T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
159'da yeni "şahsiyetler": "Türk milleti","Türk devleti"

Bugün, TCK'nın "komisyon"da kabul gören ve genel kurula inmeyi bekleyen 159. maddesini biraz daha yakından inceleyelim. Bildiğiniz gibi maddenin birinci fıkrası "Türklüğü, cumhuriyeti, Türk milletini, Türk devletini, TBMM'yi, Bakanlar Kurulu'nu, bakanlıkları, adliyeyi, devletin askeri veya emniyet ve muhafaza kuvvetlerini veya bunları temsil eden bir kısmını alenen tahkir ve tezyif eden kimseye bir yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilir" buyuruyor. Maddenin -yeni halinde yer alan- "...veya bunları temsil eden bir kısmını.." faslını bugün bir kenara bırakacağım. Bu ifadenin maddede ne aradığı, maddeye niçin sokulduğu sanırım artık herkesin malumu. Nazlı Ilıcak'ın bu ifadeye ilişkin olarak elini herkesten çabuk tutarak yaptığı yorum da sanırım hâlâ hatırlardadır.

Ben bugün özellikle, 159'un "dokunulmazlar" olarak sıraladığı "şahsiyetler"in bir bölümünü gözden geçireceğim. 159'un "eski", yani halihazır hali, bu "şahsiyetler" konusunda biraz daha "ekonomik" davranıyordu. "Türklüğü", "cumhuriyeti", "Büyük Millet Meclisi'ni", "hükümetin manevi şahsiyetini", "bakanlıkları" "devletin askeri veya emniyet muhafaza kuvvetlerinin veya adliyenin manevi şahsiyetini" sıralamasına rağmen, "yeni" 159'da yer alan "Türk milleti" ve "Türk devleti" gibi "şahsiyetler"den söz etmiyordu. Görüldüğü gibi, maddenin yeni halinde "manevi şahsiyet" vurgusu da kaldırılmıştır. Maddenin "eski" halinde gerek "hükümet"in, gerekse devletin askeri veya emniyet muhafaza kuvvetlerinin veya adliyenin "manevi şahsiyetleri"ni tahkir ve tezyif edenlerin cezalandırılacakları hükme bağlanmışken, "yeni" halinde "şahsiyetler" başlarına "manevi" filan gibi bir sıfat almamıştır. Tasarıyı kaleme alanlar herhalde, "Bu işin maddisi manevisi olmaz!" diyerek meseleyi bir çırpıda çözmek istemişler!

Bu farkın çok önemli bir fark olduğu şüphesizdir. Çünkü bu fark, bir silahlı kuvvetler mensubuna, bir "polis müdürü"ne ya da bir "savcı"ya yönelik eleştiri getirmekle, "devletin askeri veya emniyet muhafaza kuvvetleri"nin ya da "adliye"nin "manevi şahsiyeti"ni alenen tahkir ve tezyif etmek arasında mevcut olan ve tabii ki korunması gereken bir farktır. Dolayısıyla, tasarıların müellifi olan "hocaların hocası"nın "cezacılığı"nı takdir etsek de, "farklar"ı gözetmeyen, ciddiye almayan bir "kanun yazıcılığı"nın işleri nasıl içinden çıkılmaz hale getirebileceğini de unutmamalıyız...

Ben bugün, 159'un bu faslından da söz etmeyeceğim. 159'un "yeni" haline ilişkin olarak benim bugünkü sorum şudur: Maddenin halihazır "eski" halinde bulunmayan iki "şahsiyet"in maddenin "yeni" haline dahil edilmesinin nedeni, gerekçesi nedir? "Türk milleti" ve "Türk devleti" maddenin "eski" halinde bulunmazken, bu memlekette ne oldu ne bitti de, bu iki "şahsiyet"in de "dokunulmazlar" arasında sayılması gerekti? Haksız mıyım? Eğer işimiz gönül eğlendirmek değil de ciddi ciddi "kanun yazmak"sa, bu sorunun makul bir cevabı olmalıdır... Ne oldu; aradan geçen zaman içerisinde ne oldu da, "Türk milleti" ve "Türk devleti" de 159'da sıralananların arasına girebildi?

İsterseniz adım adım gidelim: Herşeyden önce, 159'da sıralanmış bu "şahsiyetler"in benzerleriyle bugün aklı başında hiçbir ülkenin ceza yasasında karşılaşmak mümkün değildir. Hayal edin; diyelim ki Fransa'da benzer bir madde şöyle başlıyor: "Fransızlığı, cumhuriyeti, Fransız milletini, Fransız devletini..." Görüyorsunuz, hayali bile mümkün değil! "Fransızlık" ile "Fransız milleti"ni, "cumhuriyet"le "Fransız devleti"ni ayrı ayrı birer "şahsiyet" olarak kanun metnine taşıyabilecek bir babayiğit cezacı henüz bu ülkede doğmadı! Düşünün; "Türk milleti"nden ayrı, bağımsız bir "Türklük"ten söz edilebilir mi? Düşünün; "cumhuriyet"ten ayrı, bağılsız bir "Türk devleti"nden söz edilebilir mi? Eğer anayasanız "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası" adını taşıyorsa, sizin adınız artık "Türk devleti" değil, "Türkiye Cumhuriyeti"dir. Açın bakın "cumhuriyet" anayasalarına; "cumhuriyet"ten ayrı olarak bir "devlet"ten söz ediliyor mu?

Aslına bakacak olursanız, tek başına bu "Türk devleti" ifadesi bile sorunlu bir ifadedir. Ve maalesef, 82 Anayasası gibi 61 Anayasası'nın da bu konuda kafası karışıktır! Şöyle ki: Her iki anayasa da "Türkiye devleti bir cumhuriyettir" maddesiyle (1. madde) başlamasına rağmen, her ikisi de "vatandaşlık" maddesine (sırasıyla 66 ve 54. maddeler) gelince karşımıza şu ifade çıkmaktadır: "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür."

Aranızda "Canım ne önemi var; ha öyle ha böyle, ha 'Türkiye devleti', ha 'Türk devleti', hepsi de aynı kapıya çıkmıyor mu?" diyeniniz var mı bilmiyorum. Ama şurası bir hakikat ki, her iki anayasa da, henüz Türkiye'deki devletin adı konusunda bile tereddütlüdür!

Peki 159'un son haline niçin bu "şahsiyet"ler de dahil edildi? Eğer ortada bilmediğimiz bir neden yoksa, tabii ki MHP'nin ısrarıyla. Eğer durum böyleyse, "Türk milleti"nden ayrı olarak bir "Türklük"ün, "cumhuriyet"ten ayrı bir "Türk devleti"nin pekâla mümkün olabileceğini savunan bu ideolojinin tezlerini ve iddialarını da yarın gözden geçirelim.


29 Ocak 2002
Salı
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED