Suyu bulandıran kurt!

Ecevit sert çıktı: "Kimse suyu bulandırmasın" Tehdit, daha ziyade MHP'ye yönelik. Acaba DSP Genel Başkanı kanalizasyon kapakları sıkı sıkı kapansın ve ne pahasına olursa olsun su berrak kalsın mı istiyor?

Ya Mesut Yılmaz'ın öfkesi neyin nesi? "Hükûmete girmek için aklanmayı bekliyorum" derken, ortaklarını Omomatik, soruşturma komisyonlarını da çamaşır makinesi olarak mı görüyordu?

..."Yıkar, durular, bembeyaz lekesiz bırakır", "MHP beyazlığı..."

Son seçimlerin galibi MHP, 18 Nisan'da mağlubiyete uğrayan Yılmaz'ı kurtarmak için neden yıpranmayı, ve alaycı cümlelerin muhatabı olmayı göze alsın?

Suyu bulandıran "kurt"

Devlet Bahçeli, seçim meydanlarında verdiği sözlerin, şimdilik hiçbirini tutmadı. Evvelki gün Meclis içtüzüğünün 56'ncı maddesine başörtüsü yasağı da girdi.

Suyu bulandırmamak görevi sadece MHP'ye mi ait?

MHP, suyu bulandıran kurt, Mesut Yılmaz da herhalde boynu bükük kuzu!!!

Anaplı Aydın Ayaydın'ın dokunulmazlığı kaldırıldı. Ayaydın, Emlak Bank Genel Müdürlüğü dönemindeki bazı tasarruflarından dolayı yargılanacak.

Öte yandan Fazilet Partili Necati Çelik'in Sosyal Güvenlik Bakanlığı döneminden kalma SSK'ya ilişkin iddialar yüzünden, Yüce Divan'a sevk edilmesine karar verildi. Ne yapmış Çelik?

Hatırlayan varsa beri gelsin!

Çelik neyle suçlanıyordu

İşte Çelik hakkındaki suçlamanın özeti:

SSK sınavlarında usulsüzlük ve partizanlık yapıldığı, Çelik'in eş-dost-akrabayı Kurum'a doldurduğu ileri sürülmüştü. SSK sınavlarında yürütmenin durdurulması için Cumhuriyet Savcılığı'na başvurulmuş ve savcılık takipsizlik kararı vermişti. Ayrıca, Ankara 1'inci ve 7'nci İdare Mahkemeleri'ne yürütmeyi durdurma talepli dava açılmıştı. Bu davalar da, beraatle neticelendi. O tarihte, sınavlarla 52 Çelik soyadlı kişinin kuruma alındığı belirtiliyordu. Araştırmalar, Çelik soyadı taşıyanların Necati Çelik'le bir alâkası olmadığını ortaya koydu. Sonra, SSK özerk bir kurum. Bakanın, işlemi denetim yetkisi yok. Necati Çelik, Sınav Komisyonu'nu atayan, sınavı düzenleyen ve neticeleri değerlendiren kişi değil. Ancak Sınav Komisyonu hakkında soruşturma açılabilirdi. Açmadı. Çünkü savcılık ve İdare Mahkemeleri, sınavların iptalini red'etmişti. İşin garibi, Necati Çelik ile benzer suçlamalara muhatap olan CHP'li eski Sosyal Güvenlik Bakanı Mustafa Kul, Soruşturma Komisyonu tarafından "Bakanın işlemi denetim yetkisi yok, Sınav Komisyonu'nu atayan bakan değil" gerekçesiyle aklandı... Asıl siyaset ve keyfilik bu noktada rol oynadı. Ama maalesef başbakanın hiç sesi çıkmadı.

Yılmaz ve çete

Çete ilişkileri, Türkbank yolsuzluğu, Kurtköy, GSM vs... Her biri, kamuoyunun gündemine bomba gibi düşen olaylar.

Eyüp Aşık, Çakıcı ile onlarca kere telefonla konuşuyor. Ama komisyonda, Çete ile ilişkili olmadığı iddiası kabul görüyor. Yılmaz'ın Budapeşte macerası ve burnuna yediği yumruk bile, tek başına tahkik edilmeğe değer bir olay. Çakıcı, Flash TV'de Çiller aleyhindeki beyanların yanısıra, o olayda da Yılmaz'a yardımcı olduğunu açıklıyor. Evcil, Türkbank Komisyonu'na verdiği ifadede, "Yılmaz'ın, kendisini çağırarak, Çakıcı'nın, yumruk atanları bulmasını ve onları cezalandırmasını istediğini" söylemiyor mu?

Anap liderinin, sonradan yumruk atan Veysel Özerdem'i affetmesi dahi, kafaları karıştırıyor.

Aman su bulunmasın, ama kafalar bulansın. Öyle mi?

Kanaatimize göre, MHP bu defa direnecek. Çünkü SEKA arazi tahsisi, basının kamuoyuna yansıttığı gibi değil.

Ford ve teşvik

Yılmaz kendisini savunurken, 550 milyon dolarlık bir yatırım imkânı sağladığından söz ediyor. Halbuki Ford Grubu, "30 milyon dolarlık arsa ancak bedelsiz verilirse yatırım yaparız" dememiş ki!

Ayrıca, teşvik, bedava arsa ile sınırlı değil. Söz konusu grup 24 Nisan 1998 tarihinde arsa için müracaat yaparken, FP'li komisyon üyesi Ahmet Sünnetçioğlu'ndan aldığımız bilgiye göre, fizibilite raporu, ÇED raporu vermemiş. Sadece "550 milyon dolarlık teşvik belgesine sahip olduğunu" beyan etmiş.

Oysa, Komisyon'un araştırmaları, o tarihlerde motor üretimi ile ilgili bir teşvikin mevcut olmadığını ortaya koyuyor. Teşvik, Ocak 1999'da, arsa için yapılan müracaattan sonra gündeme geliyor ve 250 milyon doların üzerindeki yatırımlara, iki katı kadar vergi muafiyeti tanınıyor. KDV ile birlikte yatırımın üç katına eşit bir imkân söz konusu.

Ford Grubu, Ocak 1999'da çıkacak teşvikten faydalanmak amacıyla -bunu daha önce öğrendiği anlaşılıyor- arsa için müracaatta bulunduğu dönemde, (Nisan 1998) fizibilite ve ÇED raporunu vermiyor, teşvik geriye doğru işleyemeyeceği için, -arsayı alıyor ama- yatırımı 1999 yılına sarkıtıyor.

Mesele Anap grubunda tartışılırken, zamanın Kocaeli milletvekili Hayrettin Uzun, SEKA arsasanın satılmaması gerektiğini söylüyor, arazinin ancak tahsis edilebileceğini belirtiyor. Kocaeli'nin kalkınmada öncelikli bir il olmaması dolayısıyla, teşvikten yararlandırılmasının yanlışlığını hatırlatıyor, "Belirli bir para miktarının üzerinde yatırım yapılan illere kalkınmakta olan il statüsü uygulansın. Bunun kanunu çıksın. O takdirde arazi Ford'a tahsis edilebilir" diyor.

Hayrettin Uzun'a göre de, SEKA arazi tahsisinde açık hukuksuzluk var.

Üstelik, "irticacı" denilen sermayenin muhatap olduğu haksızlıklar, imtiyazlılara yapılan farklı muameleyi daha da dayanılmaz hale getiriyor.

Kombassan Petlas'ı alırken 30 milyon dolar yatırım garantisi vermişti. 212 milyon dolar daha yatırım yapmak istiyorlar, ona yatırım belgesi verilmiyor.

Ford'un yatırımı ile iş sahaları açılacak da, Kombassan'ınki istihdam yaratmayacak mı?

Gene Kombassan'a ait kağıt fabrikası için, ithalat izni acaba niçin durduruldu?

MHP sürpriz yapabilir

Gözden kaçıyor: MHP sadece Çete ve SEKA'da değil, aynı zamanda Türkbank'ta da iki üyesiyle (Uşak milletvekili Armağan Yılmaz, Nevşehir milletvekili Mükremin Taşkın), Yüce Divan'a Yılmaz'ın gönderilmesi istikametinde oy kullanmıştı.

Kamuoyu, gazeteler filan "Neden SEKA da, Türkbank değil?" diye soruyor.

İster misiniz MHP, kamuoyunun baskılarına dayanamayıp Türkbank'ta da Yüce Divan doğrultusunda blok oy kullansın?