T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Globalizmin ruhu

Körfez savaşı üstüne söylenmiş, bir bakıma savaşın gerçek yüzünü deşifre eden en çarpıcı tanımlama ona aitti. Fransız düşünür Baudrillard, Körfez savaşı için "pornografik (müstehcen) savaş" deyimini kullanmıştı. Hatta daha da ileri giderek, 1991'de Liberation gazetesinde yazdığı ve hayli gürültü koparan makalesinde gerçekte böyle bir savaşın olmadığın savunmuştu.

11 Eylül olayları üzerinde Alman Spiegel dergisinin yaptığı roportajda Baudrillard, globalizmin felsefi ve ahlaki boyutu üzerinde düşünmeye değer tezler ileri sürüyor. Baudrillard gibi, globalleşme karşıtı söylemlerin çoğunlukla Fransız asıllı düşünürlerden gelmesini, Fransızlar'ın globalleşme yarışında geri kalmış olmalarına bağlamaya yatkın görüşler olsa da; modernliğin beşiği sayılan Fransa'dan, tarihin sonunu ilan eden Batı modernliğine yönelik radikal eleştirilerin yükseliyor olmasına dikkat çekmekte yarar var.

Düşünce sistemini kurgularken anahtar kavram olarak kullandığı "sembolik ve kültürel kodların" (code) 11 Eylül'ü ve Amerikanın açtığı savaşın doğasını okumak için de uyguluyor. Bir bakıma globalizmin ruhu diyebileceğimiz göstergeler üstünde duruyor, medya araçlarının manupile ettiği, üstüne attığı propaganda şalını indirmeye çalışıyor.

İkiz kulelere saldırının sembolik önemine ısrarla vurgu yapıyor: "Burada öyle bir şey oldu ki, eylemcilerin iradesini kat be kat aşıyor. Nihai bir düzene, nihai bir güce karşı evrensel bir alerji var. Ve Dünya Ticaret Merkezi'nin kuleleri, bu nihai düzeni en mükemmel şekliyle temsil ediyordu.

Sistemin kendisi totaliter iddiası ile bu korkunç karşı-saldırının nesnel koşullarını yaratmıştır. Globalleşmeye içsel olan çılgınlığın kendisi çılgınlık üretmektedir. Dengesiz bir toplumun suçlu ve psikopat üretmesi gibi. Gerçekte bunlar sadece kötülüğün semptomları, işaretleridir. Terörizm virüs gibi, her yerde. Ev olarak Afganistan'a ihtiyacı yok."

Globalleşme niçin kendisini yok etmeye çalışsın ki? O, herkes için özgürlük, refah ve mutluluk vaadetmiyor mu türünden genel kabul gören kanaate karşılık şunları söylüyor: "Bu dediğiniz ütopik bakış açısı, yani bir anlamda işin reklamı. Bütünüyle olumlu bir sistem yoktur. Pozitivist tarih ütopyaları genelde müthiş öldürücüdür, faşizmin ve komünizmin gösterdiği gibi.

Globalleşme, eskiden sömürgecilik gibi olağanüstü bir şiddet üzerine kuruludur. Batı dünyası bundan çoğunlukla yarar sağlasa bile onun faydalanandan çok kurbanı var. Elbette ABD prensipte her ülkeyi Afganistan gibi kurtarabilir. Ama bu ne acayip bir kurtuluş olurdu, değil mi? Bu şekilde mutlu edilenler buna kesinlikle direnecektir."

Peki bu globalleşme denilen şey nedir? "Globalleşme Aydınlanma'nın son noktası olarak gösteriliyor, bütün çelişkilerin çözüldüğü nihai durak. Gerçekte ise herşeyi pazarlık edilebilir, parası ödenebilir bir değişim değerine indirgiyor. Bu süreç aşırı şiddet yüklüdür, çünkü herşeyin tektipleştiği bir ideal durum hedefliyor. Tekil olan, özgün olan, yani her değişik kültür ve sonuçta her parasal olmayan değer ortadan kalkmalı. İnsanları kurtardığını iddia ediyor fakat sadece kuralları ortadan kaldırıyor. Bütün kuralların ortadan kaldırılması, daha kesin bir deyişle bütün kuralların salt pazarın kanununa indirgenmesi özgürlüğün tam tersidir - onun yanılsamasıdır. Onur, şeref, imtihan, feragat gibi eski moda ve aristokrat değerlerin artık hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

Ben insan haklarının çoktan globalleşme sürecine entegre edildiğini ve artık sadece bir meşrulaştırma aracına dönüştürüldüğünü düşünüyorum. "

Yani yanılsama mı? "Batı politikasının bugün insan haklarını farklı olana karşı bir silah gibi kullanması bir paradoks değil mi sizce? Demokrasi tehditle ve şantajla getiriliyor. Böylece kendi kendini sabote ediyor. Özgürlükten yana özerk bir karar değil artık sözkonusu olan, global bir emirle karşı karşıyayız. Bu, Kant'ın kendisine özgür iradeyle uyumu gerektiren kategorik emrinin sapkınlaştırılmış halidir bir bakıma."

İşte bu noktada akla gelen soru şu: Tarihin sonu, demokrasinin mutlak hakimiyeti yeni bir dünya diktatoryası biçimine mi dönüşüyor?

"Evet. Ve buna karşı şiddet içeren bir tepkinin olmaması kesinlikle imkansızdır. Terörizm, başka bir direniş yolunun imkansız gözüktüğü anda ortaya çıkar. Sistem, kendisine direnen, yoluna çıkan herşeyi terörizm olarak görüyor. Batı'nın değerleri ikircikli, belli bir tarihsel anda pozitif bir çekim oluşturabilir ve ilerlemeyi hızlandırabilirler, ama başka bir anda öylesine aşırı bir noktaya varırlar ki, kendi kendilerini bozar ve sonunda kendi amaçlarına karşı işlemeye başlarlar. "

Globalizmin en büyük zaafı da burada yatıyor zaten. En güçlü göründüğü durumda kaçınılmaz bir zaafiyetin ortaya çıkması söz konusu. Gerçekten de kendi kendini sabote eden bir kültür, bir hegemonya biçimi var karşımızda. Tarihin sonunu ilan eden 'sonlu tarih anlayışı'nın indirgeyici bakışı terörü kendi kendine üretiyor aslında. Bu noktada düşünürle konuşmayı gerçekleştiren gazeteci can alıcı soruyu soruyor: Batı kültür neden kötünün (ötekinin, farklı olanın) varlığına hiç katlanamıyor, neden hep onu gözardı etmeye, yok saymaya çalışıyor?

"Kötü (öteki), felaket ile özdeşleştiriliyor, çünkü felakete karşı mücadele edebilirsiniz: Yoksulluğa, adaletsizliğe, baskıya, zulme vs... Bu olayın hümanist yorumu, patetik ve duygusal bir vizyon, acı çekenlere sürekli acıma duygusu. Kötü olan ise dünya, olduğu gibi, olmuş olduğu gibi. Felaket, dünyanın asla olmaması gereken durumu. Kötünün bir durumdan olağandışı bir felakete dönüştürülmesi, 20. yüzyılın en kârlı sanayi dalı olmuştur."

Batı düşüncesinin yaşayan en büyük düşünürlerinden biri, Baudrillard'dan, şimdilerde Afganistan'ı, daha sonra bilmem nereyi vuracak akıllı füzelerin hangi fikri çerçeveye oturtulacağını kestiremeyenler için çıkarılacak epey ders olsa gerek. Belki akıllı füzelerin fırlatıldığı "zemin"deki "medeniyet krizi" hakkında biraz kafa yormaya katkıda bulunur.


29 Ocak 2002
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED