T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Parayla saadet olmaz

Çok eski bir konudur ve temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp ortaya sürülür. İşte ben de sürüyorum. Cevaben şu söyleniyor; eskiden dünyanın romantik dönemlerinde "Parayla saadet olmaz", "İki gönül bir olursa samanlık seyran olur" gibi sözler büyük oranda kabul görürmüş. Eski Türk filimlerine bir bakın tamamen bu ilkeler üzerine kuruludur.

Dünya giderek maddiyata yöneldi, sonu sonu "Paran kadar konuş" sözü baş köşeye kuruldu.

Eh, varsın kurulsun.

İyi de bu formül her zaman işlemiyor, para saadet getirmiyor. Getirmiş olsa idi hiçbir maddi sorun yaşamayan Fenerbahçe'nin yönetimi, takımı, taraftarı mesut olurdu.

Tesis ise tesis, transfer ise transfer, hoca ise hoca [Burada Denizli münasebeti ile bir ünlem işareti var], taraftar ise Türkiye'nin en büyük taraftar kitlesi.

Daha ne istiyorsunuz?

Buna mukabil kaç yıldır maddi sorunlar yaşayan, Avrupa şampiyonu olmuş kadrosunu neredeyse kaybeden, onların yerine mütevazi transferler yapan Galatasaray hâlâ lider.

Demek ki neymiş?

Un, şeker, su, ocak hepsi tamam olsa dahi helvayı yapacak bir usta lazım.

Öyle bir usta ki kıvamını tutturacak. Kalkıp "İşte helva" diye önümüze sürülen şeyin tatsız-tuzsuz bir nevale olması kimseyi memnun etmiyor.

Fenerbahçe'de Denizli dönemi dahil ideal bir kadro, bir takım ruhu, manevi bir atmosfer hiç yaşanmadı. İte-kaka şampiyon oldukları geçen yıl da kimse oynanan futboldan memnun değildi.

Oynanan futbolun Türkiye'de netice almasına rağmen Avrupa'da dikiş tutturamaması bunu apaçık gösterdi.

Fenerbahçe'nin bu yıl da kupadan sonra lige havlu attığı söyleniyor. Eh, gidişat da buna işaret ediyor.

Durum böyle iken bir Fenerbahçe'li spor yazarı şunları yazıyordu: "Efendim Fener'in hedefi lig şampiyonluğu olamaz, olmamalıdır. Neden? Çünkü Galatasaray çıtayı yükseltmiştir. Onun varlığı hedefi yakalamak, hatta geçmek; Şampiyonlar Kupası'nı kazanmak şarttır. Bu hedef aradaki ezelî rekabetin hedefi olmalıdır, yoksa Türkiye'de lig şampiyonluğunu ele geçirmek artık kimseyi tatmin edemez"...

Hani ne derler: "Koyun can derdinde, kasap et derdinde"...

Yıl ortasında hoca değiştirip, peşpeşe başarısız sonuçlar alınmaya başladığında bu takım için yine "acıların takımı" sözü edilmeye başlandı.

Bunu görmeyen göz neyi görebilir, hangi hedefi?

Lorant bir iki kötü sonuç daha alırsa muhtemelen bileti kesilir. Geriye kalan takım ancak bir "enkaz" olabilir.

Bu "enkaz" Oğuz Çetin'e emanet edilirse Oğuz'a da yazık olur.

Meselenin özü şudur: Kısa vadeli planları hepten terketmek. Futbolu bırakmak üzere olan Anderson, Uche gibi oyuncular ve bunlara eklenecek yaşlı elemanları gözyaşları ile gözden çıkarmak. Takımı gençleştirmek, takımdaki prenslerin yerine savaşçılar yerleştirmek. Ve mutlaka Türkiye'yi ve Türk futbolcusunu tanıyan kariyer sahibi yabancı bir hoca veya iddialı enerjik bir Türk hoca ile anlaşmak. Üç yıl, beş yıl sonrası için hedefler koymak.

Sabretmek, sabretmek, sabretmek.

Çünkü "Sabırla olur ancak koruk helva"


29 Ocak 2002
Salı
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED