YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Yeni bir yargısız infazlar dönemi mi?

 
Türkiye, "kaçırılmış ve kaybolmuş insanlar memleketi" damgası ile yaşayamaz. Kaçırılan ve kaybolanlar Kürt asıllı olunca, yorumların çok daha girift hale gelmesi işin mahiyeti gereğidir.

 

Zehra Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım, aynı vakıf çevresinden Mehmet Kanlıbıçak ve Said Avcı kayıp... Kimliği meçhul kişilerce kaçırılmışlar ve günlerdir kendilerinden haber alınamıyor.

Zehra Vakfı, Risale-i Nur eksenli bir yapılanma... Ama daha çok Kürt menşe'li Risale-i Nur talebelerinin buluştuğu bir merkez. Vakıf çevresi, Kürt kimliklerini önemsiyor, ancak bunun, İslâm'ın insan, ırk, inanç ve kardeşlik çerçevesini kesinlikle aşmaması gerektiğini ifade ediyorlar. Bediüzzaman'ın Kürt asıllı olması da, onlar için ayrı bir yakınlık vesilesi oluyor. Vakıf çevresinden bir okuyucum, telefonda, "Biz, üç hatalı bir Türk'ü dört hatalı bir Kürd'e tercih ederiz" diyerek anlattı içlerindeki Kürt-Türk dengesini... "Öncelik İslâm'la ilgisinde, ama ben de dilimi konuşabilmeli, çocuğuma dilediğim ismi verebilmeliyim" dedi.

Vakfın hizmetleri kültürel ve insani çerçevede yoğunlaşmış durumda; dergi çıkarıyor, kitap basıyor, öğrencilere hizmet veriyorlar. Bugüne kadar yasadışı hiçbir eylemleri olmamış.

Tabiî ki Türkiye, bu tür kaybolmaları tanıyor. Örgütler arası infazlar var. Doğu-Güneydoğu'da, önce Hizbullah'la PKK arasında, sonra Hizbullah'ın kendi iç grupları arasında infazlar oldu. Ama bunun yanında, devlet eliyle gerçekleşen infazların olduğu da biliniyor.

Aslında, tüm infazlar, bir yerde gelip, devletin güvenlik sağlayıcı özelliğiyle ilgileniyor. Devletin yargısız infazlara yönelmesi nasıl onun hukuk devleti olma özelliğini yaralarsa, insanlar-örgütler arası infazlara mani olamaması da, devletin güvenlik sağlayıcı boyutunda ciddi yaralanmalar olduğu gerçeğini ortaya çıkarır.

Türkiye'de devletin yargısız infaz yaptığı resmi raporlara geçti. PKK'ya yardım yaptığı varsayılan bir çok Kürt işadamı fail-i meçhul cinayetlerle katledildi. Kutlu Savaş tarafından hazırlanan Susurluk Raporu'nda da bu infazlar "devlet işi örtülü operasyon" olarak kabul edildi ancak bu işin "usta işi" olarak yapılması, "başçavuş seviyesi"ne indirilmemesi istendi.

Şu ifadeler Susurluk raporu'nda yer aldı:

"Cantürk'ün öldürülmesi emrini kim vermiştir? Bu yetki kim tarafından kullanılabilir? Ve hangi ahvalde kullanılabilir? Kim kime karşı sorumludur? Sistem nasıl çalışmalı, sorumluluk nasıl paylaşılmalıdır?

"Hukuk devletinde bu suallerin yeri olmaz' itirazı da kanaatimce geçerli değildir ve realiteye uygun düşmez. Bu uygulama tüm dünya ülkelerinde olduğuna göre bizde de olacaktır. Ama (cümle sayın Başbakan'a ters gelse de) hukuk devleti kuralları içinde bu tip kararlar alınacak ve devlet ciddiyeti içinde uygulanacaktır."

Raporun devamında ise bu yetkinin "alaturka-laübali" biçimde kullanılmaması, karar yetkisinin "başçavuş seviyesine indirilmemesi" vurgulanıyor.

Susurluk aydınlanmadı. Fail-i meçhuller fail-i malûm hale gelmedi.

Doğu'da şu sıralar Hizbullah'a karşı devlet operasyonu yürüyor. Bu arada fail-i meçhul cinayetler gazetelere yansıyor. Meselâ kimi cami görevlilerinin arkadan kurşunlanarak katledildiğini öğreniyoruz.

Devletin her eylemini hukuk çerçevesine oturtması olmazsa olmaz bir gereklilik. Hizbullah operasyonunun da hukuk çerçevesinde yapılması, hukuk devleti olmanın gereği. Doğu-Güneydoğu, alışılageldiği biçimde bir hukuksuz alan olarak görülmemeli, Hizbullah damgası vurulup vurulup insanlar ateşin içine atılmamalı.

Zehra Vakfı yöneticilerinin kaybolması hadisesine gelince, ortada gerçekten ciddi bir durum olduğu kabul edilmelidir.

Vakıf çevresinden konuştuğum insanlar, "neden ve kim?" sorusu üzerinde tahminde bulunmakta zorlanıyorlar.

Bu arada, "Doğu-Güneydoğ'da, islâmî duyarlılığı belirgin Kürtler üzerinde etkinlik kazanmasına mani olmak için Hizbullah tarafından yapılmış olabilir" tarzında spekülasyonlar yapılıyor.

Tabiî ki bunun yanında akla hemen "Kontrgerilla" alâkaları da geliyor. "Kürtlük bilinci"nin her tonuna karşı bir çekirdek irade, Zehra Vakfı'nın islâmî ölçüler içinde özümlenmiş Kürtlük bilincini bile zararlı görmüş ve bu vakfın önderlerini enterne etmek suretiyle tüm oluşuma gözdağı vermeyi tercih etmiş olabilir mi?

Hangi yönden bakılırsa bakılsın, ortada, kaçırılmış insanlar var ve bu, devlet misyonu açısından kabul edilebilecek bir durum değil. Türkiye, "kaçırılmış ve kaybolmuş insanlar memleketi" damgası ile yaşayamaz. Kaçırılan ve kaybolanlar Kürt asıllı olunca, yorumların çok daha girift hale gelmesi işin mahiyeti gereğidir. Hele bir toplumsal oluşumu ifade eden cemaat-vakıf eksenli bir kaçırma söz konusu ise, toplumsal bedel daha da derinleşmektedir.

Konuya emniyetin yeterli ilgiyi gösterdiği ifade ediliyor. Emniyeti aşan oluşumlar yoksa, orada bir netice alınması beklenebilir. Medya, küçük istisnalarla, geç tepki vermiştir. Belki de kaçırılanların İslâmi hüviyette olmaları sebebiyle yeterli hassasiyet sergilenmemiştir. İlgi gösterildiği anda bile, "iki islâmî grup arasında çatışma ihtimali var olabilir" ümidiyle ilgilenilmiştir. Bu sağlıklı bir tavır değildir. Türkiye, insanların can güvenliğinden endişe etmedikleri bir ülke haline gelmelidir. Medya bu konuda en büyük duyarlılığı sergilemelidir.

Buradan Cumhurbaşkanı Demirel'e de seslenmek istiyorum:

"Yedi yıllık görev süreniz doluyor, üstelik siz bir dönem daha görev istiyorsunuz. Ama bu ülkede insanlar, sabahları kapılarını sütçünün çalacağından hâlâ emin değiller sayın Cumhurbaşkanı... İzzettin Yıldırım nerede biliyor musunuz? Kim çaldı onların kapısını gün ortasında?"


7.OCAK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...