YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Hükümetin bozulmasını kimse istemiyor ki..

Aslında hepimiz ve bütün toplum, büyük deneyimler sahibiyiz..

"Anarşi"yi, "örtülü iç savaş"ı, "siyasal kriz"leri, "askeri darbe"leri, yaşayarak öğrendik.. "Enflasyon" ve "ekonomik bunalım", hayatımızın alışılmış bölümleri..

30 yaşını aşkın her Türk, Batı Avrupa'lı veya Kuzey Amerika'lı siyasal bilimcilerden daha fazla, sosyo-politik olaylara gözlemcilik etmiş durumda..

Ancak yaşadığımız yoğun gündemli yıllar, "bilinç kirliliği"ne de, "kavram kargaşası"na da sebep oldu..

Özellikle medya ve siyaset, güncel olayları kovalarken, zaman zaman ana çizgiyi veya evrensel gerçeği gözden kaçırabiliyor.. Hızlı değişim, "temel kriterler"in seçiminde, büyük yanlışlara neden olabiliyor..

Bu söylediklerimizi somut örneklerle anlatmaya çalışalım..

Mesela, şu anda Mesut Yılmaz'ın da, koalisyonun da kaderini ilgilendiren "soruşturma dosyaları" var gündemde..

Burada dikkat edilmesi gereken nokta şu..

Türk kamuoyu artık öğrendi.. Genlerimizdeki "devletçi" bilgiler azalıyor. Özel teşebbüsün, holdinglerin, şirketlerin zenginleşmesine, büyük çoğunlukla taraftarız..

Ayrıca, "teşebbüs sermayesi"nin, "köşe dönmecilik" anlamına gelmediğini de öğrendik.. "Microsoft"un, "İntel"in ve daha önce "Sony"nin, "Polaroid"in, sermaye gücünden ötürü değil, bilgi ve yaratıcılık ögelerine dayanarak büyüdüklerini gördük.. Bizde de, sermayeleri değil, "know-how"ları ağır basan isimler, bankacılıkta, ihracatta, pazarlamada parladılar..

Yani, Mesut Yılmaz başbakan olduğu dönemde, "teşebbüs gücü"nün ve "girişimci sermaye"nin önündeki bürokratik ve geleneksel engelleri kaldırsaydı, kimse onu suçlayamazdı..

Şu anda soruşturma konusu olan ve bazılarından Meclis Komisyonu'nda aklansa da, kamu vicdanında hala yargılanan TÜRKBANK gibi, POAŞ gibi, SEKA-KOÇ gibi dosyalarda, tartışılan konu, serbest rekabet ortamının yok edilmesi ve kamu gücünün, bazı kişi ve kesimlerin lehinde kullanılması..

Konu, bir çeşit "siyasi korumacılık."

Aynı durum, "medya karteli" denilen olgu kapsamına giren sermayeler için de söz konusu..

Bu satırların yazarı da dahil, hiçbir gazeteci bir yayın grubunun büyümesinden, tirajların artmasından, basın şirketlerinin kurumsallaşmasından hoşnutsuzluk duymaz..

"Hürriyet" veya "Sabah" büyüyüp, güçlendikçe, bunlara sahip olan sermaye de bağımsızlaşır. Devlet ve siyaset değil, "okurların beklentileri" ve "meslekî arayışlar" ağır basar.

Ama tersi olur da, bir gazete sermayesi, "güçlenme" kavramını farklı yorumlarsa.. Siyasi pazarlıklarla kamudan mali destek alıp, gazetecilik mesleğine değil, devlet mal ve parasına bağımlı olursa, "4'üncü kuvvet medya" esir olur..

İşte yaşadığımız deneyler ve dünyadaki gelişmeleri gözlemlememiz, bize "büyük doğru"yu gözden kaçırmamamızı öğretmiş olmalıdır..

Örneğin "özelleştirme" kaçınılmazdır.. Devlet küçülmeli, serbest teşebbüsün önü açılmalıdır.. Millet zenginleştiği zaman devlet güçlenir. Yoksul toplumun, güçlü ve zengin devleti olamaz.. Ekonomik başarı için itici güç "rekabet"tir.

Bunları öğrendik..

Ama bir müteşebbis, "başarılı işadamı" diye ortaya çıkar, New York'ta, Londra'da katlar, özel uçaklar, yatlar sahibi olursa.. Ve işin derinine indiğimiz zaman, bu "başarı"nın arkasında, siyasi veya mesleki güçle alınan kamu kaynaklı krediler, teşvikler, özelleştirme pastasından paylar bulunursa işin tadı kaçar..

İşte Mesut Yılmaz'ın kişiliğinde tartışılan, bu yanlışın simgelendiği bir dönemdir..

Kimse bu koalisyonun bozulmasını falan istemiyor.. Siyasette yeni tablo, belli ki "erken bir genel seçim"le ortaya çıkacak..

Ama koalisyon bozulacak korkusu ile ve herşeyi Mesut Yılmaz'ın adına bağlayarak sürdürülecek bir konformizm, Türkiye'de, evrensel doğruların yerine, yerel yanlışların, geçmesine yol açabilir..

"Şaibe", meşrulaştırılır..

ŞAKA

Adam haklı!.

Mesut Yılmaz, ağır konuşmuş..

- Yüce Divan olursa, koalisyon bitmeli, demiş..

Haklı..

Yüce Divan olursa, MHP hakkında kapatılma davası da açılmalı..

Hattâ, geçen yılki Nisan genel seçimlerinin sonucu da değiştirilip, ANAP birinci parti ilan edilmeli..

Ve hatta, mahkeme kararı ile Devlet Bahçeli'nin adı da değiştirilmeli.. Devlet yerine "Koalisyon", Bahçeli yerine de "Bozan" denilmeli..

MEDYATİK AYIP

Kamhi'nin bankadaki parası!.

Önceki günkü "Sabah"ta bir haber vardı..

Buna göre "Profilo"nun ortaklarından Samuel Kamhi'nin bir bankadaki hesabından 10 milyon doları parça parça çeken (veya çalan) muhasebeci yakalanmış..

Buraya kadar tamam..

Ama haberin devamında, Kamhi'nin banka hesabında 200 milyon dolar bulunduğu açıklanıyordu..

Habere göre, "Kamhi'nin hesabında 200 milyon dolar olduğu ve para parti parti çekildiği için olayın çok geç fark edildiği" öğrenilmişti..

Bildiğimiz kadarı ile, bankacılığın özünde, "gizlilik" ve "güven" vardır..

"Suç" kavramını bir kenara bırakıyoruz.. Biz ne polisiz, ne savcıyız..

Ama, bir kişinin, hele dolandırılmış bir kişinin, "bankada şu kadar parası vardır" diye haber yapmak, ayıptır, yanlıştır..

Hele "200 milyon doları olduğu için 10 milyon doların çalındığı farkedilmedi" demek, daha da yanlıştır.. Çalanı, bir çeşit haklı gösterir bu tür anlatım..

İnter-net'teki "medya-kronik" sitesinde, gerçi bu tür haberler ele alınıyor..

Ama, bu tür haberleri yayınlayan basın organlarının yöneticileri ve sahipleri, kendi banka hesapları açıklansa ne hissederler? Bunu düşünmeleri gerekiyor..


9 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...