YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Dehşet dengesi

İranlı ajan Behbahani konusu biraz daha aydınlandı. İranlılar'ın verdiği bilgiye göre, Yozgat'ta âniden bitiveren kişi, neredeyse on yıldır bir çok ülkede dolaşan biriymiş... Bir yazar, Avusturya makamlarının bu isimdeki birinin 1990 yılında kendilerinden 'siyasi sığınma' talep ettiğini açıkladıklarını yazdı. Anlaşılan şu: 1968 doğumlu Seyit Ahmet Behbahani, 'patlamak' üzere elden ele dolaştırılan bir istihbarat bombasıymış; Amerikan CBS televizyonu onu tam da bu zamanda Yozgat'ta patlatıverdi.

Bütün yollar birbiriyle irtibatlı iki adrese çıkıyor: İran'ın eski cumhurbaşkanı Beni Sadr ile İranlı rejim muhaliflerinin 'Halkın Mücahitleri' örgütü... Tahran rejimini zora sokmak (tabii, başarabilirlerse devirmek) amaçlı örgüt, Beni Sadr'ı kullanarak (acaba onları kim kullanıyor?), Behbahani'yi 'uluslararası bir sorun' haline getirmenin peşinde... Amerikan CBS televizyonu bir istihbarat tezgâhına âlet olmuş görünüyor...

Olayın zamanlaması ve içerideki uzantıları çok ilginç. Son on yıla damgasını vuran siyasi suikastların bütününü açıklama iddialı 'Umut operasyonu', hiç değilse İran bağlantısı boyutuyla, çaresizlik duvarına toslamışken Behbahani adı ortaya atıldı. Türkiye açısından bir önemi de, yeni seçilen Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in ECO Zirvesi için Tahran'a gitme kararı arefesine rastlamasıydı. Türk-İran ilişkilerini böyle bir dönemde germek ve Avrasya bağlarını gevşetmek amaçlı bir dış operasyona muhatap Türkiye...

Aslında tetikçilerini tam bilmese bile azmettireni az çok herkesin tahmin edebildiği siyasi suikastlar, epey uzun zamandan beri, ülke içindeki olumlu gelişmeleri sekteye uğratmak, geriletmek ve yürüyüş koluna yön değiştirtmek amaçlı olarak kullanılıyor. Her cinayet sonrasında yaşananlar bir sonraki cinayeti kaçınılmaz kıldı; bütün uyarılarımıza rağmen bu gerçeği pek az kişi anlamış görünüyor. İlk cinayete doğru teşhis konulabilse, tepkiler sağlıklı bir zemine oturtulabilse idi, bu kadar canı kaybetmemiz gerekmeyebilecekti. Siyasi cinayetlerin kendi kendini besleyen bir etkisi var Türkiye'de...

Bunun da sebebi belli: Ülke, neredeyse 150 yıldır, 'gerici-ilerici' eksenli bir kavgaya sahne oluyor... Sistem, bazen 'ilerici' denilenleri 'irtica' adını verdiği 'tehdit' için sokaklara döküyor, bazen de 'komünistler' veya 'bölücüler' sıfatları yakıştırılan bir gruba karşı 'gericileri' harekete geçiriyor... Sistem, bu iki kampın varlığı ve birbirine düşmanlığına dayanan bir dehşet dengesi üzerinde varlığını sürdürüyor. 1980 sonrasında, daha çok Turgut Özal'ın çabalarıyla, 'ilerici-gerici' kavgasının arka plana itilmesi ile, sistemin dengeleri sarsıntıya uğradı. Soğuk Savaş'ın bittiği, dünyada değişim rüzgârlarının estiği 1990 sonrası, siyasi cinayetler yüzünden, Türkiye'de geriye dönüşü, çatışmayı başlattı.

Türkiye'de bunu başa dert eden, iliklerine kadar işlemiş paranoyak çatışma kültürüdür...

28 Şubat post-modern müdahalesi çatışmacı kültürün içeride istenen gelişmeleri meydana getirmede etkili olduğunun en büyük kanıtı. Şimdi de, Türkiye üzerinde hesabı olan dış odaklar, aynı sağlıksız saplantıları kendi hesaplarını gerçekleştirmek üzere kullanıyorlar. 'İlerici-gerici' çatışmasının dış yüzünde bulunan Türkiye-İran gerilimi, ülkenin uluslararası hareket alanını daraltmak amaçlı manevralara meze yapılıyor. Cumhurbaşkanı Sezer'in, hangi sebeple olursa olsun, ECO Zirvesi'ne katılmaması, Avrasya'yı Türkiye'den uzaklaştırırken, tezat gibi görünse de, İran'ın aynı coğrafyada önünü aralayacaktır...

ABD ile İran arasında ısınan ilişkiler, Türkiye açısından dikkatle izlenmesi gereken bir sürecin başlangıcı. Türkiye, bu yakınlaşmayı kendi hayati çıkarlarını zedeleyebilecek bir gelişme olarak görmeli ve ona göre tavır almalıdır. Bu tavır, İran'la arayı açmak değil, tersine yeni süreci karşılıklı çıkarlar üzerine oturan bir üçlü açılıma dönüştürmek olmalı. Behbahani türü operasyonlar, nihâî tahlilde, Türkiye'yi bu imkândan mahrum bırakmakla sonuçlanıyor; buna karşılık İran'ı ABD'ye biraz daha yaklaştırıyor...

En hayıflanacak nokta da şu: Türkiye'deki bazı kesimlerin aklını başından alan paranoya derecesindeki saplantılar, sadece içeride huzur ve bütünlüğü bozmakla kalmıyor, yönetenlerin reflekslerini de etkileyerek, uluslararası arenada, ülkemizi, üzerinde kolayca oyun oynanabilen bir zayıflığa mahkum ediyor...


9 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...