese de, koynumuzda taşıdığımız 'küçük melekler' ilelebet yaşasa da çoğumuz acıdan geberiyor...

Ahmet Kekeç'in yeni çıkan "Kanamalı Haydut" kitabının arka kapağından arakladım bu 'acıdan gebermek' ifadesini. "Yazarlar sinik insanlardır. Onları sürekli yakınmak ve acıdan gebermek hoşnut eder" diyor Kekeç...

İşte gördünüz, Ahmet Kekeç yaptı yapacağını ve pazar yazımın bir köşesinden destursuz giriverdi. Artık ister istemez, 'Kanamalı Haydut'tan bahsedeceğiz. İşin esprisi bir tarafa, harika bir kitap 'Kanamalı Haydut'... Ahmet Kekeç, o nefis Türkçesiyle bizi nerelere götürmüyor ki...

Aralıksız 'güz gülleri' çalan otobüslerle çıkılan yolculuklardan ara sıra trenlere, istasyonlara uğrayan anılara, şehirlere, romanlara, kafelere, insanlığın "hafızası" olan yazarlara kadar pek çok konu Ahmet Kekeç'in günlüklerinde adeta bir aşk tadında sunuluyor.

Maria Singer çok haklı, belki 'çoğumuzun ince şeyleri anlamaya vakti yok', ama eğer yine de birazcık olsun vaktiniz olursa, "Kanamalı Haydut"la 'dili bir, gönlü bir' şehirlerin sultanı Yahya Kemal'e, Yedi Güzel Adam'ın o müstesna şairi Cahit Zarifoğlu'na, 'Kuşlar da Gitti'nin yazarı Yaşar Kemal'e, Nişantaşı'nın arka sokaklarında ıstırap çeken Süleyman Nazif'e, bir aşk müridi olan İbn-i Arabi'ye, 'Yenişehir-Kızılay hattı'nda cinnetini gezdiren Ramazan Dikmen'e, bu tenha dünyadan göçüp giden Akif İnan'a, Kafka'nın Prag'ına, adeta bir insan sarrafı olan ünlü romancı Louis Ferdinand Celin'e kısacık da olsa uğrayıverin...

Eğer 'bir kaldırımın bir kaldırım, bir akşamın bir akşam, bir şarkının bir şarkı olduğu, olacağı günlerin yakın' olduğuna inanıyorsanız...


19 Haziran 2005
Pazar
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED