YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Gündem

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

 


'Tavizci değil realistim'

Fazilet Partisi'nin başkan adayı Abdullah Gül, siyasi başarının "lider" yerine bir grubun yönlendirdiği "liderlik"le mümkün olabileceğini söylüyor.

  Fazilet Partisi, son dönemlerde eleştirdiği partilerin yöntemini izleyen ya da onların düştüğü çelişkilere düşen bir parti görüntüsü verdi. Mesela HADEP'in kapatılması konusundaki gelişmeler sırasında Fazilet Partisi "HADEP kapatılmasın" diyerek direnmedi. Ama kendisi kapatılma pozisyonuyla karşı karşıya kaldığında, siyasi parti kapatmanın demokrasiyle bağdaşmadığını söyledi. 312. madde tartışmaları ve Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili gelişmelerde de Fazilet Partisi'nin tutarlı bir tavır sergilediğini söyleyemeyiz. Bu çelişkileri nasıl bertaraf edeceksiniz? Biri size, "Siz kendinize mi Müslümansınız?" diye sorsa ne cevap vereceksiniz?

Evet, aslında inanç bozukluğunun merkezi de galiba burası. Çok pragmatik görünüyoruz. Temel ilkeleri, temel stratejiyi bozmamak gerekir. İlkeli parti olduğumuz imajını biraz zedeledik. Bunda bazen "Fırsatları değerlendirelim, çünkü ne yapalım bize hayat hakkı vermiyorlar" şeklinde haklı sayılabilecek bir gerekçe gösterebilirler arkadaşlarımız. Ama bu tavırla kısa vadede belki kazanıyor gibi olsanız da, uzun vadede kaybediyorsunuz. Bazen soruyorlar "Sizin eskiden hiç yanlışlarınız oldu mu?" diye. Bazı arkadaşlarımız çekinerek, "Hayır, hiç olmadı" diyebilirler. Ben defaatle söylüyorum. "Tabii bizim de yanlışlarımız olmuştur" diyorum. "Nedir?" derseniz; şu söylediğiniz şeyler mesela.

Yeniden toparlayıcı bir parti olma şansı var mı Fazilet Partisi'nin?

Potansiyelimizin çok büyük olduğunu görüyorum ve inanıyorum. Çünkü biz gerçekten Türkiye'nin en yerli partisiyiz. Yerli düşünceleri temsil ediyoruz, yerli değerleri temsil ediyoruz. Serbest bırakıldığında halkımız, "Kim daha fazla benim düşüncelerimi, arzularımı ve hissiyatımı temsil ediyor politikada?" diye sorduğunda, bulacağı cevap Fazilet Partisi'dir. Dolayısıyla potansiyeli çok büyük görüyorum burada. Yeter ki biz halka güven veren, politikalar üreten, itimad telkin eden, tutarlı, ilkeli, güçlü bir parti görünümünü ortaya koyalım. O zaman ben kitlelerin arkamızda olacağına inanıyorum. Tabii ki zaten büyük bir siyaset boşluğu var. En çok oy alan sağcı bir partinin, bizimle yarışan bir partinin oyları %25'lere varmış. Bu şunu gösterir ki çok büyük bir boşluk var. Biz halkın duygularını iyi yakalayabilirsek, güven verirsek, itimad telkin edersek, potansiyelimiz çok büyüktür. %25'lere, %35'lere, %40'lara çıkabilirsiniz. Yeter ki o intibaı verelim ve bunu doğrulayacak politikaları takip edebilelim.

Diyelim ki kazanamadınız, genel başkan olamadınız, parti Recai Kutan'la devam kararı aldı. Bu, partinin bütün bu yenileşme, insan hakları ve demokrasi gibi projelerinin rafa kaldırılması manasına mı gelir?

Hayır, kesinlikle öyle olmaz tabii. Şüphesiz o zaman da bütün katkılarımızı partiye vereceğiz ve partimizin daha güçlü olması için çalışacağız. Ama madem ki şimdi bir kongre sözkonusu, böyle bir rol değişikliği sözkonusu, yasal imkanları kullanarak topluma şunu gösteriyoruz : "Bakın bizim amblemimizde demokrasi birinci sözdür ama, bu sadece sözde değildir. Biz bunda çok samimi ve dürüstüz". Ben bunun sadece bizim partiye değil, birçok partiye katkısı olacağına inanıyorum. Kamuoyunda bizimle ilgili şöyle bir intiba vardı: "Bunlarda demokrasi filan laftır, bunlar dışarıya karşı böyle görünürler ama içlerinde farklılar". Ama insanların hakkında bunları düşündüğü bir partide, en dürüst, en samimi ve centilmen bir şekilde gerçekleştirilen bir demokrasi yarışı olduğunu da görüyoruz. Bu davranışımız karşısında şaşıranlar var. Bunun partimize büyük bir katkı sağladığını düşünüyorum.

312. madde üzerinde görüşmeler sürüyor. Başbakan'ın "Birileri istedi diye kanun değişikliği yapılamaz" şeklindeki açıklamasına; "Birileri istedi diye kanun değişikliği yapılamaz diyenler, birisi için Anayasa değişikliğine gidiyorlar" şeklinde, bence çok şık ve önemli bir cevap verdiniz. Hükümet, demokrasi konusunda yalpalıyor ve bir tutarlılığı da yok. Neden hükümetin demokrasi konusundaki tutarsızlıklarının üzerine gitmiyorsunuz, neden gerçek bir muhalefet partisi gibi davranmıyorsunuz? Korkuyor musunuz? Eğer korkuyorsanız, kendi seçmeninizin karşısına nasıl çıkacaksınız?

Bu söylediklerinizde çok haklısınız. Ne zaman "312. madde kaldırılsın" dediysek, bize hep şunu söylüyorlar: "Kişi için kanun değişikliği yapılır mı?". Ama gelin görün ki, kişi için Anayasa değişikliği yapılıyor. "Bunları neden güzel bir şekilde söylemiyorsunuz?" diyorsunuz, haklısınız. Halkla bütünleşmemizi sağlayacak büyük bir fırsattı bu. Kızılay Meydanı'nda, Taksim Meydanı'nda yüz kişiyi çevirip, "Cumhurbaşkanı'nı halk mı seçsin, Meclis mi seçsin?" diye sorsaydınız, yüzde 95'i "Halk seçsin" derdi. Böyle bir fırsatı, Fazilet Partisi olarak değerlendiremedik. Bunları çok konuştuk, "Böyle bir fırsat var ki ortada, tam halka hitap ediyorsunuz... biz de bunu savunuyoruz. bunun müthiş bir propagandasını yapalım, reklam dilini kullanarak, billboardlarla halka anlatalım" dedik. "Yapalım" denildi, ama hiçbirisi yapılamadı. Bizin partimizin en zayıf yanı bu işte, fırsatları değerlendiremiyoruz.

Cumhurbaşkan'ını halkın seçip seçmeyeceği tartışmalarına şöyle nokta konulmuştu: "Halk, bir mürteciyi de seçebilir. Sonra ne olur bu memleketin hali?" Neden bu anti-demokratik ve hiç de 'milli' olmayan açıklamaların üzerine cesaretle gitmediniz?

Partinin noksanlıkları bunlar işte. Fazilet Partisi yeni bir partidir. Zaman içerisinde oturabilir ama, bu fırsatları da en iyi şekilde değerlendirmek gerekir. Bu eksiklikleri gördüğümüz için biz aday olduk ve parti içinde bir yarışa soyunduk.

Fazilet, 28 Şubat'ı nasıl aşabilir? Atlatmayı, zamanla unutulmasını kasdetmiyorum, aşmaktan sözediyorum.

Ben, 28 Şubat mantığının çok rahat aşılacağına inanıyorum. Ayrıca bütün bunların kurnazca, "Ortaya fırsat çıktı, değerlendirelim" metoduyla aşılabileceğine inanmıyorum. Kurnazlıklar, bir başka kurnazlığı davet eder. Siz bir kurnazlık yapmaya kalkarsınız, başkası sizden daha kurnaz çıkar ve sizin kurnazlığınızın üstesinden gelir. Mesela 312. madde gider, 312. maddeden daha ağır maddeler gelir. Bunlar nasıl aşılır? Açık bir şekilde sorgulanarak... halkın fikri ve desteği alınarak ve halk daha fazla yönetime dahil edilerek, kararlılıkla aşılır. 141, 142 ve 163. maddeler, Meclis'in alkışlarıyla kaldırılmıştır. Pazarlıklarla, fırsatçılıklarla bunları aşamazsınız. Bütün Türkiye'de oluşturacağınız olumlu bir havayla, estireceğiniz iyi bir rüzgarla, ülkedeki konjonktürü değiştirerek bunu başarabilirsiniz.

Sizin için "Çok tavizkar, bir siyasi partinin yükünü kolay kolay taşıyamaz" diyenler var.

Şöyle söyleyeyim: Uzlaşma ayrı, baskılar karşısında taviz vermek ayrı. Ben, realist olmaya gayret ederim. Realist olmazsanız, abartı peşinde olursanız bundan bir fayda elde edemezsiniz. Yeri geldiğinde uzlaşmanın bir çözüm olduğunu düşünüyorum. Ama bir taviz vermek, baskılar altında geri adım atmak noktasında kendimi öyle görmem doğrusu. Centilmen olursunuz, uzlaşıcı olursunuz, beraber olmaya hazır olursunuz ama haklı olduğunuz yerlerde sessiz kalırsanız bu hoş olmaz. Ben, haklı olduğum yerde yalnız da kalsam sonuna kadar yalnız başıma giderim, direnmesini de bilirim. Olumlu, haysiyetli, haklı olduğuma inandığım bir direnmenin ilkelerimden biri olduğunu söylemeliyim.

Siyasi parti hareketi sizce bir takım oyunu mudur, yoksa liderin sürüklediği bir şey midir?

Şimdiye kadar siyasi hareketler, karizmatik kişiliği olan liderlerin sürüklediği hareketler olarak gelişti Türkiye'de. Ben bundan sonra değişen dünya ve Türkiye şartları içerisinde siyasetin bir lider işi, bir "seçkin kişilik iş" olduğunu düşünmüyorum. Lider yerine liderlik; bir grubun yönlendirdiği yöntem olarak düşünüyorum. Birisi elbette önde olacaktır, ama arkada bir topluluk bulunmalıdır. Yani bir "One Man Show" edasıyla yürütülen siyasetin geleceği olmayacağını düşünüyorum.

Yani bir takım oyunu...

Evet, bir "takım oyunu" olduğu kanaatindeyim ben de ve siyasetin böyle başarılı olacağına, ülke sorunlarının da böyle çözüleceğine inanıyorum. Başarılı yönetimlerin ve demokrasinin olduğu ülkelere bakın, bir "One Man Show" olmadığını, çok iyi ekiplerin olduğunu göreceksiniz.

Partinin başına geçerseniz, entelektüellerin sizin tasarladığınız siyasi hareketteki yeri ne olacak? Çünkü çok önemli düşünürler, yazarlar, araştırmacılar, bilimadamları var ülkemizde.

Ben şuna inanıyorum ki bizim düşüncelerimizi ve hissiyatımızı paylaşan çok geniş bir entellektüel birikim var Türkiye'de. Ama bu entellektüel birikimin politikaya mobilize edilmediğini görüyorum. Bu siyasi harekette bu birikimden hiç faydalanmadık, bunların katılımını sağlamak için de herhangi bir gayret içinde olmadık doğrusu.

Neden? Liderden daha iyi düşünebildikleri için mi?

Kitaplarını ve yazılarını okuyarak, konferanslarını dinleyerek yetiştiğimiz kişiler nedense hep siyaset sözkonusu olduğunda uzakta kaldılar veya uzakta tutuldular. Özellikle son yıllarda entellektüel kesimde çok büyük bir gelişme var. Sanatta, edebiyatta, bilimde, uluslararası ilişkilerde... her sahada çok nitelikli adamlar yetişti ve büyük bir birikim çıktı ortaya. Evet, biz bir siyasi hareket olarak bu birikimden hiç faydalanmadık. Benim gerçekleştirmeyi düşündüğüm en önemli şeylerden biri bu... yani entellektüel birikimi bir şekilde siyasi hareketin içine taşımak.

Siz 312. maddede bazı değişiklikler yapılmasını yeterli buluyorsunuz. Ama Yargıtay Başkanı Sayın Sami Selçuk, sizden daha cesur davrandı ve tamamen kalkması gerektiğini savundu. Neden tümünün kalkmasını savunmuyorsunuz da, kısmi değişikliklerle yetiniyorsunuz ?

Doğrusu işin bizim açımızdan yararlılığına bakıyoruz. Aslında Sayın Sami Selçuk'un dediği doğrudur.

Ama bu da bir tür pragmatizm ve az önce söylediklerinizle çelişiyorsunuz.

Hayır hayır, ben parti görüşünden söz ediyorum. Fazilet Partisi'nin görüşü olarak algıladım ve kendi görüşüm olarak değerlendirmiyorum. Evet, Sayın Sami Selçuk doğru söylüyor, kişisel kanaatim de bu yöndedir. Parti, 312. maddenin tümden değişebileceği ihtimalini zayıf görüyor ve hiç değilse kısmi değişikliklere gidilmesinin demokratikleşme konusunda en azından bir başlangıç olabileceğini, bunun bile bir kazanç ve iyileştirme olduğunu düşünüyor. Bunun bile bu aşamada bir çözüm olduğuna ben de inanıyorum doğrusu.

312. madde konusundaki değişiklik taleplerinin arkasında Amerika'nın olduğunu söyledi Vural Savaş. Amerika'nın, 312. maddenin değişmesi veya kaldırılması hususunda yönlendirmeleri var mı?

Topu Amerika'ya atmak, bence çok ucuz bir yaklaşım. Türkiye bunları yapmaya, demokrasi ve insan hakları konusunda ciddi adımlar atmaya mecbur. Hükümet, Fazilet Partisi bundan faydalanır diye yapmak niyetinde değil. Ama Türkiye bunları aşmak zorundadır. Türkiye bir taahhütte bulunmuş. Bir kulübün içine giriyorsunuz ve bu kulübün şartlarını yerine getirmek zorundasınız.

Batı kulübü...

Evet ama, bunun Türkiye açısından yararları olabilir. Türkiye'nin dış baskılarla, dış dinamiklerle demokratikleşmesi yanlıştır. İnsan hakları adımlarını halkının ihtiyacı olduğu için, halkı layık olduğu için, halkına değer verdiği için atmalıdır. Kendiniz yapmazsanız, tabii ki dışarıdan baskı gelir. Ama ben bu baskının daha çok Avrupa Birliği'nden geldiğini görüyorum. Bu da gayet normal. Kopenhag Kriterleri diye bir kriter çıkmış ortaya. Evet, Amerika da birtakım önerilerde bulunabilir. Ama ben Vural Savaş'ın bunları Türkiye'de bir hissiyatı okşamak ve harekete geçirmek için söylediği kanaatini taşıyorum.

Düşünce ve inançlarından dolayı ceza almış, mağdur edilmiş insanlar var. Çok renkli ama çok da hüzünlü insanların oluşturduğu bir tablo var Türkiye'de. Bu tablo, bir siyasi parti liderini nasıl etkiliyor?

Bir siyasetçinin en önemli görevi, ülkesini, başta kendi halkı için huzurlu, barış içinde yaşanabilir hale getirmektir. İnsanların konumunu her bakımdan yükseltmeliyiz. Ülkemizdeki mağdur insanların tablosuna baktıkça, hüzünleniyorum. Çünkü her şeyden önce ben bir insanım. Gözü yaşlı insanımızı gördükçe benim de gözlerim yaşarıyor... kendimi ona, onu da kendime yakın hissediyorum, birşeyler yapmak istiyorum. İnsanımızın acısını gördükçe, benim de yüreğim acıyor.

MEDENİYETLER KARŞILAŞMASI

Hüzünlü bir yolculuk

Türkiye'nin AB'ne girme sürecine adım atmış olması sizi heyecanlandırıyor mu ?

Belki ifadelerim yadırganacaktır ama, yine de söylemek zorunda olduğumu düşünüyorum. Bizim için ortada bir mağlubiyet var, bunu aynen kabul etmemiz gerekir. Konu, medeniyetlerle ilgili. Karşılaşma, adeta medeniyetlerin karşılaşması. Bir Batı medeniyeti var, bir de bizim başından beri ileri sürdüğümüz tezler var. Bence bu, hüzünlü bir yolculuk. Ortada açıkça bir mağlubiyet var. Kendi kültürümüz, kendi medeniyetimiz... İddialarımızın, tezlerimizin üstünlüğünü gösteremedik. Ama sonuca seviniyoruz.

Türkiye'nin özellikle Kıbrıs konusunda büyük tavizler verdiği gerçeği gizleniyor adeta.

Bundan sonra bu şartlar içerisinde nasıl başarılı olabileceğimizin yollarını araştırmamız gerekiyor. Giriş sürecini hızlandırıp avantajları varsa, bunun avantajlarını doğru bir biçimde kullanmamız gerekir. Çok şahsiyetli bir şekilde Müslüman kimliğinize sahip olursunuz. Kendinizi, sadece Türkiye'nin değil, tüm Müslüman topluluklarının da Avrupa içindeki temsilcisi olarak görürsünüz kendinizi ve bunu büyük bir cesaretle yaparsınız. Bu ayrı bir güç toplar Türkiye'ye... ayrı bir enerji üretir.

İnsan nedir sizin için ?

En önemli şey. Eşref-i mahlukat. Ayrıca modern dünyada ikibinli yıllarda da bireyin öne çıkacağını düşünüyorum.

Demokrasi sizin için ne mana ifade ediyor ?

Şu andaki en iyi yönetim biçimi. Bunu kabul etmeden siyaset yapılamaz. Demokrasi, kavga ve gerginlikleri en aza indirgeyen bir sistem. Demokrasinin sunduğu nimetlerden yararlanmak gerekir diye düşünüyor ve bunları içtenlikle ifade ediyorum.
(BİTTİ)

 



Kağıda basmak için tıklayın.


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED
Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...