YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Yenilesi "talihsiz yazılar"


Bu Apla'nın liberalliğinin sınırlarını anlamak için, ağız dolu sövgüler düzmesine tanık olmak mı gerekiyordu?

 

Birkaç ay önce yazdığım Özgürlük mü, Bağımsızlık mı? başlıklı yazıda şöyle demiştim:

-"İslâmcılar, devletin baskıları karşısında bunalınca, özgürlüklerini elde edebilmek umuduyla AB yanlısı olmaktan ve tabiatıyla, baskıya maruz kalan diğer muhalif gruplara yanaşmaktan kaçınmıyorlar. "Ben Tanrı'ya inanmam ama..." diye söze başlayan aydın takımına kucak açmalarının en önemli nedeni de işbu baskı ortamı... Yönetilenlerin özgürlük arzusu, yönetenlerin bağımsızlık iradesine galebe çalıyor. Biri arzu, diğeri irade... Ne olup bittiğini anlamayanlar arzu'nun çekiciliğine râm olurken, anlayanlar ise irade'nin gücü yanında yer alıp hoşgörüsüz görünmekten kaçınmıyorlar. (Bir düşünün bakalım, hangileri daha sevimli: Emin Çölaşan, Fatih Altaylı gibiler mi; yoksa Mehmet Altan, Gülay Göktürk gibiler mi?)"

İşbu satırlar dolayısıyla bir okurumun şu sitemlerine muhatap olmuştum:

-"Sayın Cündioğlu! 29 Ekim 1999 tarihli Yeni Şafak'taki yazınızı internetten okudum (Amerika'dan gece 2'de). Yazınızda bir aydın olarak size yakıştıramadığım bazı kısımlar mevcut. Elbette Allah'a inanmayan insanlarla işbirliği yapılmaz. Ama Mehmet Altan ve Gülay Göktürk gibi isimlerle Fatih Altaylı ve Emin Çölaşan gibi isimleri kıyaslamanız gerçekten garibime gitti. Bir yanda kinini son noktasına kadar müslümanların üzerine boşaltmaya çalışan yazarlar, bir yanda da müslümanların dahî yazamayacağı şekilde yazılar yazarak müslümanların da ufkunun açılmasına vesile olan yazarlar... Sizce bu ikisi aynı kategoride mi yer almalı? Bağımsızlık ve Özgürlük ayrımı yapacağım diye objektifliği elden bırakmayın lütfen!"

Bugün yayımlanmak üzere kaleme aldığım "İslâmcılığın eleştirisine dâir" başlıklı yazıyı geri çekip yerine şimdi bu satırları karalıyor olmamın nedeni, Sabah gazetesi yazarlarından Gülay Göktürk'ün zehir zemberek bir yazısını okumuş olmalarından ötürü çevremdeki insanların çehrelerine yerleşen o dehşet dolu yüz ifadelerini görmüş olmam... İhanete uğradıklarını, kandırıldıklarını düşünen sadedil kardeşlerim o şaşkın bakışlarıyla öylesine "Ne olacak şimdi?" der gibiydiler ki yazılış sebebi ve üslûbu ne tür bir manipülasyona aracılık ederse etsin, bu meşkûk hırçınlık vesilesiyle -kerhen de olsa- birşeyler söylemeye karar verdim.

Belirtmem gerekirse, sözü geçen yazıyı Akit gazetesinde okudum ve inanın, yazının kendisinden ziyade Akit refikimizin sunumunu düşündürücü buldum.

Manşet şöyleydi: "Gülay Aplam"ın liberalliği buraya kadar!

Yazı işe şu şekilde takdim ediliyordu: "28 Şubat zorbalığına direnen, başörtüsü mücadelesi veren öğrencilerin yanında yer alan Sabah yazarı Gülay Göktürk dün birdenbire, Çeçenistan'da bağımsızlık mücadelesi veren müslümanlara ve onları vesile ederek Allah'ın Şeriatı'na sövmeye başladı. (...) Gülay Göktürk'ün talihsiz yazısı aynen şöyle:"

Apla sözcüğüne iliştirilen iyelik eki de neyin nesi oluyor, doğrusu buna pek bir mânâ veremedim. Yazının talihsizliğine de kezâ. Liberalliğe gelince, bu Apla'nın liberalliğinin sınırlarını anlamak için, ağız dolu sövgüler düzmesine tanık olmak mı gerekiyordu? "Afganistan'daki hemcinslerimin neler çektiğini bilirken, aynı zulmü bir de Çeçen kadınlarının çekmesi için mi destek olacağım?" diye sormasaydı veya "Dünyanın dörtbir yanından toplanıp gelmiş şeriatçı teröristler, Grozni'de Rus ateşi altında can veren sivillerin cesetlerinin ardına gizlenerek dünya kamuoyunun desteğini almaya çalışıyor" demeseydi, bu hanımefendi, müslümanların ufkunun açılmasına vesile olmaya (!) devam mı edecekti?

İsmet Özel, başörtüsü sorununun "demokratik haklar mücadelesi" bağlamına yerleştirilmesinin ne denli büyük bir hata olduğuna dikkat çektiğinde, başörtülü kızlarımızın sevimli (!) aplası, şimdi nasıl "Derdiniz mücahitlerin zaferiyse, demokratik dünyadan kopup gider, işte böyle başbaşa kalırsınız" diyorsa, o zaman da benzer sözler sarfetmiş ve ne yazık ki hasbî tefekkür İslâmcılığının desteğini yanına almayı başarmıştı. O meş'ûm destekler olmasaydı, bu sövgüler, kimseyi incitmeyi başaramazdı!

"Hasbî tefekkür müslümanlığı" (!) olarak adlandırılmayı hak eden bu safdilliğin bedelini hepimiz ödüyoruz ve bu gidişle daha da ödemeye devam edeceğimiz anlaşılıyor. O halde şu endişemi açığa vurmaktan niçin çekineyim:

Ya Emin Çölaşan'la Fatih Altaylı birdenbire Gülay Göktürk'ü eleştirip Çeçen mücahidlerini destekleyen bir dizi yazı yazmaya kalkışırlarsa?!?


7.OCAK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Dücane Cündioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...